ISBN13 978-975-342-783-8
13X19,5 cm, 264 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
1929, 1997
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ayşe Elif Tanrıyar, “Akademik dünyada ‘gibi yapanlar’ ”, Sabah Kitap Eki, 29 Aralık 2010

Türkiye’de akademik çevrelerde geçen romanlara pek rastlanmaz. Yalnızca bu ironik durumu göz önüne aldığınızda dahi, branşı felsefe olan İzmirli bir üniversite hocası ile uzatmalı asistanı Tayyar’ın ‘maceraları’nın anlatıldığı Tepelitaklak başlı başına ilginç bir hal alıyor. Ancak anlatılanlar yalnızca bu çevreyle kısıtlı sanmayın. Alt başlığı Teğellenmiş Öykülerden Bir Roman olan kitapta; kimileri birbirinden alakasız gibi görünse de bir araya geldiklerinde ilginç bir kolaj oluşturan, kaybetmeye yatkın günümüz bireylerine ve yaşama dair hiciv dolu felsefi pasajların da bulunduğu bir hikâeler bütünü yer alıyor.

Ahmet Sipahioğlu, 1990 yılında ilk yayımlanan ‘resimli-yazılı-kurmaca’ kitabı olan Kavunlu Natürmort ve onu takip eden ve Türkiye’de harf devrimi sonrası yaşananları hicvettiği 1929, Bir Yılın Öyküsü adlı romanlarıyla dikkat çekmiş ve övgüye değer bulunmuş bir akademisyen-yazar. Yüksek öğrenimini İngiltere’de sinema alanında yapan Sipahioğlu, uzun yıllar boyunca İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmış. Zaten sahip olduğu bu akademik deneyim ve anılar da romanın geneline yayılarak, özellikle de Tayyar’ın hocası olan Bülent karakterine can veriyor. Türk Grafik Mizahı adlı bir de çalışması olan Sipahioğlu, hiciv ve karikatürleşmede ne denli usta olduğunu gerek metnin dilinde gerek başlı başına bir akademisyen tiplemesi olarak Bülent Hoca’da gösteriyor.

Kitap her ne kadar birbirine ‘teğellenmiş’ görünen öykülerden oluşsa da, asıl olarak Tayyar’ın hocasına hitaben bir yazıyla başladığı yüksek lisans tezi formatında kurgulanmış. “Tezde ne mi olacak sayın hocam?” diye soruyor ve kendi sorusunu şöyle cevaplandırıyor Tayyar; “Neler olmayacak ki! Bir kere, son zamanlarda kafamı bayağı kurcalayan ‘Gökyüzü’ sorunsalı mutlaka olacak. Sonra günbatımları, göller, yolculuklar, bulutlar, kuşlar ve uçaklar falan olacak. Ayrıca sen olacaksın sayın hocam, olmalısın. Hiç sensiz olur mu? Tabii ben de olacağım bu arada, biz olacağız. Şu bizim ünlü ‘gibi’miz mutlaka olacak, o olmadan olmaz. Erkekler, kadınlar, işte öyle şeyler olacak. Daha ne olsun?” Ve bu girişin ardından Tayyar’ın 21 bölüm sürecek hikâyesi (tezi) başlıyor.

Sinema temelli Sipahioğlu, adeta kamerasını usta hareketlerle yaklaştırıp uzaklaştırarak öncelikle Tayyar’ın kendi ailesinin ve sonra da hocası Bülent ile İzmir kenti ve çevresinin bu arada da ‘kuşların’ hikâyesini, ince detaylarla, hafif bir belgesel tadında gözümüzün önünde renklendiriyor.

Tayyar’ın Kıbrıs gazisi babası ve öğretmen annesiyle Urla’da sürdürdüğü mutsuz aile yaşamına tanık oluyoruz öncelikle. Kıbrıs savaşı öncesi iri yarı, capcanlı bir erkekken, savaşta bacaklarını yitirmesinin ardından hayata, ailesine ve kendine küsen, uçmak ve gökyüzü sevdalısı bir adamın dramını izlerken, Kıbrıs savaşından aksiyon yüklü kareler de eşlik ediyor anlatıma. Bu mutsuz ailenin tek evladı olan Tayyar umudu felsefede ve asistanlık kariyerinde ararken ailesinin dramını da omuzlarında taşımayı sürdürüyor. Öte yandan hocası olan Bülent karakteri de başka bir alemdir. Sipahioğlu’nun hiciv yüklü kalemiyle bir tür karikatür figür gibi karşımıza çizdiği Bülent Hoca, bir zamanlar İngiltere’de yaptığı yüksek lisansa rağmen dönüşünde aradığı ilgiyi bulamamış, çok zeki olmasına rağmen alkol düşkünlüğü nedeniyle yıllar içinde kendini gittikçe mahvetmiş ve artık gününü okulla müdavimi olduğu Selena Pub arasında tamamlamaya çalışan bir tür kaybedendir. Alkol sorunu ek gelir için misafir hoca olarak çalışmaya başlayacağı modern ve zengin vakıf üniversitesinde de başını derde sokacak, üstelik tüm bu hengamenin içinde hocamız, sarhoşluk hallerinden bir türlü kurtulamadığı için eşi tarafından terk edildiğini bile fark edemeyecektir. Her şeye rağmen ilginç biridir hoca. Örneğin yine bir sarhoşluk anında geliştirdiği bir ‘entipüf felsefesi’ vardır ki, asıl nesnelere benzeyen ama onların yerini kaba saba, derme çatma bir şekilde almış kavram ve nesneler yani ‘gibi’ yapan her şey olarak özetlenecek bu felsefe, aslında bu kitapta anlatılan asıl meseleyi de bir güzel özetlemektedir. ‘Gibi’ lafına ve ‘gibi yapanlar’ dünyasına sinir olur hoca ama aslında kendisi de koskoca bir ‘gibi’dir. İdeal bir hoca, ideal bir koca, ideal bir entelektüel gibi davranmaya çalışan ama ‘gibi’ yapmaktan öteye gidemeyen bu adamın, anlarmış ‘gibi’ yaptığı en büyük hobisi ise kuş gözlemciliğidir. Zaten kuşlar, kuş türleri ve kuş göçleri de yine belgesel tadında kitabın farklı bölümlerinde yer alır. Kuşlara tutkun bu adamın asıl ilgisini ise ne ilginçtir ki ördek ‘gibi’ olan ama ördek olmayan, kuş ‘gibi’ davranan ama kuş olmayan bir garip hayvancık olan Tepelitaklak çekmektedir. Ne havada ne karada ne de suda doğru düzgün yaşayabilen, uçmak istedikçe yere kapaklanan, üstelik hemen her hayvan tarafından da rahatça avlanabilen, eti bir şeye benzemeyen, sersem sakar bu kuş, aslında bir anlamda hocamıza da ne denli benziyordur!

Sipahioğlu’nun nefis tiplemeleri ve mizah yüklü kalemiyle ilerleyen bu son derece ilginç romanın bir diğer baş kahramanı da kuşkusuz İzmir kenti ve onun yakınındaki Urla... Alsancak, Karşıyaka, Karataş gibi semtler, tarihleri ve sakinleriyle gözümüzün önünde canlanırken bazen Karataş’ın renkli travestileri bazen de uluslararası bir tır parkındaki alacakaranlık kuşağından fırlamış gibi duran fantastik ve birbirinden tuhaf karakterlerle karşılaşıyorsunuz. Ya da bazen Urla iskelesini, balıkçılarını, yerli ve turist halkını anlatıyor yazar. İzmir’in akademisyenler için 80 öncesi nasıl bir cennet olduğundan da bahsediyor, ‘mükemmel’ görünümlü pahalı vakıf üniversitelerindeki çarpıklıkları da mizah yüklü bir anlatımla, lafını sakınmadan gözümüzün önüne seriyor.

Gökyüzüne sevdalı ama ayaklarını yitirdiği için yatağına mahkum olmuş bir adamın dramıyla, istediği başarıyı bir türlü yakalamayan, alkolik bir kuş gözlemcisi üniversite hocasının düş kırıklıkları birbirinin içinden geçip İzmir’in hikâyesiyle harmanlanırken, bu tez-hikâyenin anlatıcısı olan genç adam da, ‘gibi’ yapmaktan kurtuluşu, özgürlükte ve her şeyi bırakıp kaçmakta arıyor.

Alttan alta kendine özgü bir felsefeyi anlatan ve özelde akademik çevrelere, genelde ise yaşama dair ince eleştirilerde bulunan, bu mizahi roman; özellikle ‘farklı’ bir şeyler okumak isteyenler için özgün bir okuma vaat ediyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X