William B. Irvine
İnsan Nedir?
Doğal Tarihimize Bir Bakış
Çeviri: Özge Çelik

Kimiz ve neyiz biz? Bu sorunun cevabı, diyor felsefeci William B. Irvine, kime sorduğunuza göre değişir. Evrimsel biyologlara göre Homo sapiens türünün bir üyesi, mikrobiyologlara göre bir grup hücre, genetikçilere göre genlerin kontrolünde olan bir organizma, fizikçilere göreyse her birinin geçmişi çok eskilere dayanan bir grup atomdur insan. Bu cevapların hiçbiri tek başına yeterli değildir, ama tıpkı bir yapbozun parçaları gibi, bir araya geldiklerinde anlamlı bir tablo ortaya çıkarırlar.

Multidisipliner bir yaklaşımın ürünü olan bu kitapta Irvine, insanı iç içe geçmiş çeşitli kimlikleriyle ele alarak insan yapbozunun bütünlüklü bir resmini ortaya koyuyor. Bunu yaparken de, yeryüzünün devasa hayat ağacındaki ve evrenin akıl almaz ölçüde uzun tarihindeki mütevazı yerimizi görmemizi sağlıyor.

“Kim ve ne olduğunuz, nasıl var olduğunuz konusunda daha fazla şey öğrenince, dünyaya bambaşka bir gözle bakmaya başlayacağınızı umuyorum. Varlığınızın belki de tek bir ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hilal Özçetin
Ahlakı Giyinmek
Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme
Çeviri: Simten Coşar

Özçetin'in araştırması hem Kemalist hem İslamcı muhafazakâr söylemin kadınların cinsel bedenlerini gizlemek ve kadınların kamusal alanlardaki görünürlüklerini düzenlemek için nasıl kıyafeti bir beden teknolojisi olarak kullandığını inceliyor. Kadınların kamusal alanlardaki mevcudiyetlerinin ve hareketlerinin kamusal bakışın yargısıyla doğrudan bağlantılı olduğunu ve kıyafetin kamusal bakışın ahlak yargısı için temel ölçütlerden birini oluşturduğunu görüyoruz.

Türkiye'de toplumsal cinsiyet ve cinsel ahlak üzerine yapılan çalışmalar, genellikle ailenin ya da ulusun namusunu koruma kisvesi altında kadınların bedenleri üzerindeki eril tahakküm iddialarıyla ilgilenir, ama kadınların kamusal alanlardaki hareketliliğini ve etkinliğini sınırlayan patriyarkal cinsel ahlak düzeninin sürekliliğini sağlayan kıyafet kodlarının rolüne gereken önemi vermezler. Özçetin ise kitabında cinsel ahlakın kamusal alanları patriyarkal normlar etrafında hizaya sokmasına bakarken, aynı normların cinse ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Bilge Karasu
Enis Batur’a Mektuplar
ve Ankara Yazıları

Enis Batur ile Bilge Karasu 1971 yılında tanışıyorlar. Batur’un 1973’te Paris’e gidişine kadar gelişen dostluklarının ardından, aynı şehirde olmadıkları yıllarda sürekli yazışıyorlar.

Bu kitapta Bilge Karasu’nun Enis Batur’a 1973-76 ve 1985-94 yılları arasında yazdığı mektupları, Mesut Varlık’ın Karasu’yla dostluğa dönüşmüş usta-çırak ilişkileri hakkında Batur ile yaptığı bir söyleşiyi, Batur’un “Bilge Karasu’nun Ankara'sı” adlı yazısını ve Karasu’nun radyo için yazdığı Ankara metninin dergi yazısı halini okuyacaksınız.

“Ankara’da yazdığım zaman nasıl İstanbul’u düşünerek yazıyorsam, dışarıda yazdığım zaman da yine İstanbul’u düşünerek yazıyordum,” diyen Karasu'nun Ankara’da, Ankara’nın da Karasu’da nice iz bıraktığına dair birçok ipucu bulacaksınız bu metinlerde.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Kate Clancy
Muayyen Günler
Menstrüasyonun Gerçek Hikâyesi
Çeviri: Özde Duygu Gürkan

“İnsanların yaklaşık yarısının, hayatları boyunca yüzlerce defa yaşadığı regl süreci hakkında tam olarak ne biliyoruz? Bildiklerimiz neden bu kadar kısıtlı ve muğlak?”

Bu sorulardan yola çıkan biyolojik antropolog Kate Clancy, günümüzde hâlâ birçok toplumda fısıltıyla konuşulan ve gizlenmeye çalışılan menstrüasyonu hem biyolojik açıdan hem de toplumsal ve kültürel açılardan ele alıyor. Menstrüasyon neden ve nasıl gerçekleşir? Evrim sürecinde insanlığa nasıl bir katkısı olmuştur? “Normal regl döngüsü” diye bir şey var mıdır? Bedenin enerji mekanizması, bağışıklık sistemi ve psikososyal stres faktörleri regl döngüsünü nasıl etkiler? Gelecek, menstrüasyon için ne gibi yenilikler ve bakış açıları getirebilir?

Menstrüasyonu bireysel bir tecrübe olarak değil toplumsal bir mesele olarak gören Clancy şöyle diyor:

“Umarım bu kitabı benim yazdığım kadar hevesle okursunuz, rahmin failliğine ve uyum sağlama becerisine dair öğrendiklerinizden keyif alırsınız ve en azından mens ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ruşen Çakır
Gomaşinen, Hatırlıyorum

“35 yıllık gazeteciyim. Türkçenin dışında, Fransızca ve İngilizceyi anlayabiliyorum, konuşabiliyorum, yazabiliyorum da; ama kendi anadilim olan Lazcayı bilmiyorum. Birkaç kelimeden ibaret bir Lazca bilgim var. Bu da benim hayattaki en büyük ukdelerimden birisi. Bu nedenle, 35 yıllık gazetecilik hayatımdan kesitleri aktarmayı hedeflediğim bu podcast dizisinin başlığını ‘Gomaşinen’ olarak seçtim. Yani: Hatırlıyorum.”

Bu girişi ilk kez 5 Eylül 2020’de kullandım. İlk kez bir podcast dizisi yapıyordum. Hedefim gazetecilik hayatımı anlatmaktı. İlk bölümün başlığı “Çöl çadırında Erbakan Kaddafi görüşmesi”ydi zira bu olay meslek hayatımda bizzat şahit olduğum acayip bir skandaldı.

Belli bir ilgi gören diziyi bir yerde sonlandırmak gerekiyordu. 16 Temmuz 2022’de “Bir ömür gazetecilik” başlıklı 100. bölümle noktayı koydum.

Ama eski kuşak gazeteci olduğum için Gomaşinen’in yazılı olarak da varlığını sürdürmesini istedim ve içinden yaptığımız seçmelerle elinizdeki kitap çı ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Judith Butler
Ne Menem Bir Dünya Bu?
İnsanlararası Bağların ve Pandeminin Fenomenolojisi
Çeviri: Burcu Tümkaya

Felsefe genellikle olay yerine polis gibi sonradan gelmekle suçlanır. Judith Butler ise pandemi sırasında COVID-19 salgınının hayatımızda ve dünyamızda yaptığı değişiklikler üstüne düşünerek gününün felsefesini yapıyor.

Pandeminin üzerinden çok uzun zaman geçmedi ama salgını neredeyse unuttuk ya da anlaşılır sebeplerle unutmak istiyoruz. Bu korkunç dönemin hayatımızda yarattığı tahribat henüz ortadan kalkmış, kimilerimizin bedeninde kimilerimizin ruhunda açtığı yaralar henüz kapanmış değil tam olarak. Başka musibetler gibi bu salgın da insan olarak birbirimize ve doğaya bağımlılığımızın farkına varmamızı, dünyamızın neden bu şekilde kurulduğunu sorgulamamızı sağladı. Bütün insanlığı etkileyen felakette bazılarımızın canının daha az değerli görüldüğüne, “ekonominin sağlığı”nın insan sağlığından öncelikli sayıldığına tanıklık ettik ve bu durumu yaratan sistem daha bir gözümüze batar oldu. Judith Butler felsefi düşüncenin ince çizgileri arasında yol alarak başka bir dünya kurma ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Bülent Somay
Ailenin Ötesi
Başka Bir Üreme, Cinsellik ve Kardeşlik Rejimi İçin Öneriler

Bu kitaptaki tüm tartışmam şu ikili değerlendirmeye dayanıyor aslında: (1) Bildiğimiz haliyle aile, bizim eleştirilerimizden ve mücadelemizden bağımsız bir biçimde, zaten yapısal olarak çöküyor ve üreme biçimlerimizi, cinselliğimizi ve kardeşliklerimizi örgütlemenin alternatif yollarını aramaya çoktan başladık; (2) Aile, erkek / baba tahakkümünün temel odağıydı ve hâlâ da öyle; bu tahakküm, tüm toplumsal, politik ve kültürel alanları kapsasa da, sadece ailede yenileniyor, sadece orada yeniden hayatiyet kazanıyor. Öte yandan, yeni bir üreme, cinsellik ve kardeşlik rejimi ne kendiliğinden ortaya çıkacak, ne yokluktan zuhur edecek, ne de ütopik hayal gücümüzün, felsefi ve eleştirel mülahazalarımızın bir sonucu olacak. Eskinin yıkıntıları üzerinde, eski, tahrip olmuş ailenin kalıntılarını, yapı taşlarını, hatta bazen köşe ve kilit taşlarını kullanarak inşa edilecek. Ne yazık ki, neyi kullanıp neyi çöpe atacağımıza karar verme, keyfimizce şunu alıp bunu bırakma konusunda da özgür değili ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Melanie Klein
Nesne İlişkileri
Haset ve Şükran ve diğer yazılar 1946-1963
Çeviri: Menekşe Arık

Daha önce yayımladığımız Haset ve Şükran’ı da kapsayan bu kitap Melanie Klein’ın 1946’dan 1960’taki ölümüne dek yazdığı metinleri bir araya getiriyor. Nesne ilişkileri kuramının köşe taşlarını oluşturan yazılar birlikte okunduğunda Klein’ın düşüncesini bütün boyutlarıyla tanıma imkânı sunuyor.

Kitapta psikanalizin kuramsal ve klinik alanlarına dair katkıların yanı sıra, psikanalitik edebiyat incelemesi sayılabilecek, biri Oresteia diğeri Julien Green’in bir romanı üstüne iki yazı ve ruh sağlığı konularının herkesin anlayabileceği bir dille anlatıldığı yazılar yer alıyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Serpil Sancar
Siyasetin Cinsiyeti
Cinsiyetçiliğe Karşı Kadın Hakları Siyaseti

Türkiye’de kadınları siyasal alana sokmayan, onları araçsallaştıran, “başkanın kadınları” ya da vitrin mankeni konumuna indiren eril siyasetin ötesine nasıl geçilebilir? Siyasetin Cinsiyeti, kadınların siyasal hayata katılımının önündeki engelleri, cinsiyet eşitliği mücadelesinde kadınların yapabileceklerini, dünyada ve Türkiye’de birikmiş tecrübeleri, farklı kadın hareketlerinin stratejilerini, dinin kadınların baskı ve kontrol altında tutulmasındaki rolünü ele alıyor, Kürt siyasal hareketi dışında bütün partilerin nasıl kadınları bilerek, sistematik olarak siyasal alanın dışında tuttuklarına, genel ve yerel seçimlerde, parti organlarında, sivil alanda şirket yönetim kurullarında kadın adaylar için verilecek kota mücadelesinin önemine dikkat çekiyor. Kadınlar adına hareket edecek eril siyasi failler beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Sancar şöyle diyor:

“Cumhuriyet tarihi boyunca ana-akım siyasal kadrolar İslam dininin, özellikle Sünni mezhebinin kadın ve ai ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Delal Yatçi
Sabiha’nın Kız Kardeşleri
Türkiye Sinemasında Kadınlar, Deneyimler ve Toplumsal Cinsiyet

Sabiha’nın Kız Kardeşleri’nin başlangıç izleği Türkiye sinemasında kadınlar arası deneyimlerin ne şekilde temsil edildiği. Yakın okuma için seçilmiş dört film, İki Genç Kız, Toz Bezi, Mavi Dalga ve Aşk, Büyü vs., kadınlar arası deneyimleri feminist bir perspektiften inşa ediyor ve doğrudan feminist biçimlere ya da kameranın feminizmle üretken bir hizaya gelmesine olanak tanıyorlar.

Delal Yatçi’nin araştırması, tarihsellik arayışı içinde genişliyor ve kadın öznelliğinin temsil biçimlerini, kadınları merkeze taşıyan hikâyeleri ve buna işaret eden imgeleri/sesleri ya da “kadın yönetmen” meselesini, yani feminist sinemaya ilişkin pek çok tartışmayı Türkiye sineması üzerinden takip eden bir çerçeve kazanıyor. Böylelikle çalışma, feminist film teorisinin ana uğraklarına, kült metinlerine, bu metinler üzerine inşa edilen birikimlere, çatallanmalara, eleştirel görüşlere ve üretici çelişkilere de değinen bir kurguya kavuşuyor. Yeni feminis ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ayhan Geçgin
Dünyalararasında

Dünyalararasında kıyamet sonrası bir dünyanın mesafeli dili ve uzlaşmaz üslubuyla yazılmış kısa ama yoğun bir edebi-felsefi metin.

Yazarın Uzun Yürüyüş’ünü okumuş olanlara aşina gelecek bir coğrafyada geçiyor roman. Bu sert iklimde dondurularak muhafaza edilmiş bir an, yazının imkânları ile geriliyor, çekiliyor, doku ve boyut değiştiriyor: Soyut ve saydam bir hale gelirken içinde buzullaşmış, tortulaşmış, fosilleşmiş birtakım şeyler, anılar, kırımlar, hayatiyetler de açığa çıkıyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayanlar: Can Cemgil, Ömer Turan
Kapitalizm ve Demokrasi
Bir Zıtlığın Anatomisi

Bu kitap, on dokuzuncu yüzyılda Marx’ın yazdıklarından başlayarak yirminci yüzyıldan günümüze uzanan geniş bir zaman dilimi içerisinde kapitalizm ve demokrasi arasındaki ilişkiyi bir zıtlık olarak yorumlamış toplam on bir düşünürün çözümlemelerini inceliyor. Her bölüm bir düşünüre odaklanıyor. Başka bir ifadeyle, okurlar kitabın her bölümünde kapitalizm ve demokrasi arasındaki zıtlığa dair farklı bir çerçeve, farklı bir yorum bulacaklar. Sonsöz’de ise, kapitalizm ve demokrasi ilişkisi hakkında, mevcut küresel ekonomik konjonktür üzerinden bir ufuk turu karşımıza çıkıyor.

Bu kitabı derlemekteki ana amacımız, en uç biçimlerinde kapitalizm ile demokrasiyi özdeş gösteren hâkim küresel ideolojinin bir eleştirisini sunmak. Dolayısıyla kitabın, kapitalizm ile demokrasinin tarihsel ve kavramsal olarak nasıl ilişkilendiğine dair bir döküm sunarken, özdeşlik bir yana karşımızda birbirini dışlayan iki sosyal gerçeklik olduğunu göstermeye yönelik çabalara da katkı sağlamasını umuyoruz.< ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ron Cowen
Kütlenin Gizli Çekiciliği
Einstein’dan Günümüze Kütleçekimin Kısa Bir Tarihi
Çeviri: Sevkan Uzel

Modern fiziğin en ilginç konularından biri olan kütleçekimin etkilerini her an hissediyoruz ama üzerinde pek durmuyoruz. Onu daha ziyade –Newton’ın kütleçekim kuramının açıkladığı gibi– havaya atılan bir cismin yere düşmesine neden olan bir “kuvvet” olarak hayal ediyoruz, oysa Einstein’ın genel görelilik kuramı bambaşka bir evren modeli sunarak gerçeğin öyle olmadığını gösterdi.

Peki kütleçekim tam olarak ne ve genel görelilik kuramının doğru söylediğini nereden biliyoruz? Ron Cowen bu soruların cevabını verirken bizi bilimin en heyecan verici dönemlerinden birinde kısa bir yolculuğa çıkarıyor. Einstein’ın genel görelilik kuramını geliştirme süreciyle başlayıp 1919 yılındaki güneş tutulmasında kütleçekimin ışığı büktüğünün teyit edilmesiyle ivme kazanan, yakın geçmişte de kütleçekim dalgalarının ilk defa tespit edilmesi ve bir kara deliğin ilk defa görüntülenmesi gibi çarpıcı gelişmeleri kapsayan bir dönem bu.

Cowen kütleçekim hakkındaki mevcut bilgimize varma sürecim ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Nermin Saybaşılı
Çam Pürleriyle Namrun

"küresel pandeminin başlangıcından sonra yıllardır yüzünü göremediğim, yüzüne hasret kaldığım Namrun yaylasına gittim, daha doğrusu çocukluğumun yaylasına, ilk göz ağrıma geri döndüm. Tarsus’un yaylası Namrun, deniz seviyesinden 1100 m yükseklikteki, Çukurova’nın alev topuna benzer havasından kaçacağınız Toroslar’ın en yüksek bölümü olan Bolkar Dağları’nın eteklerinde yeşil, yemyeşil bir dünyadır. yeni, “modern” ismi Çamlıyayla, ama ben bu isme hiç alışamadım. yabancılaştırma efekti taşıyor bu sözcük, resmi tarihin hoyratlığının simge ismi oluveriyor zihnimde. Türkçeleştirmenin hafızayı silme gayretinin bu emareleriyse on altıncı yüzyıldan itibaren kullanılan ismiyle Namrun’un yeşil doğasına uyuyor da uymuyor, neyse ki oraya hiç yerleşemiyor.

"Namrun’a son gidişim bir geri dönüş hikâyesi olacaktı, daha yola çıkmamışken bunu biliyordum. tıpkı eski çocukluk günlerindeki gibi üç ay kaldım Namrun’da, temmuzda gidip ekimde geri döndüm. kısmet o güneymiş, demek isterdim ama değil. ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayan: Kolektif
Metis Ajanda 2024:
Çanak Çömlek Patladı

“Oyun insan özgürlüğünün en saf biçimidir,” diyor David Graeber. Kendimizi özgür hissettiğimizde oyun oynamaya ya da icat etmeye daha yatkın oluruz gerçekten. Belki de bu yüzden, özgürlüğümüzün giderek daha fazla kısıtlanması oyun dürtümüzü zayıflatıyor, içimizdeki oyunbazı hırpalayıp sindiriyor. Kötüleyen ekonomik koşullar da tuz biber ekiyor; hayatımızı idame ettirmek için giderek daha çok çalışmak zorunda kaldığımız bir ortamda oyun oynamaya ve oyunbazlığa pek enerjimiz kalmıyor doğal olarak.

Fakat unutmayalım, oyun sadece özgürlükten doğmaz, aynı zamanda özgürlüğü doğurur; çünkü oyun yaratıcılık ve hayal gücü içerir, ki bunlar da zihnin prangalarını kırması demektir. Ve oyun oynamak sadece enerji gerektirmez, aynı zamanda, içinde bulunduğumuz kasvetli koşulları değiştirmek için gereken yaşama sevincini de besler. Evrim sürecinin sadece insanda değil diğer birçok hayvanda da oyun davranışını teşvik etmiş olmasına şaşmamak lazım!

Bu düşüncelerden yola çıkarak bu yıl ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Saadat Hasan Manto
Toba Tek Singh
Çeviri: Arzu Çiftsüren

Parçalanmanın, dağılmanın, kaybetmenin hikâyelerini okuyacaksınız Toba Tek Singh’de. Yıllarca akıl hastanesinde yaşamasına rağmen ancak Hindistan-Pakistan bölünmesinde “nereye” ait olduğunu dert eden Beşen Singh; sefalet koşullarında yaşamasına rağmen gururu en çok kibirli müşterisinin tavrıyla kırılan Sugandhi; bütün güçlüklerle mücadeleye hazır olduğunu iddia etmesine rağmen bu dünyanın bir fahişenin iç çekişiyle nasıl olup da çökmediğine şaşıran devrimci Selim’le tanışacaksınız.

Manto’nun ironik üslubunun ve bazıları müstehcenlik iddiasıyla yargılanan hikâyelerinin çarpıcı örneklerinden oluşan bu seçkide Hindistan’daki devrim kokusuna karışan gübre kokusunu duyacak, Hindu-Sih-Müslüman fanatizminin girdabında çoktan kaybedilmiş davaların dile getirilişine tanık olacaksınız.

Arzu Çiftsüren’in Urducadan çevirdiği Toba Tek Singh’i Ali Çakmak’ın Sonsöz’üyle yayımlıyoruz.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Guy Leschziner
Sözcükleri Tadan Adam
Duyularımızın Tuhaf ve Ürpertici Dünyası
Çeviri: Deniz Keskin

“Bu kitapta sizleri duyuları bir şekilde değişikliğe uğramış, farklılaşmış, dünyalarının belli bir kısmına dair algıları azalmış veya artmış, gerçekliğe dair fikirleri duyuları tarafından sıradışı ve çoğunlukla da şaşırtıcı şekillerde biçimlendirilen çok sayıda insanla tanıştıracağım. Bunlardan bazıları doğuştan itibaren böyle yaşamış, bazılarıysa hayatlarının ileriki aşamalarında deneyimleri değişikliğe uğramış olan insanlar.

“Nörolojide öteden beri geçerli olan bir ilke vardır: Bir sistemde terslik yaşandığı zaman onu incelediğimizde, sistemin normal işlevine dair kavrayışımız artar. Bu kitapta aktarılan hikâyeler duyularımızın –her birimiz açısından– kısıtlarını ve tuhaflıklarını, sinir sistemimizin yapısal ve işlevsel bütünlüğüne ne kadar bağımlı olduklarını ve daha da önemlisi, her birimizin dünyaya dair algısının gerçeklikten epeyce farklı olabileceğini açık seçik ortaya koyuyor. Bu insanların tecrübeleri gerçekliğin tabiatına ve insan olmanın ne demek olduğuna dair so ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Jason Hickel
Bizi Ayıran Uçurum
Küresel Eşitsizliğe ve Çözümlerine Dair Kısa Bir Kılavuz
Çeviri: Deniz Keskin

Kalkınma sürecinde işlerin yolunda gittiği, dünyanın Güney’inin Kuzey’ini neredeyse yakaladığı, yoksulluğun son 30 yılda yarı yarıya azaldığı, 2030’a gelindiğinde yeryüzünden bütün bütün silineceği söyleniyor. Oysa dünyanın en güçlü devlet ve şirketlerinin desteğiyle anlatılan bir masal bu.

1960’dan bu yana Kuzey ile Güney arasındaki gelir farkı neredeyse üç katına çıktı. Günümüzde 4,3 milyar insan, yani dünya nüfusunun yarısından fazlası, günde 5 doların altında bir kazançla yaşamak zorunda. Öte yandaysa dünyanın en zengin 8 insanı insanlığın yarısının toplam gelirine denk bir serveti yönetiyor.

Peki bu uçurumu yaratan ne? 15. yüzyıldan bu yana Batı’nın dünyanın kalanını sömürmüş olmasının yol açtığı tahribat bir yana, yoksul ülkeler bugün de küresel ekonomik sisteme eşit koşullarda katılmıyor. Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar eliyle Güney ülkelerine dayatılan yapısal reformlar ekonomilerine kasıtlı olarak zarar veriyor, Dünya Ticaret Örgütü’nün geti ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayanlar: Begüm Özden Fırat , Fırat Genç
Mülkiyet ve Müşterekler
Türkiye’de Mülkiyetin İnşası, İcrası ve İhlali

“Bugün hayatlarımıza yön veren can alıcı meseleler, ilk bakışta göründüğünden çok daha dolaysız biçimde mülkiyet kavramıyla ilişkili. Derinleşen eşitsizlikler, insanlığın kolektif birikiminin ve doğanın metalaşması, konvansiyonel demokratik kurumların işlevsizleşmesi ve nihayetinde toplumsal alana rengini veren kesif belirsizlik durumu, mülkiyet etrafında açığa çıkan çatışma ve çelişkiler dikkate alınmaksızın layıkıyla anlaşılamaz. Son yıllarda ortaya çıkan kriz ve isyanların da önümüze koyduğu gibi, bir kurum, mefhum ve ideal olarak mülkiyet, hayatlarımız üzerinde hükmünü sürmeye devam ediyor.

Mülkiyet ve Müşterekler, antropolojiden iktisat tarihine farklı disiplinlerin kavramsal ve ampirik birikimini mülkiyet meselesi etrafında bir araya getiren bir çalışma. Kitapta bir araya getirdiğimiz incelemeler devlet, sınıf, kimlik ya da şiddet gibi sosyal bilimlerin kadim temalarını mülkiyeti odağa alarak sorunsallaştırıyor. Bunları birbirine teyelleyen temel soru ise şu: ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Marilynne Robinson
Evlerden Uzak
Çeviri: Birgül Oğuz

PEN/HEMINGWAY ÖDÜLÜ

"Çünkü insan yalnızlığı bir kere tattı mı, başka türlü de var olmuş olabileceğine inanması artık imkânsızdır. Yalnızlık mutlak bir keşiftir. İnsan aydınlık bir pencereye içeriden baktığında ışıkları yanan bir odada kendi imgesini görür; göle yukarıdan baktığında da ağaçlar ve gökyüzüyle sarmalanmış kendi imgesini görür. Aldatmaca bariz, bariz olduğu kadar da pohpohlayıcıdır. İnsan karanlıktan aydınlığa baktığında ise, burası ile orası, bu ile şu arasındaki bütün farkı görür. Belki sığınacak yeri olmayan tüm insanlar içten içe öfkelidir; çatıyı, omurgayı, kaburgayı kırmak, pencereleri paramparça etmek, zemini sular seller altında bırakmak, perdeleri delik deşik etmek, kanepeyi suya batırmak isterler."

Annelerinin ölümünün ardından önce anneanneleriyle, sonra büyük halalarıyla, en sonunda da teyzeleriyle birlikte göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan iki kız kardeşin hikâyesini anlatıyor Evlerden Uzak. Bir yandan büyüme ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Pierre Bourdieu
Sosyolojiyi Düşünmek
Düşünümselliğe Dönüş
Çeviri: Aslı Sümer

Sosyolojinin sosyal tarihi yazılabilir mi? Sosyoloji yapmanın sosyal koşulları nelerdir? Bilimsel bir uğraş olarak sosyoloji, elindeki araç gereci kendi üstünde kullanabilir mi? Sosyolog kendini yüceltmeden, gereğinden fazla önemsemeden kendi hakkında düşündüğü zaman neler görebilir?

Pierre Bourdieu’nün kültür üstüne yürüttüğü sosyoloji çalışmalarının kaçınılmaz temalarından biri her zaman için sosyolojinin kendisine ayna tutmak oldu. Bu kitapta bir araya getirilen dört metinde Bourdieu sosyolojinin bir bilim olarak toplumsal “olanaklılık koşulları” hakkında düşünüyor.

Sosyolojiyi Düşünmek, sosyoloji ve epistemolojisi üstüne okuyup çalışanlar kadar, genel olarak kültürü anlamak isteyen herkesin ilgisini çekecek bir kitap.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Murathan Mungan
995 km

Murathan Mungan’dan bu kez sürükleyici bir kara polisiye.

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ama karmaşık görünenin de sonuçta su gibi açık olduğu bir siyasi/psikolojik ortam yaratıyor Mungan. Edebiyatımızda ender rastlanan, beklenmedik bir başkahramanın peşinde, ülkenin yakın geçmişinden tanıdık gelebilecek karmaşık ağların izini sürüyor. Kimi düğümleri çözüp yeni düğümler atarken okuru da nefes nefese bir yolculuğa davet ediyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X