ISBN13 978-975-342-578-0
13x19,5 cm, 368 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Düşüş, 2006
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Beril Yalçın, “Yanlış notalar konçertosu”, Radikal Kitap Eki, 19 Ocak 2007

Piyanonun tuşları insanı büyüleyebilir. Hiç dokunmamış biri için, o beyaz-siyah, kusursuz bir düzene sahipmiş gibi duran tuşlar çok çekici gelebilir. Onlara elinizi sürmek; sessizce varoldukları ve sabırla piyanistlerini bekledikleri kaderlerinde sizin için de bir yer var mı diye fal bakmak istersiniz. Siz müziği çok sevseniz de, müzik sizi sevecek mi, o büyüleyici dünyasının içine alacak mı diye merak edersiniz. Yeterince iyi misiniz, yeterince güçlü müsünüz, yeterince istekli misiniz? Norveçli müzisyen ve yazar Ketil Bjørnstad'ın yazdığı Müzik Uğruna, hayatlarında müziğin önemli bir rol üstlendiği bir grup genç insanın öyküsünü anlatırken, müzik sevgisinin ne olduğu, ne anlama geldiği ve aslında ne anlama gelmesi gerektiğine dair soruları da akla getiriyor.

Bir hırs mıdır müzik? Belkilere, şansa, tesadüflere bırakılabilecek bir şey midir? Çok çalışmak insanı müzisyen mi yapar yoksa 'icracı' mı? Aradaki farkı kim belirler, kim hisseder? Ve neden bazı aileler, anne-babalar, öğretmenler ya da organizatörler, on sekiz yaşına bile basmamış gençlerin hayatlarına, müziğin güzelliğini değil de seyircilerin takdirini yakıştırırlar? Kitapta söz konusu olan, konserlere eğlenmek için giden bir izleyici kitlesi değil. Onların dünyasında, 'hep beraber çalalım, söyleyelim, hatalı çalıp söylesek bile hep birlikte müziğin keyfine varalım' gibi bir duygu yok ne yazık ki. Gencecik piyanistleri bekleyen 'kader', şöyle bir topluluğun insafına kalmış: Hepsi de koltuklarında oturan ve saatler boyu da oturacak olan, verecekleri iyi-kötü herhangi bir tepkiyi en sondaki güçlü veya 'lütfen sunulacak' alkışlara saklayan bir izleyici kitlesi... Kitapta 'canavar' olarak da anılan kitle... Bugün de varolmaya devam eden, 'klasik müzikte çıt çıkmaz, konsantrasyon bozulursa her şey mahvolur' düşüncesine sımsıkı sarılmış, bu insafsız kaderi sorgusuz sualsiz kabul etmiş ve müzisyeni bir gün, bir gecede yargılayıverme gücünü elinde tutan kitle...

'O yollardan' geçmiş biri

Kendisi de klasik piyano eğitimi alan, ilk konserini 17 yaşında veren, ancak Miles Davis'i dinledikten sonra kariyerini farklı bir yöne kaydırıp caz piyanisti olan Bjørnstad, böyle bir kitabı yazmakta son derece haklı. 'O yollardan' geçmiş biri olarak, gençlerin yaşadıklarını en iyi şekilde hissedebiliyor. Gençliğin getirdiği duygusal çalkalanmaları bastırmaya çalışarak, hayatlarını o beyaz-siyah tuşlara adamış olanların çektiği sıkıntıları sunuyor bizlere. Gençler bir şey kazanıyor mu, kazanıyorsa da karşılığında ne bedel ödüyor? Sevmek, âşık olmak yasak, çok çalışmak marifet, arkadaşlarını kırk yılda bir görmek 'normal'... Kısacası, onlar için genç olmak, aslında hiç de heves edilecek bir durum değil... Üstelik kitaptaki gençler, '70'li yıllara girmek üzereler, '68 ruhu onlara uzak kalmış, belki de uzak tutulmuş. Okudukça sorguluyor insan: Müzik dediğin, bir genci, bir konserde 'efsane'ye dönüştürmek için mi vardır? Ya da tam tersi, onu bir anda alaşağı etmek için mi? Nedir bu yarış, bu telaş? Şu kusurlu hayatlarımızda, kusursuz müziği ne yapalım ki?

Hayatımızın müziği

Akdenizli olduğumuzdan belki de, dünyanın kuzeyindeki diyarlar bizim için soğuk, heyecansız ve hatta 'aşksız'dır. Bu kitabın yansıttığı atmosfer de farklı değil. Gençler, evler, sokaklar hem birbirlerine hem de sıcak bir hayata uzaklar. Ketil Bjørnstad'ın Norveçli olmasından mıdır, kitapta insanın kalbiyle arasını açan bir serin hava var. Debussy, Chopin, Brahms, Beethoven, Çaykovski, Ravel gibi ünlü bestecilerin adları, eserleri, notaları havada uçuşup duruyor, ama onların müziği bile o serin havayı dağıtamıyor, çünkü bir grup gencin yaşadıkları, müzikle aramıza mesafe koyuyor. Kitabın kahramanı, ilk sayfalarda henüz 15 yaşında olan, 18'ine gelmeden annesini kaybeden, âşık olan, okulu bırakan ve konser piyanisti olmak isteyen Aksel Vinding. Aksel'in ailesi, kitaptaki diğer ailelerden farklı, çünkü aslında bir ailesi yok Aksel'in. Ondan iki yaş büyük bir abla, Cathrine; sulara kapılıp giden ve ailesini bir arada tutan bağları da ölüme sürükleyen bir anne; gün geçtikçe ezikleşen, başka bir kadının sözde aşkının kol kanat germesiyle hayatta kalan, üç kuruş daha fazla para için ölen karısının çok sevdiği plakları satan bir baba...

Aksel'in en büyük gücü, annesinin hayattayken kendisine aşıladığı müzik sevgisi. Ve bütün arkadaşlarından daha zor koşullarda yaşasa da, en yoksulu olsa da, aralarında hayatı en çok seven de yine Aksel. Hem müziği hem de evlerinin yakınında oturan Anja Skoog adlı bir kızı seven Aksel... Annesinin ölümüyle sarsılan, ama bunu kimle paylaşabileceğini bile bilmeyen, gittikçe daha büyük bir aşkla bağlandığı Anja'nın da piyano çaldığını ve kendisinin en büyük rakibi olduğunu öğrenen, ama onun için her şeyi feda edebilecek olan bir genç Aksel. Kendisini tamamen müziğe verebilmek için okulu bırakan, bu önemli kararı da kendi başına veren Aksel, evde sürekli çalışmanın başarı anlamına gelmeyeceğini, müziğin sandığından, bildiğinden çok daha büyük bir gücü olduğunu anlıyor. Ama onun için bu güç, paylaşılan mutlu anları, hüzünleri bir arada tutan ve bu haliyle anlamını bulan bir tutku. Ama bu güç, bir genç kız için, kendisine bakan bir çift göz yüzünden bir anda felakete dönüşen ve izleyici karşısında 'rezil' edebilen bir tutku anlamına gelebiliyor. O bir çift göz ki bu genç kıza âşık...

Kimisi için de deneme tahtası olmuş müzik; 'zengin babalar' sayesinde bir gövde gösterisine dönüşen, ama gelecek planlarında yeri kesinleşmemiş bir 'heves'. Ketil Bjørnstad, kendi duyguları ile anne ve babalarının, öğretmenlerinin, tatmin olmak bilmeyen izleyicilerin beklentileri arasında kalmış gençleri yazarken, uzun cümlelerden kaçınmış. Cümleleri kısa ve net, ne söylemek istiyorsa, en yalın haliyle söylüyor. Bu onun tarzı demek yanlış olur, çünkü yine Metis Yayınları'ndan çıkmış olan Düşüş adlı romanındaki dili farklı. Orada olaylardan çok duygu ve düşüncelere yer vermişken, Müzik Uğruna'da duyguları daha çok olaylarla belli eden, kolaylıkla takip edilen bir anlatım tarzı var. Henüz on sekizine bile basmamış gençlerin birer ermiş olmadığı düşünülürse, bu tarz bir dil, roman için çok uygun bir seçim olmuş. Gençler adına düşünüp adım atan büyüklerin de aslında onlara iyilik mi, kötülük mü ettiği belli olmadığından, kullandığı sade dil sayesinde bu gerçeği rahatlıkla görmemizi sağlıyor Bjørnstad. Gençler, müzik uğruna bir şeyleri feda etmeyi gerçekten istiyorlar mı, yoksa onları fedakârlığa zorlayanlar başkaları mı? O başkaları ki, o güzel şarkı, "Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler" diye akıp giderken en çok onlar hüzünlenir... Bjørnstad, kendisi de piyanist olduğu için konuyu müzikle anlatmış olabilir, ama onun asıl yazdığı, kaybolan yıllar, kaybolan aşklar ve türlü hırslarla yitip giden hayatlar. Bazen yanlış notalara bassak ne olur ki? Müzik, biz hatalı çalsak da hayatımızı daha güzel kılacaktır. Müzik bu değilse eğer, uğruna feda edilen hayatlar gerçekten de kayıp değil midir? İşte Norveçli yazarın satırlarının arasında gizlenen melodi bu ve bu melodi de kulağa hoş geliyor doğrusu.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X