ISBN13 978-975-342-866-8
13x19,5 cm, 288 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
İmgenin Halleri, 1995
Bahisleri Yükseltmek, 2011
Turgut Uyar ve başka şeyler, 2016
Tehlikeli Dönüşler, 2017
Polemikler, 2019
Romanın Kaygısı, 2023
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ali Emiroğlu, “Öncesiz ve sonrasız”, Kitap Zamanı, Mayıs 2012

Orhan Koçak’ın kendi eleştiri deneyimi ile ilgili ender olarak söz aldığı, daha açık söylemek gerekirse niyetini belli ettiği tek söyleşi Necmiye Alpay’la yaptığı söyleşidir belki de. Bu söyleşinin bir yerinde, “Eleştiri nedir?” sorusuna, “birbirleriyle çelişmek zorunda olmayan ama farklı düzeylerde birkaç farklı cevap” verir Koçak: “Zevk alarak okuma, yapıta bir problem olarak bakma ya da belki yapıtın problemini görmeye çalışma. Bir de rekleksif bir okuma tarzı. Son olarak da aynı zamanda [eleştirmenin yapıttan aldığı] zevkin sebepleri, koşulları üzerinde düşünmek.” Ama Orhan Koçak’ın bir metne yaklaşma yöntemi konusunda ayırt edici bir husus daha var. Onun çoğu zaman, hatta bütünüyle “yapıtın kendi kendisini icra etmesini sağlamak” düsturuyla yola çıktığını fark etmiştir okurları. Nitekim yine aynı söyleşinin bir yerinde, “Her yapıt aslında görünürde durağan, ama hareket etmeyi, hareket ettirilmeyi, neredeyse sahneye konulmayı bekleyen, tutulmuş bir enerjidir.” der. “Yapıtın mümkün olduğu kadar çok yanını görünür hale getirmek, anlam dünyasına dâhil etmek, sorular-cevaplardan oluşan, süregiden sorulardan ve süregiden cevaplardan oluşan bir anlam dünyasına dâhil etmek yapıtı, mümkün olduğu kadar çok yönünü, ayrıntısını [görünür kılmak].” Bu çabasının en belirgin halini Turgut Uyar’la ilgili yazdığı Bahisleri Yükseltmek kitabında gözler önüne serer Koçak. Metne çeşitli sorular sorarak, onun kendi kendisini icra etmesine olanak sağlayarak incelediği metnin katmanlarına, yapıtın problemlerine ulaşmaya çalışır.

Dergilerde kalmış yazılar

Orhan Koçak, kendi yöntemlerini sıralarken “zevk alarak okuma” ilkesini ilk sıraya yerleştirir. Durum böyle olunca, haklı olarak günümüz şiirinden sevdiği, anlamını çözmeye çalıştığı, bir problemin sınırında bulduğu metinler hakkında söz alır sıklıkla. Ama onun eleştiri deneyiminde esas problemin, kopuş ve kendini yaratma deneyimleri olduğunu daha iyi görebiliyoruz artık. Gerek Turgut Uyar’la ilgili yazdığı Bahisleri Yükseltmek’te gerekse birçoğu artık sahaflarda bile bulunamayan dergilerde kalmış yazılarını topladığı Kopuk Zincir adlı yeni kitabında, bu deneyimlerin birbirinden bağımsız kimi şairlerde nasıl tezahür ettiğini inceliyor. Farklı şairlerin yapıtları üzerine on dokuz yazının yer aldığı Kopuk Zincir, bir yanıyla tek tek bu şairlerin yapıtlarındaki yaratma deneyimine ve beliren problemlere odaklanırken, diğer yandan da aynı sorunu modern Türk şirininin seyri içinde, ama buna çeşitli disiplinleri de dâhil ederek inceliyor. Tam da burada bir hatırlatma yapmak gerekiyor kanımca. Ondan önceki çoğu eleştirmenin böyle bir kaygısı olduğunu sanmıyorum; yer yer denemeye yaklaşan, zaman zaman bu türün sınırlarını da hiçe sayan, büyülü, etkileyici bir dili var Orhan Koçak’ın. İnceleme nesnesine yaklaşırken en az nesnesi kadar etkileyici olmayı arzulayan bir dil.

Kopuk Zincir’de yer alan yazılar daha önce dergilerde yayımlandığı için bütün halinde görmek mümkün olmamıştı ama şimdi bu yazıları bir arada okuyunca Koçak’ın çabası daha belirgin şekilde öne çıkıyor. Kitapta yer alan yazılardan bazıları birtakım genel yargıları değiştirecek türden. Bağlamından koparma tehlikesine rağmen bu örneklerin bazılarını buraya almam gerek. Örneğin, Nâzım Hikmet’le ilgili sıklıkla sarf edilen Yahya Kemal ve Mayakovski etkisiyle ilgili şu sonuca varıyor Koçak: “Mayakovski olmasaydı Yahya Kemal’e de yetişemezdi Nâzım; öte yandan Yahya Kemal orada olmasaydı Mayakovski’ye gitmesi zaten gerekmeyecekti. İkisine de uğrayarak, ikisini de birbirine kırdırarak ve aralarında dolaşarak açtı kendi ‘benzersiz’ alanını.” Keza, İlhan Berk’le ilgili yazdığı “Kalmak İmkânsız” adlı yazısında özerk alanlar inşa etme deneyiminin İlhan Berk şiiri üzerinden nasıl belirginleştiğini saptıyor eleştirmen. Aynı şekilde, örneğin Oktay Rifat’ın 1950’li yılların sonundan itibaren bir yüksek üslup şairi olarak kendini nasıl yeniden icat ettiğini görüyoruz Koçak’ın incelemesinde.

‘Kilit’ kelimeler

Benzersizlik, özerk alanlar oluşturma, etkilenme, kopuş, kendini yeniden icat etme… Bunlar Orhan Koçak’ın sıklıkla kullandığı kilit kelimeler. Hepsi de yaratma deneyimine yapışıp kalmış bir endişenin uzantısı aslında. “Her güçlü şair” diyor kitabın bir yerinde Koçak, “kendi şiirini oluştururken başka şairleri de okur; ama asıl, başkalarını okurken kendi şiirinin potansiyellerini de okur.” Her şairin başka metinlerle kurduğu ilişki kadar, aynı şairin kendi metnine dair bir yaklaşma çabasını da aydınlatmaya çabalıyor Orhan Koçak’ın kitabı. Böylece, zincirin sadece bir tarafından değil, iki tarafından da kopmak isteyen, öncesiz ve sonrasız kalmayı düşleyen bir şiire ve kopuk bir zincirin halkalarına odaklanan bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.

Darısı, Orhan Koçak’ın henüz kitaplaşmamış roman eleştirilerinin başına!

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X