ISBN13 978-975-342-565-0
13x19,5 cm, 112 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Son Akşam Yemeği, 2014
Efsus'a Yolculuk, 2017
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Orhan Kahyaoğlu, “İçten çalınan parçaların peşinde...”, Radikal Kitap Eki, 2 Haziran 2006

Yücel Kayıran, özellikle son iki yıldır, şiiri adına en çok konuşulan ve hakkında yazılar kaleme alınan şair. Bunun bir rastlantı olduğuna hiç inanmıyoruz. Çünkü, 2004 yılında yayımlanan ikinci şiir kitabı Beni Hiç Göremezsin, yarattığı şiir evreni, kendine has ruhanilik varlıksal sorgu ve belli dozda da taşıdığı toplumsalcı göndermelerle ilginç bir şiirsel bileşeni içinde barındırıyordu. Tüm vurguladığımız ana öğeler, kitaptaki şiirlerde gitgide derinleşmiş, okuru kaotik bir atmosfere taşımış, ama aynı oranda da gövdenin içi, dibiyle, dış dünya arasında şiirde nasıl rafine bir akrabalık kurulabileceğine dair okura sayısız imgesel, düşünsel açılımlar kazandırmıştı.

Felsefe, bu şiirde önemli bir bazdı. Hatta yer yer, bu baz Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu adlı ilk kitabında şiiri dilsel anlamda kapatıp, okuru huzursuz bile ediyordu. Ama Beni Hiç Göremezsin'de varlık sorunsalının tam anlamıyla altı çizilmesinin yanında şiirin, imgenin oluşturduğu dil ve anlam dünyası felsefeyi ciddi ölçüde itelemiş, ortaya Kayıran'a özgü bir kosmos çıkmıştı. Hafıza –ya da bellek– şairin dipte derinleşmesi ve ilginç bir imgelem oluşturmasında ana kaynaklardan hep en önemlisi oldu. İkinci kitapta, Cumhuriyet dönemi yakın tarihine ilişkin acı kokan göndermeler bile gövdenin içinden, özellikle de kalpten ve dipten gelen bir varlıksal tepkiye dönüşebiliyordu.

Üç kitap, dokuz kitapçık

Bu, şairin hem kendi 'ben'iyle, hem de uniformla olan kalpten hesaplaşmasının sonucuydu ki, bizce bu kitabı çekici kılan en önemli öğe buydu. Ama tabii ki, bu şiiri ayırıcı yapan daha birçok öğe vardı sözkonusu yapıtta. Kayıran, bu değişimi, şiirindeki yenilenişi hep 'kitap içinde kitap'larla kurdu. İki kitapta da üç bağımsız bölüm –kitapçık– vardı aynı zamanda. Ve numaralanan bu kitaplar tersten sıralanmıştı. Yani ilk kitabı 3., 2., ve 1. kitapçıklar olarak, ikinci kitabı da 6., 5. ve 4. kitapçıklar olarak okumuştuk. Ancak, örneğin Ece Ayhan'ın Çok Eski Adıyladır'ı gibi, sondan başa da, yani Osmanlıca yazı formunda kurgulanmış kitaplar da değildi. Bunun bir işaret, gönderme olduğu açıktı. Bu kurgu ve yarattığı sorunsal, bu yazının sınırlarını aşacağından üstünde ayrıntılı durmuyoruz. Ancak, anılması gereken nokta, Kayıran şiiri, kurmacanın çokça dışında, dipten gelen bir şiir özelliği ne kadar taşısa da, aslında kurgudan hiç kopmayan, hatta kurgusal şiirsel, varoluşsal bir şiirin dipteki ciddi çatışmalarının da ürünüydü.

Kayıran'ın bu sınırlı değinilerle andığımız iki yapıtının ardından, kısa süre önce, üçüncü yapıtı Çalgın yayımlandı. Yine bu kitabın içinde üç kitapçık bulunmakta ve yine en sonuncu, yani 9. kitapçık, Çalgın'ın başında. Yalnız, önceki kitap Beni Hiç Göremezsin'le birlikte, bu iki kitapta bir de kitapçıklar dışında birer giriş ve sonuç cümleleri -şiirleri- bulunmakta. Özellikle, önceki kitaba da adını veren Beni Hiç Göremezsin aynı zamanda bu kitabın bölümler dışı son ya da ilk şiiri durumundaydı. Hatta bu çok önemli şiir aynı zamanda kitabın topyekün yarattığı sorunsalın izlekleri, izdüşümleri hatta felsefesiyle bezeliydi. Aynı kurgu, Çalgın'da da belirginlik kazanıyor. Kitap, 'Çalgın' adlı şiirle başlıyor. Ya da bitiyor. Aynı durum, bu kitabın normal tasarımının sonundaki 'Eyvay!' için de geçerli. Bu şiirler aslında hafızanın, belleğin kargaşası, parçacıklarının toplanışı ve yeniden bir şiir vücuduna, diline en rafine bir şekilde dönüşmesini de imliyor.

Şiiri simgeleyen sözcük

Çalgın için, şairin yine de 'erken' bir olgunlaşma dönemi kitabı demek mümkün. 'Çalgın', şairin hem şiir evrenini, hem de içteki, dipteki sorunsalını iyi işaretleyen bir sözcük, sembol. Yani, içinden, ruhundan kopanın, yani ruhundan alınan çalınan bir parçanın peşine düşen anlamını taşıyormuş Çalgın. Aslında, Kayıran şiirini fazlasıyla simgeleyen bir sözcük bu. Bu kitaptaki kitapçıklar ve şiirlerde de aslında ruh, iç dünya bilinir anlamda 'parçalanıyor'. Hep kopuşların, incelmelerin, varoluşsal dürtü ve kaygıların peşine düşen; aslında bu kopanları bulacağına da hiç inanmadığı halde onun izini sürmekten hiç vazgeçmeyen, ama halüsinasyon da görmediğinden emin olan bir duygu durumunu devamlı sezinliyor okur. Aslında içte değil, onun da diplerinde arıyor kendinden kopanları. Dibe gittikçe de inanılmaz dehlizlerde garip imgeler, sembollerle geziniyor.

Önceki kitaba oranla bir tür yakarışı yansıtan ruh halleri gitgide içselleşmiş. İşin bir başka ilginç yanı, şiirlerin yazıldığı tarihlere de bakarsak aynı zaman dilimlerinde tasarlanmış. Yani şair, üç ayrı dosyacık halinde son yedi-sekiz yıl içinde birbirinden bağımsız yazmış bu kitapçıkları. Çalgın'ın son kitapçığı olan yedinci kitap 'Sonra Eve Döndüm'de dikkati çeken önemli nokta, şairin andığımız birtakım özelliklerinin yanında teknik açıdan oldukça yetkinleştiğini gösteriyor. Görece temiz, duru ve teknik açıdan güçlü bu şiirler, gündelik hayatın belirsizlikler dünyasıyla 'ben'in dipteki çatışkılarını yansıtıyor daha çok. Şiirde yapının, dilin, bir ölçüde de kurmacanın başarıyla sınandığı şiirlerle dolu 'Sonra Eve Döndüm' kitapçığı. Artık elemin içselleştiği bu kitapçıkta, şair Türkçe yazılan modern şiir kültürüyle olan derin bağınının açık izlerini gösteriyor okura. Özellikle 'Merdiven' adlı şiirin, Kayıran'ın Türkçe yazılan şiirde ulaştığı en rafine noktalardan biri olduğunu anımsatmak gerek. Aslında tek başına bir çözümleme alanı bu şiir.

Kalplere cıvayı koyan

'Hafıza', ilk iki kitaptaki kadar sözcük olarak öne çıkmıyor. Ama, tüm bu kitapta, şairi dibe iten, ruhundan kopan, izini sürdüğü, kendinden çalınan parçaların hepsinin aslında hafızadan kopanlar olduğu, kitabın sekizinci kitapçığı 'Cıva'da belirginleşmiş. 'Gökyüzü yakın, yeryüzü o kadar uzak' bu dünyada, kalplere cıvayı koyanın peşinde şair. Bunu hem kendi kalbinin içinde, diplerinde arıyor, hem de dış dünyada, ilişki biçimlerinde. Bu kitapçıktaki 'Priz' şiirinde, 'temel şiir sorunsalının yanında bir poetik arayışlara mı giriyor artık Kayıran?' diye düşünüyor okur. 9. kitapçık, ama kitabın da ilk bölümü olan 'Mahvolmuşların Esrarı', şairin gitgide derinleşen hem gizemci, hem de nihilist yanını birarada içinde barındıran şiirlerle dolu. Artık isyanını bile şiirsel anlamda içselleştiren bir Kayıran'la karşılaşılıyor. 'Ben'in, hatta kuyulara doğru inen, çaresizleşen ama yine de yok olmaya uğraşan bir 'ben'in en güçlü sorgularıyla dolu şiirler var bu kitapçıkta. Bu arada, 'Fuka' gibi bir şiirde Ece Ayhan'a, 'Köpeklerin Yaşamı' adlı şiirin ikinci bölümündeyse İsmet Özel'e dolaylı da olsa göndermeler yaptığı hissediliyor. Yani Kayıran'ın hafızasından, duygularından kopan parçalar arasında bu şairlerin şiirleri de mi olsa gerek? 'Mahvolmuşların Esrarı' için biraz megolomaniye doğru uzandığından bile söz edebileceğimiz ilginç şiirlerle karşılaşılıyor. 'Çalgın' adlı kitapçıklar dışı, başlangıç ve bitiş cümlesi olan şiirse, içteki, dipteki kilitleri açmaya çalışan bir şairle baş başa bırakıyor okuru.

Şairin, felsefesinin kendi dil ve söylemlerinden tam anlamıyla uzaklaştığı, bu kaynağı içselleştirip, özel bir imgeleme döndürdüğü; hiçliği, hafızayı tam anlamıyla içselleştirip şiire dönüştürdüğü önemli bir kitap Çalgın. Bu tanıtım, tabii ki ilk okumaların kısacık tespitleri, dışavurumları durumunda. Bu kitabı okudukça, okuyanın da derinleşeceği, içindeki kopmaların bir ölçüde de olsa farkına varacağına şimdiden inanıyoruz.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X