ISBN 975-342-012-9
13x19 cm, 56 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Işık Ergüden, Hür Yumer, "Çoğul Şair: Fernando Pessoa", s. 45-53

Şairlerin yaşamöyküsü yoktur

Onların yaşamöyküleri yapıtlarıdır.

– Octavio Paz

1910'da cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Portekiz edebiyatında büyük bir canlanma görüldü. Simgecilik, "dekadantizm", ulusal "saudade" (geçmiş özlemi) duygusunu öne çıkaran barışçı "Portekiz Rönesans akımı", fütürizm gibi çeşitli akımların etkisi altında çok sayıda yazar, şair, ressam bu dönemde yapıtlar verdiler. Dönemin öne çıkan isimleri Mário Beirão, Augusto Casimiro, João de Barros, Sá-Carneiro ve değeri ölümünden sonra anlaşılan, imgeleminde yarattığı "kökteş"leriyle değişik akımlarda yapıtlar veren Fernando Pessoa oldu.

"Gönüllü sürgünlük" yeri Lizbon'da silik bir memur olarak yaşayan Pessoa, geçimini İngilizce ve Fransızca ticaret mektupları yazarak sağlamıştır. Adalet Bakanlığı'nda memur olan müzik meraklısı bir babayla, çok dil bilen duyarlı bir annenin oğlu olarak 1888'de Lizbon'da doğmuş, beş yaşında babasını kaybedince, Güney Afrika Portekiz konsolosu üveybabasının görevi nedeniyle çocukluk yıllarını İngilizce eğitim gördüğü Durban'da geçirmiştir. Lizbon'a döndükten sonra hayatını, zamanının büyük bölümünü yazmaya ayıracak biçimde düzenlemiştir. Bu bağlamda Pessoa, eski Portekiz denizcilerinin bir sözünü hatırlatarak, "Denize açılmak gerekli, yaşamak gerekli değil," diyecektir.

Fernando Pessoa, Portekiz'in bu dönemdeki zengin edebiyat ortamına, ilk olarak A Aguia dergisinde Portekiz şiiri üzerine denemeler ve eleştiriler yazarak atılmıştır. 1905-1908 yılları arasında ilk şiirlerini İngilizce yazan Pessoa, Shakespeare, Milton, Shelley, Keats, Poe, Byron ve Whitman'ın yanı sıra, Fransız simgecilerinden, Verlaine'le Huysmans'dan etkilenmiş ve Baudelaire sonrası Avrupa edebiyatının izleklerini –dünyaya gelmiş olma sakıncası, yaşamla düş arasındaki ayrımın belirsizliği, başlangıçla sonun bilinmeyişi– eleştirel, çözümleyici bir düzlemde irdelemeye çalışmıştır. Pessoa, "bütün edebiyat akımlarının toplamı ve sentezi" olarak nitelediği, yalnızca iki sayı yayımlanan Orpheu dergisinde kökteşi fütürist şair Alvaro de Campos'un türkülerini –Zafer Türküleri, Denizci Türküleri– ve akımın Paris'te yaşayan üyesi, genç yaşta intihar eden Sá-Carneiro'nun şiirlerini yayımlayarak Portekiz fütürizminin özgün konumunu ortaya çıkarmak istemiştir. Nesnelerin kendilerinin değil, nesnelerden edindiğimiz duyumların önemini vurgulayan farklı bir algılayış biçimini savunmuş ve İtalyan fütüristi Marinetti'nin dışa dönük, iyimser yaklaşımından uzaklaşan, içe dönük varoluşsal bir sıkıntının, metafizik bir yıkımın, simgecilikten kopuşun öncülüğünü üstlenmiş, eşsiz imgelem gücüyle belki de daha o zamandan gerçeküstücülere göz kırpmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nın ilerleyen yıllarında yayımlanan Portugal Futurista dergisinde Pessoa, ressam, oyun yazarı, şair Almada Negreiros'un XX. Yüzyıldaki Portekizli Kuşaklara Fütürist Ültimatom başlığıyla kaleme aldığı, milliyetçi gençleri geçmiş özlemine karşı çıkmaya çağıran; feminizme, eşitlikçiliğe şimşekler yağdıran; savaşkanlığı öven; Dante'yle Hugo'nun yerine Marinetti, Marconi ve Edison'un deneyimci yöntemlerini öneren modernizm hayranı bildirisine, kökteşi Alvaro de Campos aracılığıyla karşı çıkarak savaş ve milliyetçilik karşıtı, antiemperyalist bir metin kaleme almış, İtalyan fütüristi Marinetti'ye özgü modernizm hayranlığının karşısına, Portekiz'in geçmiş yüzyıllara uzanan gizemci arayışını, tarihin söylence alanında geri dönüşünü çıkarmış, tepkisel bir duyarlıkla değil, tümdengelen kendine özgü mantık dizgesiyle, gerçek bir fütürist doktrin denemesine girişerek temel uyumsuzluğun teknolojik gelişmeyle insan duyarlığı arasında olduğunu göstermek istemiştir. Uluslararası bir bildiri yayımlamaya kalkışmayan Portekiz fütürizminin, "Avrupa'ya sırtını dönmüş, kolu havada, Atlantik Okyanusu'nu seyreden, sonsuzluğu soyut bir biçimde selamlayan Portekiz"in, insanın tinsel iç dönüşümünde, barış özleminde bir aşama olabileceğini, farklı bir açı getirebileceğini savunmuştur.

Pessoa şiirlerinde, gündelik hayatın tanıdık ögelerinden yola çıkarak, tarihsel olana gizemli bir açıklama getirme yoluyla, yalnızca gördüğü şeyin gerçekliğini değil, aynı zamanda kendi gerçekliğini de sorgulayarak geçersiz kılmaya çalışmıştır. Okura, belirsizlik ve bilinmeyen karşısında duyduğu huzursuzluğu aktarmıştır... Arayışında, –dini olmayanların dini– okültizmin (gizliciliğin), gizemciliğin, felsefenin, tarihin, dinlerin sağladığı esin alanlarından yararlanarak, geleneksel tanrısallık anlayışını "tanrının ötesi" adını verdiği metafizik bir kavramla aşmaya yönelmiştir. Amacı, şiiri, rastlantısal ve olağan şeylerin alanından kurtararak, zamansız, evrensel değerde başka bir alana çekmektir. Bilinmeyenin verdiği korku, metafizik düşünceler, parçalanmış ben bilincinden kaynaklanan belirsizlik ve kuşku, her ne kadar Pessoa'nın temel uğraşını oluştursa da, Pessoa bu uğraşın salt yazar Pessoa adıyla anılmasını istememiş, aralarında kendisinin de yer aldığı kökteş şairleriyle birlikte karşıtlıklar, koşutluklar, çelişkilerle dolu özgün bir edebi dünya kurmayı, belki de tek başına "bütün edebiyat" olmayı başarmıştır.

Fernando Pessoa'nın parçalanmış ve hızla çoğalmış imgelem gücünden doğan şairler, "tekil bir çoğulluk" oluştururlar; bu isimler Pessoa'nın takma isimleri değil, kökteş şairleridir. Casais Monteiro'nun dediği gibi, "Pessoa yapıtları için yaşamöyküleri bulmuştur, yaşamöyküleri için yapıtlar değil". Ya da Octavio Paz'ın belirttiği gibi "Pessoa'nın kökteşleriyle ilişkisi, romancı ya da oyun yazarının karakterleriyle kurdukları ilişkiye benzemez." Pessoa, kökteşlerini, gerek kendi kadar gerçek ancak ayrı kişiler, gerek kendinin parçaları olarak, olabileceği ya da olamayacağı şairler olarak nitelemiştir. Doğum-ölüm tarihleriyle, astrolojik haritalarıyla, edebiyattaki yerleriyle kökteşlerini, parçalanmış bir "ben bilinci"nin, varlıkla varoluşun örtüşmediği bir "şimdi özlemi"nin farklı ama kökteş sesleri olarak ele almıştır.

Kökteşlerin başında, yalın şiirleriyle duyumlar dünyasını dile getiren ve 1889 yılında Lizbon'da doğup 1915'te aynı kentte genç yaşta ölen, pagan şair, bütün kökteşlerin ustası Alberto Caeiro vardır. Başka bir kökteş, 1887 doğumlu doktor Ricardo Reis, biçimci bir tanrıtanımaz, Yunan-Roma geleneğine bağlı, Brezilya'ya göçmüş bir neo-klasiktir. 1890 doğumlu gemi mühendisi Alvaro de Campos, fütürist, deneyci bir aylaktır. Bernardo Soares, hayatını yaşamaktansa düşlemeyi seçmiş umutsuz bir nihilisttir. Pessoa'nın "kendisi" ise, simgeler dünyasında gezinen, güç anlaşılır metafizik bir şairdir. Pessoa'nın ölümünden sonra bir sandıktan çıkan yirmi bini aşkın elyazmasında bu saydıklarımız dışında yirmi dört kökteş yazarın daha izine rastlanmıştır.

Kökteşlerinin doğuşunu Pessoa, Adolfo Casais Monteiro'ya yazdığı mektupta şöyle anlatır:

"Aşağı yukarı 1912 yılından beri pagan nitelikte şiirler yazmaya niyetleniyordum. Birkaç kuralsız dize (ama Alvaro de Campos tarzında değil) yazdıktan sonra bu niyetten vazgeçtim. Aynı dönemde, belirsiz alacakaranlığın içinde, kendisine dönüştüğüm kişinin tanımsız bir portresini hayal meyal fark ettim (Ricardo Reis, ben farkına varmadan doğmuştu). Bir buçuk-iki yıl sonra, aklıma Sá-Carneiro ile dalga geçme düşüncesi geldi – çoban türküleri yazan, oldukça güç anlaşılır bir şair yaratma ve onu, hangi biçimde şimdi hatırlayamıyorum, gerçek bir varlık olarak tanıtma düşüncesi. Sonuç elde edemeden birkaç gün geçti. Bir gün –1914 Martı'nın 8'iydi– nihayet vazgeçmişken, yüksek bir dolaba yaklaştım ve bir tomar kâğıt alarak, her zaman yaptığım gibi, ayakta yazmaya başladım. Doğasını tanımlayamadığım coşkulu bir esriklik içinde, art arda otuz kadar şiir yazdım. Bu, hayatımın en muhteşem günü oldu, bir daha böyle bir gün yaşamadım. Bir başlıkla başladım: Sürü Bekçisi. Ortaya çıkan şey, içimde, Alberto Caeiro adını taktığım bir kimsenin belirişi oldu. Bu cümlenin saçmalığını lütfen bağışla: Ustam, içimde ortaya çıkmıştı. O anda hissettiğim buydu. Ve bu otuz şiiri yazar yazmaz, başka bir kâğıda, yine ara vermeden, Fernando Pessoa'nın Eğri Yağmur'unu yazdım. Bir anda, hepsini bir solukta... Bu, Fernando Pessoa-Alberto Caeiro'dan Fernando Pessoa'ya ani bir geçişti. Daha doğrusu, Fernando Pessoa'nın Alberto Caeiro olarak var olmayışına bir tepkiydi... Caeiro ortaya çıkınca, bilinçsiz bir biçimde, sezgisel olarak, ardıllar bulmaya çalıştım ona..."

Pessoa'nın özgün edebi dünyasını, kendisi de dahil, hiçbir kökteş tek başına temsil etmez. Ancak, bütün kökteşlerinin tek başlarına birer şair olmadıkları anlamını da taşımamalıdır bu. Pessoa, bütün kökteşleri aracılığıyla, okurunu karşıtlıklardan tat almaya yöneltir. Gerçeği gerçekdışıyla, maddeciliği tinle, bilinci bilinçdışıyla zıtlaştırır. Birinden birini seçme zorunluluğunun olmayışına yerinerek, seçmeyi kendine yasaklayarak, çelişkinin kendi dilini bulma yöntemiyle sonuca varmakta ne kadar zorlandığını okuruna göstererek, hiç tükenmeyen sonsuz bir tartışma alanını özgün akıl yürütme yöntemi, şaşırtıcı bir ikna yeteneğiyle sürekli yaratarak ilerler.

Pessoa, 20. yüzyılın başında, varlığın kendisini, gerçekle birlikte, benzeri hiç görülmemiş bir sarsıntıya, kökten bir parçalanmaya uğratmıştır. Pessoa'nın kendisi, birbirleriyle çatışan birçok şair ve düşünür olmakla kalmaz, kökteşlerden her biri, bir satırdan, bir dizeden ötekine, kendi kendileriyle de çelişirler.

Pessoa, Portekizce'de kişi, kimse (hiç kimse) demek ve maske anlamına gelen persona sözcüğünden türemiş. Bir yazgı, düşsel dünya kişisi, PESSOA.

"Hayatımdan zevk almayı amaçlamıyorum. Sadece onun yüce olmasını istiyorum; bu ateşi sürdürmek için bedenimi, ruhumu yavaş yavaş yakmak zorunda kalsam bile." Pessoa'nın bu sözleri biraz Doktor Faust'un anlaşmasını andırır. Çünkü Pessoa, Faust'una, "İçimde gördüğüm aydınlığa kavuştukça, gördüğüm belirsizleşiyor," dedirtecektir.

Pessoa'nın görüntüsü, kendi kendini yaratan bir çiçek dürbününün prizmaları gibi, sürekli değişebilir, bizi hep yeniden şaşırtabilir. Ama bütün bu alacakaranlık içinde Pessoa'nın silueti hep olacak. Çünkü "Pessoa'nın yapıtı, gerçekte negatif bir yapıt. Bir örnek işlevi görmüyor, ne yönetmeyi, ne de yönetilmeyi öğretiyor. Tam tersine, ruhları disiplinsizleştirmeye hizmet ediyor." (Casais Monteiro)

Şeytanın Saati, farsla tragedya arasında gidip gelen bu metin mizanseni, Pessoa'nın başlıca izleklerinin bir antolojisini sunuyor okura.

Yararlanılan Kaynaklar:

1) Fernando Pessoa Poète Pluriel, BPI, Centre Georges Pompidou ve Éditions de la Différence, Paris, 1985.

2) Fernando Pessoa, Antología, Der. Octavio Paz, Editorial Laia, Barcelona, 1985.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X