ISBN13 978-975-342-434-9
13x19,5 cm, 176 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Poetikaya Giriş, 2001
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Orhan Koçak, "Sunuş", s. 7-10

Todorov'un Fantastik'i yapısalcı poetikanın en tipik –ve en başarılı– uygulamalarından biridir. Çıkış noktası, fantastik olarak nitelenen belli sayıda anlatı değil, bir edebi tür olarak fantastiktir; ve bu da anlamı kendi içinde saklı, kendinden ibaret özerk bir kategori olarak değil, bazı komşu kategorilerden farklılığıyla tanımlanan bir tür olarak incelenmektedir. Yapısalcı araştırmanın en temel postülasıdır bu: Bir olguyu, bir kültürel görüngüyü tanımlayan şey, farklılıklarla belirlenmiş bir dizi ya da matriks içindeki yeridir. Todorov, Poetikaya Giriş kitabında daha ayrıntılı biçimde betimlediği yöntemini –özellikle tür kuramı üstünde durarak– Fantastik'in ilk bölümünde de özetler. En çok da poetikayı bazen "yorum" olarak da adlandırılan hermeneotik ve fenomenolojik eleştiriden ayırt etmeye özen gösterir.

Fantastik metinleri fantastik kılan özellik, Todorov'a göre, metinden okura geçen bir ikircim ya da kararsızlık deneyimidir: Anlatılan olay(lar) gerçek midir, yoksa yanılsama mı? Bu soru şöyle de ifade edilebilir: Anlatılan şeyler, bildiğimiz gerçekliğin yasalarıyla açıklanabilir mi, yoksa büsbütün başka bir gerçeklik alanına mı aittir? Fantastik, bu soruyu cevaplandırmada düşülen kararsızlık kadar sürer. Eğer soruya kolayca birinci cevabı verebiliyorsak, okuduğumuz metin başka bir türe, Todorov'un "tekinsiz" olarak adlandığı türe geçmişizdir. İkinci cevapsa bizi yine bir başka türe, "olağanüstü"nün alanına götürür. Fantastik, bu iki komşu türden farklılığıyla belirlenir; ikisinin arasındaki geçiş bölgesidir.

Todorov'un fantastik türüne örnek olarak aldığı metinler, bugün "fantastik" olarak nitelenen anlatılardan epeyce farklıdır ve çoğu da on dokuzuncu yüzyıla aittir: Gerard de Nerval'in Aurélia'sı, Balzac'ın Tılsımlı Deri'si, Polonyalı yazar Jan Potocki'nin tek romanı Le Manuscrit trouvé à Saragosse (Saragossa'da Bulunan Elyazması), E. T. A. Hoffmann'ın öyküleri ("Hoffmann'ın Masalları" olarak Türkçeleştirilmeleri, bu kitapta ortaya konan yaklaşım açısından yanlıştır, çünkü masal "olağanüstü"nün alanına dahildir), Maupassant'ın bazı öyküleri ve Henry James'in "Vidanın Dönüşü" adlı uzun öyküsü bu metinlerin en iyi bilinenleridir. Böyle bir liste, Todorov'un sadece "yüksek edebiyatla" ilgilendiği gibi bir yanlış izlenim doğurabilir; oysa Todorov ünlü polisiye yazarı John Dickson Carr'ın Yanan Oda gibi bir romanını da fantastik türü içinde ele almaktadır. Ve bu türün bir özelliğinin de "yüksek" ve "popüler" ayrımını –en azından bir süre için– askıya alması olduğunu da belirtir.

Ya bugün "fantastik edebiyat" adıyla andığımız ve çoğunluğu dizi halinde yayımlanan romanlar? Bunların büyük kısmı Todorov'un Fantastik çalışmasından sonra çıkmış metinlerdir. Ama Todorov'un kitabında tanımlanan kategoriler, bu türden metinlerin de sınıflandırılmasına yardımcı olmaktadır. Todorov'un kendisinin de belirttiği gibi, yirminci yüzyılda "bilimkurgu" olarak adlandırılan anlatılar, on dokuzuncu yüzyılda "bilimsel olağanüstü" olarak adlandırılmış metinlerin devamı olarak görülebilir. Bu türden anlatılarda, fantastiğe özgü o duraksama ve belirsizliğe yer yoktur; anlatılan "tuhaf" ya da "doğaüstü" olaylar, anlatılan dünyanın kendi yasaları içinde pekâlâ açıklanabiliyordur. Fantastiği tanımlayan bir özellik de şu iki tür okumaya kapalı olmasıdır: alegorik ve şiirsel (Todorov, burada, alegorik ile şiirselin, tekinsiz ve olağanüstüden farklı olarak, birer edebi türden çok, okurun metne gösterebileceği farklı tepki türleri olduğunu belirtir). Alegorik okuma, olağanüstü veya tuhaf olayları düzanlamıyla değil de bir başka hakikatin ifadesi olarak alan okumadır. Şiirsel okumaysa, hakikatle de tuhaflığın yarattığı belirsizlik ve kararsızlık duygusuyla da ilgilenmez; metni sadece bir söz zinciri olarak görür; metni düzanlamıyla alır ama şiirselliğin de bu düzanlamın bükülmesinden ya da çarpılmasından geldiğini bilir. Buna karşılık, örneğin Ursula K. Le Guin'in bilimkurgu romanları değil ama Yerdeniz dörtlüsü, esas olarak olağanüstü türüne dahildir ve hem alegorik hem de şiirsel okumalara açıktır. Ama "fantastik" olarak kurgulanan ve pazarlanan anlatıların hepsi için aynı şeyi söyleyemeyiz; çoğunluğu, ortaçağ romanslarının alegorik öğelerden (çok genel bir iyi-kötü karşıtlığı dışında) arındırılmış ve bazı daha yeni bilimsel bilgilerle desteklenmiş –ya da süslenmiş– versiyonları olarak kalır.

Yapısalcı yaklaşımın tarihi dışladığı, zaman-dışı kategorilerle iş gördüğü ileri sürülmüştür. Ama işte fantastik konusu, tam da yapısalcılığın bu eleştiriyi geri çevirmesi için bir fırsat vermektedir. Çünkü fantastik türünün bir zamanı, tarih içinde sınırlı bir süresi vardır: Todorov'un kendisinin de belirttiği gibi, on sekizinci yüzyılın sonunda Jacques Cazotte'un Âşık Şeytan'ıyla başlamış ve son önemli ürünlerini de bir yüzyıl sonra Maupassant'da ve Henry James'in "Vidanın Dönüşü" öyküsünde vermiştir. "Bu görece kısa sürenin bir nedeni var mıdır," diye sorar Todorov, "bugün fantastik edebiyat niye yok?" Cevap, fantastik türünün bir iç çelişkisinde aranmalıdır. Fantastik, "gerçek mi yoksa hayal mi?" sorusu karşısında kararsız kalınması demektir. Oysa edebiyat, tam da bu ayrımı aşmaya, anlamsızlaştırmaya yönelen metindir. Kararsızlık, bir bakıma, bu katı karşıtlığın sorgulanması anlamına gelir; fantastiği bir edebiyat türü kılan şey de budur. Öte yandan, gerçekle yanılsama arasında bir kararsızlık olması için yine de bu kategorilerin varolması, gerçeğin hayaliden ayrı olması gerekir – anlatıda sadece bir olayın "tuhaf" veya '"hayali" olduğunun hissettirilmesi, geri kalan her şeyi som gerçek durumuna getirecek ve bu da anlatıyı röportaja indirgeyecektir. Bu yüzden fantastik, edebiyata sadece bir giriştir, "iptidai" edebiyattır. Todorov, kitabın sonunda, Franz Kafka'nın "Dönüşüm" öyküsünün bir tür olarak fantastiğe son verdiğini, çünkü bu türün sorunlaştırdığı karşıtlığı Kafka'nın tümüyle askıya aldığını belirtir. Fantastiğin bir zamanı, bir süresi vardır, ama bu süre türün kendi yapısı ve iç gerilimi tarafından belirlenmiştir.

Todorov bir tarihte ABD'de ders verirken dinleyiciler arasında bulunan bir Fransız edebiyatı hocası, sunuşunu çok berrak, "fazlasıyla" berrak bulduğunu belirtir. Todorov'un cevabı: "Evet biliyorum, benim büyük kusurum bu." Fantastik de bu "kusuru" fazlasıyla sergileyen bir çalışma.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X