ISBN13 978-975-342-492-9
13x19,5 cm, 120 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Torunlar, 2009
Utanç Duyuyorum!, 2013
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Celal Başlangıç, "Heranuş'tan Seher'e...", Radikal Gazetesi, 20 Aralık 2004

Gece telefon gelmişti 'Anneannemi kaybettik' diye. Sabah bütün aile cenaze namazında buluştu. Cami avlusunun en kuytu köşesine sinmiş kadınlar öyle çaresiz bekleşiyor, yeni gelenlerle sarılıp ağlaşıyordu. Musalla taşının önüne toplanmış erkek kalabalığından biri hızla yanlarına gelip telaşla sordu:

"Seher teyzenin annesiyle babasının adı nedir?" Soruyu yanıtlamadı kadınlar. Sessizliği teyzesi Zehra bozdu: "Babasının adı Hüseyin, annesinin adı Esma."

Soruyu soran adam, bu ketum kadın kalabalığından beklediği cevabı almanın rahatlığıyla musalla taşının önünde biriken erkeklere yönelmişken, yüreğinden kopup gelen sözler sessizliği yırttı:

Yıllarca saklanan gerçek

"Ama bu doğru değil!.. Onun annesinin adı Esma değil, İsguhi. Babası da Hüseyin değil, Hovannes!.."

Cami avlusunun en köşesinde bekleşen kadınların hepsi ağlamaya başladı. Gerçekten de onun annesinin adı Esma, babasının adı Hüseyin olmadığı gibi kendi adıda Seher değil, Heranuş'tu ve torunu Fethiye Çetin bunu çok geç öğrenmişti.

Yaşının hayli ilerlediği yıllarda, Ankara'da kızının evindeyken torunu Fethiye' ye, "İşin yoksa hele yanıma gel, sana bir şey söyleyeceğim" demişti anneannesi.

"Benim annem, babam, kardeşim Amerika'da. Onları bana bul."

Şaşırmıştı Fethiye Çetin. Demek ki bütün bildikleri yanlıştı. Günlerce uğraşır anneannesinin gerçeği anlatması için. Sonunda başarır. Anneannesi Seher, "Benim adım Heranuş'tu" diye başlar, "Annem İsguhi, babam Hovannes'ti."

İkinci çocuklarıymış Heranuş, Hovannes'le İsguhi Gadaryan'ın. Heranuş'tan sonra arka arkaya iki çocukları daha olmuş; Horen ve Hırayr. Şimdi Palu'nun sınırlarında kalan Habab Köyü'ndenmiş.

Jandarma baskını

Heranuş 1913'te okula başladığında babası ve iki amcası, bazı akrabaları gibi çalışmak için Amerika'ya gitmiş. Kısa bir süre sonra jandarma basmış köylerini. Bütün erkekleri bilinmeyen bir yere götürmüşler.

Heranuş'un ailesinden geriye kalanlar komşu köye sığınmış. Çok geçmeden bu köye de jandarma gelmiş. Bütün ahaliyi toplayıp Palu'ya götürmüşler. İçlerinde Heranuş, annnesi, iki kardeşi de var.

Kadınlar, kilisenin bahçesine doldurulmuş. Erkekler dışarıda kalmış. Arkadaşlarının omuzuna basıp duvarın üstünden dışarıya bakan kız, aşağıya indikten epey sonra gördüklerini söyleyebilmiş. Bu kızın ağzından duyduklarını Heranuş ömür boyu unutmamış: "Erkeklerin boğazlarını kesiyorlar, sonra da nehre atıyorlar."

Sağ kalanların köylerine dönmelerine izin verilmiş. Geldiklerinde evlerinin yağmalandığını görmüşler. Civardaki Müslüman köylüler yataklarını yorganlarını dahi götürmüş. Jandarma tekrar gelmiş ve herkesin sürgüne gönderileceğini söylemiş. Uzun, ölüm yürüyüşü böyle başlamış.

Ölüm yürüyüşü

Öle öle Çermik'e kadar gelmişler. Çermik jandarma komutanı olduğunu sonradan öğrendikleri atlı bir onbaşı Heranuş'a, Karamusa Köyü'nden Hıdır efendi de kardeşi Horen'e talip olmuş. Anneleri İsguhi bir atmaca gibi fırlamış yerinden, "Onları kimse benden alamaz" diye. Heranuş'un anneannesi annesini ikna etmeye çalışmış:

"Kızım, çocuklar birer birer ölüyor. Bu yürüyüşten kimse sağ çıkmayacak. Verirsen canları kurtulur, yoksa ölecekler."

Bir türlü kabul etmemiş çocuklarını vermeyi İsguhi. Ancak adamlar zorla almışlar çocukları. Bu, Heranuş'un annesini son görüşü olmuş. Heranuş, onbaşı Hüseyin'le karısı Esma'nın kızı olmuş. Seher adını vermişler. Hüseyin onbaşı çok sevmiş Heranuş'u. Ancak karısı Esma'nın yıldızı bir türlü barışmamış onunla.

Komşu köyden Hıdır efendi tarafından alınan kardeşi Horen'in de adı artık Ahmet'tir. Çobanlık yapmaktadır. Horen ablasının izini bulur. Ancak üvey annesi evlerine sokmaz Horen'i. Bu yüzden iki kardeş gizli gizli buluşur. Bu arada sürgündekilerin akıbetiyle ilgili söylentiler çıkar. En yaygını öldürme emrinin kalktığı, kalanların Halep'e götürüldüğüdür.

Yeni ailesinin yakın akrabası Fikri'yle evlendirilen Heranuş, yeni adıyla Seher'in ilk çocuğu Mahmut doğar. Bu arada kardeşi Horen'i babası bulur. Onlara bir kaçakçı aracılığıyla mektup gönderir. Mektupta, annesiyle Halep'te buluştuklarını, onları da yanlarına beklediklerini yazmaktadır.

Ailesine kavuşamadan gitti

Kocasına günlerce yalvarır Seher. Sonunda ikna eder. Halep'e gitmek üzere eşyalarını toplamaya başlar. Ancak son anda yakınları kocasını vazgeçirir. Böylece Horen yalnız gider babasının yanına. Bu, Seher'in kardeşini son görüşüdür.

Ailesini bulmak için çeşitli tarihlerde yapılan girişimler de başarıya ulaşmaz ve Fethiye Çetin'in anneannesi yaşama gözlerini yumar. 11 Şubat 2000 yılında bir ilan verir Çetin, Agos gazetesine:

"Onun adı Heranuş'tu. Herabet Gadaryan'ın torunu, İsguhi ve Hovannes Gadaryan'ın biricik kızları idi. Palu'ya bağlı Habab Köyü'nde 4. sınıfa kadar mutlu bir çocukluk yaşadı. Birden 'O günler gitsin bir daha gelmesin' dediği acılarla dolu zamanlar yaşanmaya başlandı. Heranuş tüm ailesini kaybetti, onlarla bir daha görüşemedi.

Yeni bir ailesi, yeni bir adı, yeni bir dili ve dini oldu. O bunlardan hiç şikâyetçi olmadı ama adını, köyünü, ailesini hiç unutmadı. Bir gün onlara kavuşma umuduyla 95 yıl yaşadı. Heranuş nenemi geçen hafta kaybettik. Sağlığında bulamadığımız yakınlarını (yakınlarımızı) bu ilanla bulmayı, acıları paylaşmayı umuyor, 'O günler bir daha yaşanmasın' diyoruz."

İlan, Fransa'da yayımlanan Haraç gazetesinde haber olur. Kendisi de Habab Köyü'nden olan başpiskopos Mesrop Aşçıyan da Seher'in, Amerika'da doğan kız kardeşi Marge'yi bulur. Önce mektuplaşırlar. Sonra Marge'nin 80. doğum günü hediyesi olarak çocukları Fethiye Çetin'i ABD'ye davet eder. Türk ve Ermeni akrabalar sonunda New York Havaalanı'nda gözyaşları içinde buluşur. Fethiye, Marge teyzesine hediye olarak anneannesinin lifini ve yazmasını hediye götürür. Marge teyze onları koklarken gözünden yaşlar akmaktadır.

Bizi bağışlayın lütfen

İstanbul Barosu Azınlık Hakları Çalışma Grubu sözcülüğünü de yapan Fethiye Çetin bütün bu yaşanan trajediyi Anneannem adıyla kitaba dönüştürür. Kitabın kapağında anneannesinin babası Hovannes ve annesi İsguhi'nin New Jersey'deki mezarının fotoğrafını koyar. Kapak fotoğrafında da mezarın başucundaki plaketin yanına konulmuş pembe güller vardır. Çünkü Fethiye Çetin, onların mezarına gülleri koyarken Hovannes ve İsguhi'den, anneannesinden, hepsinden kendi adına ve onlara bu inanılmaz acıları yaşatanlar adına bağışlanmayı dilemiştir!

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X