Selçuk Demirel:
"Kedi: Seksi ve Bağımsız"
Melis D. Çalapkulu, Sabah Kitap Eki, 24 Ocak 2007
Uzun yıllar kedileri çizen ve bu çizimleri çeşitli kitaplarda toplanan Selçuk Demirel, son olarak Başka Kediler adlı kitabını yayınladı. Paris'te yaşayan usta çizere kedilerin hayatımızdaki yerini sorduk.

Önce biraz kedilerden, özellikle de sanat eserlerindeki kedilerden bahsedelim mi?

Kedi; ilgisiz, neşeli, kızgın, kararlı, obur, kurnaz, üzüntülü, inanılmaz duyarlı, dengeli, keyifli, gizemli, tembel, uykucu, cesur, okşanmayı, iltifatı seven, bağsız, bağımsız ve seksi... Neredeyse insanın bütün ruh hallerini bir kedide gözlemek mümkün. Bildiğiniz gibi kedi soyunu sürdürmek için bir yıl içerisinde birçok sefer aşk yaşamaya ihtiyacı olan bir canlı. Gece ayışığında, çatılarda aşk için eş araması, bitmez tükenmez miyavlamaları bence ünlü aşıkların serenatlarına eş değerdir. Bu durum kediyi bir cins seks sembolü ya da seks çağrışımlı bir sembole dönüştürmüştür. Japon estamplarında geyşalar hep bir kedi ile birlikte gösterilmiştir. Felicien Rops'un resimlerinde kara kedi, 'hafif kadın' imajını çağrıştırmaktadır. Kediler, 18. yüzyıl'dan itibaren yeniden yazarların, sanatçıların gözdesi olmuştur. Edebiyattan şiire, resme, kedi hep sanatçıların yaratıcı dünyalarında, insanın yanında onlarla arkadaş olmayı başarmıştır. Goya, Manet, Monet, Gauguin ve Renoir'da hep kedilere rastlarız. Steinberg'in düşünen filozof kedilerine, Balthus'un kedilerini de eklemeliyim... Giacometti'nin ince uzun, kırılgan kedisi bir başyapıttır benim için. Burjuvazinin bütün moral değerleri ile dalga geçen Robert Crumb ve Ralp Baskhi'nin Firitz The Cat'ini de eklemeliyim.

Türkiye'den akla ilk kimler geliyor?

Aklıma ilk Cihat Burak'ın resimleri geliyor. Cihat Burak'ın resimlerinde resmin konusu ne olursa olsun kedi hep resmin baş köşesindedir. Burak için neredeyse kedisiz resim, bitmemiş bir resim gibidir. Orada burada uyuklayan Orhan Peker'in kedilerini okşamak gelir içinizden. Az bilinmesine rağmen Feridun Oral'ın kedileri muhteşemdir. Behiç Ak, Tan Oral, Piyale Madra başta olmak üzere bütün Türk çizerlerinin ilgi alanını oluşturmuştur kedi. Gökhan Akçura'nın derlediği Kedi Kitabı'nı şiddetle tavsiye edebilirim. Bu konuda yapılmış en iyi derleme...

Peki insanoğluna en yakın, en dost köpek olduğu halde neden sanat eserlerine daha çok kediler ilham veriyor?

Durum bence tam tersi, farklı nedenlerden dolayı resim tarihine baktığımızda resimde köpeğin varlığı kedininkinden çok fazla. Çünkü kedi daha az ilginç. Kedi yalnızlığı seven, ömrünün üçte ikisini uyuyarak geçiren, insanın hayatına istediği zaman istediği gibi katılan bir hayvan. Köpek ise tam tersi bir kişilik; köpek kahraman, avda, savaşta, sürülerin korunmasında ve saldırıda hep insanın yanında. Kedi ve köpek farkını en iyi Sinalıntı ile özetleyebiliriz; "Kedileri köpeklere yeğliyorsam polis kedileri yok da ondan..." Bu yüzden resimde kedi daha çok sembolik ve de dekoratif unsur olarak kalmıştır. En azından bu durum Macar asıllı Fottfried Mind'a kadar böyledir. Kediler, Mind'ın tablolarında resmin baş konusunu oluşturur, idolleşir.

Kedilerin tarihteki yeri de çok eskilere uzanıyor olmalı...

19. yüzyıl'da Mısır'da yapılan kazılarda, Kral mezarlarında 300 bin civarında kedi mumyası bulunmuş. Eski Mısır'da tanrılar katına çıkarılan kediler, Ortaçağ'da kilise tarafından bütün melanet ve kötülüğün sembolü haline geliyor. Toplumun kötülüklerden arındırılması için kedi ideal bir günah keçisine dönüşüyor. 18. yüzyıl'a kadar, binlerce kedi canlı canlı yakılarak yok ediliyor. İngiltere'de papalık sembolünü taşıyan VII. Charles toplumu kötülüklerden arındırmak için canlı kedilerle sarmalanmış bir mankeni yaktırıyor.

Bu zalimlik kiliseden mi geliyor?

Kedilere karşı bu düşmanlık ve zalimlik sadece kiliseden gelmiyordu. Fuarlarda, eğlence paklarında içinde canlı kediler olan torbaları ağaçlara asıp ok atma yarışmaları düzenliyorlardı. Bizde de buna benzer izlere rastlamak mümkün mü, bilemiyorum. Ama 'kara kedi'nin tam bir uğursuzluk sembolü olduğu kesin. Bu kara kedinin uğursuzluğu, yine eski Mısır'dan geliyor. 15. yüzyıl'da Chapel sixtine de kedi ile köpeğin kavgasını gösteren tablo iyilik ile kötülüğü sembolize etmekteydi. Bosch ve Brugel'in tablolarında Kedi hiç kuşkusuz kötü ve kötülüğün ta kendisiydi. 17. yüzyıl'da La Nain, Collot, Jordaens ya da Velaguez tablolarında kediyi köylü evlerinde, günlük hayatın içinde resmederek bir çeşit yeniden topluma kabulünün haberini veriyordu. Bir yüzyıl sonra Chardin, Watteau, Tiepolo ve Fragonard'ın tablolarında 'mutlu kediler' sahiplerinin ya kucaklarında ya da kollarında resmediliyordu. 19. yüzyıl'da ise Charles Perrault'un yazdığı 'çizmeli kedi' Gustave Dore ve Grandville'in resimleriyle ölümsüzleşiyordu.


       Patates baskılı ikiz kediler


Kedili çalışmalarına ne zaman, nasıl başladınız?

1980-82 yıllarında Hasan Cemal ve Okay Gönensin Cumhuriyet gazetesini yönetmeye başlamışlardı. Okay arada bir Cumhuriyet'e çizmemi istemişti. Bana 'Demlik' isimli bir köşe verdi. Buraya bir süre güncel olmayan, özgürce çizilmiş desenlerimi gönderdim. Bu durum epeyce sürdü. Aynı dönemlerde Müge ve Semih Sökmen Metis Yayınları'nı yeni kurmuşlardı ve tanışmıyorduk. Müge ve Semih'ten bir mektup aldım. Cumhuriyet'te Demlik köşesinde çıkan desenlerimden bir kitap yapmak istiyorlardı. Ben de cevap olarak; ilgileri için teşekkür ederek, bu tip kitapların çok satmadığını, eğer fazladan harcayacak paranız varsa bir kenara koyun. Bir İstanbul'a geldiğimde Boğaz'da rakı içip balık yiyerek harcarız diye cevaplamıştım. Bu mektubuma tekrar cevap olarak; hem kitabı yapacak hem de Boğaz'daki ziyafet için paraları olduğunu söyleyerek kitap fikrinde diretiyorlardı. Ve böylelikle kitap, içinde çok az, bir iki sayfa kedi deseni olmasına rağmen 1983'te Kedili 'Geçmiş Zaman' adı altında yayınlandı. 1987'de yine Metis'ten 15 kedi kartpostalından oluşan Pürtelaş kitapçığı yayımlandı. İç kapağına "Çizmekten, boyamaktan yorulduğumu hissettiğim sıralar ara verip dinlenmek için kedi resimleri çizip boyadım hep. Belki de gizliden tembelliğe övgüydü yaptığım..." yazmıştım.

Albüm nasıl oluştu?

Daha önce birkaç çocuk kitabımı yayınlayan Belçikalı yayıncım, zamanla biriken kedi desenlerimden haberdardı. Bunlardan bir albüm yapmayı önerdi. Kitap Regards de Chats adı altında 1991'de PASTEL/L'Ecole des Loisirs Yayınevi'nden yayınlandı. Paul Bayle bu resimler için metin taraması yaparak yazar ve şairlerden yapılan alıntılar ile zenginleştirildi. Aynı albüm 1999 yılında Türkiye'de YKY'dan Kağıttan Kediler olarak yayınlandı. Bu baskıya Türk yazar ve şairlerinden de metinler ekledik. Aynı kitap daha küçük boyutta, daha fazla sayıda kedi resmi ile 2004'te ikinci baskısını yaptı. Baskısı hemen tükenen bu kitabımın yeni baskılarını umarım yayıncım bir gün akıl eder. Başka Kediler'i kitap yapmaya karar verince yayıncı olarak aklıma ilk Müge ve Semih Sökmen'in Metis Yayınları geldi.

Başka Kediler'in hikâyesi...

Bu kitapçıktaki resimleri 2003 yılının nisan ayında İtalya'ya yaptığım bir haftalık yolculuk sırasında 5x5 cm. büyüklüğündeki bir deftere, yine aşağı yukarı aynı büyüklükteki sulu boya takımının sekiz rengini kullanarak çizip boyadım. Resimleri hep defterin sağ taraflarına çizdim, sol sayfaları boş bırakarak. Kimi sayfalardaki resimler henüz kurumadan diğer sayfaya geçtiğim için tıpkı patates baskısında olduğu gibi iz bıraktılar. Bu kirlenmelerin, sırt vermelerin bazıları, küçük fırça darbeleri ile yeniden kedileştiler. Bazı sayfaları olduğu gibi 'kirli' bıraktım. Kitabın son sayfalarındaki siyah fondaki kedilerde ise bunu bir teknik gibi kullanıp (patates baskı tekniği diyelim buna) ikiz kediler serisini oluşturdum. Orijinal boyutları 5x5 cm. olan bu resimler kitaplaşırken yüzde yüz büyütülerek girdiler kitaba. Böylelikle her şey büyümüş oldu. Kağıdın dokusu, lekeler, izler, kirlenmeler... Ve tabii ki kediler de gözümüzde bir kez daha büyüdüler. Böylece yıllardır bu işin içerisinde olan birisi olarak düşündüğümde kedilerin kendi resimlerinin yapılmasından hoşlanıp hoşlanmadıkları hakkında bir bilgi edinebilmiş değilim! Gereksiz bulmadıkları kesin.

Peki ya sizin kedileriniz?

30-40 kedi ile yaşayan biri görüntüsü verdiğimi biliyorum. Bütün bir çocukluğum kedilerle birlikte geçti. Kediler her yerdeydi, sokakta, çatılarda, duvar üstlerinde, otomobillerin altında, evlerin en rahat ve güneş alan koltuklarında uyuklayan kediler. Herhangi birinin başını okşamak istediğinizde, eğilip sağ elinizi biraz ileri uzatıp 'pisi pisi' demek yetiyordu. Dikkat ettim, Türkiye dışında pisi pisi, başka ülkelerde bir işe yaramıyor. 1991- 1998 arasında Kalamiti isimli bir kedi ile birlikte yaşadım. Kendini karım zanneden müthiş kıskanç bir kedi idi. Üçüncü kez çatıdan düşüp öldüğünden beri başka bir kedi istemedim. Birkaç yıldır köpeklere olan ilgim hat safhada. Latif Demirci gibi bahçeli bir evde oturuyor olsaydım hiç tereddütsüz bir köpek edinirdim.
Okuyabileceğiniz diğer Selçuk Demirel söyleşileri
▪ "Kedi Ressamı Değilim"
Sebetay Varol, Milliyet Pazar, 21 Ocak 2007
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X