ISBN13 978-975-342-734-0
13x19,5 cm, 288 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Yerdeniz, 6 Kitap Takım, 0
Yerdeniz Büyücüsü, 4
Mülksüzler, 1990
Rocannon'un Dünyası, 1995
Dünyaya Orman Denir, 1996
Balıkçıl Gözü, 1997
En Uzak Sahil, 1999
Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, 1999
Atuan Mezarları, 1999
Tehanu, 2000
Yerdeniz Öyküleri, 2001
Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001
Öteki Rüzgâr, 2004
Uçuştan Uçuşa, 2004
Dünyanın Doğum Günü, 2005
Marifetler, 2006
İçdeniz Balıkçısı, 2007
Sesler, 2008
Güçler, 2009
Rüyanın Öte Yakası, 2011
Aya Tırmanmak, 2012
Yerdeniz (6 Kitap Tek Cilt), 2012
Malafrena, 2013
Zihinde Bir Dalga, 2017
Lao Tzu: Tao Te Ching, 2018
Şimdilik Her Şey Yolunda, 2019
Yazma Üzerine Sohbetler, 2020
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Göksun Yazıcı, “Ozanın kılavuzluğu”, Express, Ocak 2010

İlahi Komedya’da Dante’ye öte dünyada kılavuzluk eden Vergilius, Ursula K. Le Guin’e kılavuzluk ederse ne olur? Öte dünya değil de, bir dünya kurulur, hem de bir kadının sesiyle. Vergilius Aeneas destanında Romalıların kökenini Troyalı yiğit Aeneas’a dayandırarak soylu köken arayışlarının önemli bir örneğini vermiştir, Dante’nin onu kendine kılavuz seçmesinin sebebi de bu soyluluk iddiasıyla temellenir, elbette Dante için sadece bu dünyaya sahip olmak yetmez, öte dünya da aynı soyluluk ve Hıristiyan anlayışıyla bezenmelidir. Dante, kılavuzuna ne kadar saygı duysa da, Hıristiyan cennetinde ona yer vermez –onun da elinden çok şey gelmez elbette, çünkü emirler bellidir. Vergilius’un “komedya”daki yeri cehennemin birinci katıdır; Homeros, Achilles, Hector ve Socrates gibi Hıristiyanlık öncesinde yaşamış, ama Dante’nin “kanon”unda olanlarla birlikte, cehennemde “ayrıcalıklı” bir yere sahiptir; Dante’nin ve Hıristiyan Tanrı’nın cömertliği bu kadardır.

Ursula K. Le Guin de Lavinia romanında benzer bir “kanon” anlayışıyla Vergilius’u kılavuz olarak seçiyor kendine, fakat Vergilius’un ihtişama ve soylu kökene yaptığı vurgu için değil, “şiirinin nağmesi ve güzelliği” için ve “kanon”u o kadar tersten okuyor ki, ortaya çıkan eser tüm “Batı medeniyetinin” kendisine biçtiği soyluluğu ve ihtişamı ters-yüz ediyor; geriye “yoksulluk, sadakat, tevazu ve sorumluluk gibi basit ama hassas değerler” kalıyor. Diğer bir deyişle, Le Guin Dostoyevski’nin Ecinliler’indeki anarşistleri cinlerinden temizleyip Mülksüzler’deki anarşistleri nasıl anlatıyorsa, Lavinia romanında da “Batı medeniyeti” ve onun atalarındaki cinleri çıkarıp Hesiodos’un İşler ve Günler’indeki sadeliğe çeviriyor tüm anlatıyı: “ İki türlü Kavga vardır bu dünyada / Biri övülmeye değer, öteki yerilmeye / Özden apayrıdır bu iki Kavga / İnsanı kanlı savaşa götürür birisi /.. / (diğeri) eli tutmaz insanı bile işe sürükler”.

Cinsellik değil, iktidar kötü

Vergilius ölümsüzlük bahşettiği, ama bir yaşam ve bir ses vermediği Lavinia’nın karşısına Hades’ten gelen, ondan yüzlerce yıl genç bir ölü olarak dikiliyor. Latium kralının kızı Lavinia’nın Vergilius’un söylediği gibi altın sarısı saçları yok, esmer tenli, tıknaz bir kral kızı olarak taliplerinin arasında şaşırmış bir durumda. Annesinin yeğeni Ardealı Turnus tüm talipler arasında en kuvvetlisi ve Lavinia’yı en çok korkutanı. Le Guin Turnus’u iktidar istencinin –ki Nietzsche’nin erk istenciyle karıştırılmaması gerek– ete kemiğe bürünmüş hali olarak sunuyor. Oğullarının ölümünün ardından delirmiş Ardealı Kraliçe kızının yeğeniyle evlenmesini istiyor, hem de yeğenine güçlü bir cinsel arzu duyarak. Le Guin okurları iyi bilirler ki, Le Guin cinselliğe ya da arzuya kötülük yüklemez. Le Guin dünyasındaki tek kötülük, içinde yaşadığımız dünyadaki kötülük, yani iktidar arzusu ve yanaşmasıdır. Kraliçe’nin ve Turnus’un kardeşi Juturna’nın Turnus’a duydukları bu cinsel arzu iktidarın şehvetine bulanmış olduğu için romandaki en sakil duygu ve güdü olarak beliriyor. Bir genç kızın başına gelebilecek en korkunç şey annesi tarafından eziyet görmek olsa gerek, çünkü kendi kadınlığını annesinde gören genç kız için bu eziyet kendi geleceği tarafından kabul edilmemek ve eza görmek olarak okunur. İşte Vergilius’un Lavinia’ya tek yaptığı kılavuzluk, kraliçenin kızını iktidar aracı olarak görerek onu şehvetle yeğeniyle evlenmeye zorlamasına karşı kendi geleceğinden korkan Lavinia’ya Aeneas’ın müjdesini vermesi, iktidara karşı bir direnç sunması: “Akşam yıldızının ışığından olma bir adam.” Le Guin’in “kanon”u ters çevirmesi hem burada hem de sonrasında daha da netleşiyor. Vergilius için “soylu köken” olan Aeneas yiğitlik gibi bir erdemi taşısa da, hiç de Vergilius (ve Dante’nin) ata olarak kabul etmek isteyecekleri bir “yiğit” değil. Karısını Troya’da alevler içinde bırakmış, ona olan aşkını kalbinde taşımış, Afrikalı Kraliçe Dido’ya aşık olmuş, ama yurdunu kurmak için yolculuğuna devam etmiş, Dido’nun intiharının ardından ağlamış bir adam ve Lavinia da âşık olacak. Lavinia’ya da Dante’nin Beatrice’si gibi bir kadın değil, bildiğimiz etten kemikten bir kadın.

Vergilius Lavinia’ya gelecekten haber vermek için yarım kalan destanını ona okuyor: Kim kimin boğazını kesti? Yani Lavinia onu böyle dinliyor. Kral kızının talipleri arasındaki gerilim bir çocuğun bir geyiği yaralamasıyla savaşa dönüşür. “Her şey bir geyik ve tıknaz bir kız için miydi?” Kimisi kargıyla kimisi mızrakla öldürülür, kimisi kalbinden kimisi gözünden vurulur, birisinin başı baltayla parçalanır. Sonunda Aeneas Turnus’un boğazını keser ve kavga biter, destan da tam burada yarıda kalır. Vergilius’un kılavuzluğu burada biter, ozanın sesi kaybolur. Le Guin’in romanında Vergilius’un kılavuzluğu Lavinia’ya iktidara, annesinin iktidar şehvetine karşı direnç sunmak olmuştur, ama ozanın sonrası için yani işler ve günlerin dünyası için söyleyecek bir sözü yoktur. Destan hem yarımdır hem de fazladır. Le Guin Augustus’a yaraşacak sarayları, taçları, toplu kurban törenlerini siler, mermerler kalkar, yerine ahşap ve tuğla örülür, insanların seçimlerine karışan Greko-Romen tanrılar Styx ırmağının suyunu içip seslerini kaybeder. Bir tek Vesta kalır. Akşam yıldızının ışığından Aeneas ve tıknaz kral kızı Lavinia, evin ocağını tüttüren Vesta ile ozanın sustuğu dünyada kendi yollarını kendileri bulurlar. Ama “masal” şimdi başlar.

Erkeğin üç kadını

Gaia ve Gaius. Genius ve Juno. Kadın ve erkeğin birlikteliğinden doğan bir medeniyet. Le Guin, Lavinium’un kuruluşunu anlatırken “başlangıç mit”lerine karşı da bir adım atıyor. Kadın ve erkekten türeyen insanoğlunun kandırılmış şeytan kadınından farklı Lavinia ve Gaia’ya eziyet eden Uranüs’ten farklı Aeneas. Mitlerin hiç hesaba katmadığı bir etkileşim türüyle kuruyorlar Lavinium’u: Şefkat. Kalpsiz bir dünyanın kalbi olsun diye burjuva değerlerinin anneliğe yüklediği ve acıma duygusuyla karışan tüketici şefkatten çok farklı olan bu şefkat, kadına hikmeti, erkeğe de kahramanlığı sorgulama yetisi kazandırıyor. Turnus’un boğazını kesen Aeneas, bu eyleme yüklenen hiçbir kahramanlığı kabul etmiyor. Geleceği gören Aeneas, Dante’nin cehennemin üçüncü katına yerleştirdiği kahinlerin intikamını alır gibi hem geleceği hem de geçmişi bu dünyaya getiriyor. Gelecek, Lavinia ile yaşadıkları anın içinden geçip kendisini biçimlendiriyor.

Lavinia, Aeneas’ın ölümünden sonra oğlu Silvius ve Aeneas’ın oğlu Ascanius’la kalıyor. Yetersizliğin getirdiği iktidar hırsının örneği olan Ascanius üvey kardeşi Silvius’u kendisi gibi “erkek” olarak yetiştirmek için Lavinia’dan koparmaya çalışıyor, dişi bir kurda dönüşen Lavinia, Aeneas’tan aldığı biliciliğiyle hem kendisini hem de Silvius’u iktidar kavgalarından kurtarabiliyor. Hecate’nin üç yüzü; bakire-kadın-kocakarı: “Erkekler kadınlar için sadakatsiz, değişken yakıştırmalarında bulunurlar ve bu lafları her daim tehdit altında olan cinsel onurlarından kaynaklanan bir kıskançlık içinde söyleseler de, sözlerinde bir doğruluk payı vardır. Biz hayatımızı, varlığımızı değiştirebiliriz; istesek de istemesek de değiştiriliriz. Ay değiştiği halde nasıl tekse, biz de bakire, eş, anne, büyükanneyizdir. Erkekler ise bütün o tez canlılıklarına rağmen neyse odurlar, bu yüzden katılığı bir erdem haline getirirler.” Erkekle ilişkisine göre tanımlanan kadının üç yüzünü de sunan Lavinia, istese de, istemese de değiştirilen kadın Lavinia, Vergilius’un ona yaşam vermeden sunduğu ölümsüzlük için de değişiyor. Aklın uykusu derinleşip canavarlar yaratmadan, gecenin en karanlık vakti erişmeden havalanan dişi bir baykuş oluyor sonunda: “Yumuşak ve titrek bir ses çıkarıyorum –i, –i diye haykırıyorum. Hadi git! Ruhum bazen yalnızca bir kadın olarak uyanıyor tekrar.”

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X