ISBN13 978-605-316-028-1
13x19,5 cm, 464 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Türkçe Basıma Önsöz, s. 11-13

Siyaset Olarak Hayat alışılmamış bir kitap. Belirli bir zaman aralığında başlayıp bitirdiğim diğer projelerimden farklı bir biçimde Siyaset Olarak Hayat, yıllar içinde evrildi ve evrilmeye devam ediyor. Bu itibarla eğlence siyasetinden devrimlere, çağdaş Ortadoğu’da toplumsal ve siyasal hayatın çeşitli veçheleri hakkında on beş yılı aşan bir çalışmanın ve düşünmenin ürünü. Temel kavramlarının tümü –“gayri-hareketler”, “var olma sanatı”, “siyasal sokak”, hatta “post-İslamcılık” bile– ben merkezi bir sorunla uğraşmaya çalışırken adım adım gelişti: Ortadoğu’da madun gruplar (yoksullar, marjinalleştirilmiş kadınlar, gençlik ve diğerleri) zorlu siyasal, iktisadi ve normatif koşullar karşısında yaşam fırsatlarını geliştirmeyi nasıl başarıyorlar; mücadeleleri hangi biçimleri alıyor ve devletle, ekonomiyle ve daha geniş toplumsal hareketlerle nasıl bağlantı kuruyorlar? Buradan hareketle, bu geçmiş yıllarda bölgede ve ötesinde farklı ülkelere seyahat ettikçe, yeni durumlarla yüz yüze geldikçe ve yeni sorularla karşılaştıkça, savlarımı bilemeye ve ifadelerimi ayrıntılandırmaya gayret ettim.

Bu kitap şüphesiz Türkiye’den içgörüler edindi; ve Türkiye’nin bir yandan Ortadoğulu emsalleriyle çok fazla şey paylaşırken, öte yandan başta daha derin seçim demokrasisi deneyimi olmak üzere önemli ölçüde farklılaştığını düşünerek, bu kitaptaki fikirlerin Türkiye toplumu için de bazı geçerlilikler taşıyacağını umarım. “Gayrihareketler”in, daha önce İran ve devrim öncesi Mısır’a bakarak hükmettiğim gibi, sadece demokratiklikten uzak ortamların ürünü olmadığını –doğrudan gözlemin yanı sıra entelektüel ve aktivist meslektaşlarla tartışmalar yoluyla– ilk kez Türkiye’de fark ettim. Bu ülkede de bazı benzer süreçler gözleyebiliyordum. Sıradan insanların devletlerin, iktisadi seçkinlerin ya da manevi otoritelerin tepkisiz kaldığını gördüklerinde, talepleri için bastırmak üzere muhakkak açık ve örgütlü toplumsal hareketlere başvurmadıklarını fark ettim. Ayrıca sürdürülebilir hareketler örgütlemek maharet, enerji ve çok fazla kaynak gerektirir; bunlar aktivistleri stratejilerini gözden geçirmeye iten şeylerdir. Fakat seçim demokrasisinin, özellikle neoliberal ekonomilerin pençesindeyse, çoğu kez halkın taleplerini umursamaması ve bunlara ket vurması, dolayısıyla yurttaşları siyasette devlet kurumlarının dışında hak aramaya, yani sokak siyasetine mecbur etmesi de bunun kadar önemlidir. Gayri-hareketler, öyleyse, seçim demokrasilerinde de ortaya çıkabilir.

Aslına bakılırsa AKP hükümetken bile Kemalist seküler kurumlar karşısında muhalefette gibi davranırken, seçmenlerinin çoğu kamusal alanda manevi taleplerini normalleştirmek için “gayri-hareketler”e başvurdu – örneğin sokaklarda, üniversitelerde ya da halk plajlarında başörtülü kadınların görünürlüğünü yaygınlaştırırken. Ve AKP iktidarını sağlamlaştırınca ve rakipsiz önderi gittikçe otoriter tavırlar takınınca, kamusal alanlarda oruç tutmamak ya da içki içmek gibi seküler/liberal davranışları yeniden ortaya koyarak böylesi kültürel kodlara meydan okumaya çalışan seküler-liberal seçmenlerin “gayri-hareketleri” oldu. Gezi vakasının AKP’nin post-İslamcı dindarlığına, milliyetçi yönetimine ve uzlaşmaz neoliberal arayışlarına karşı yıllar içinde gelişmiş olan farklı “gayri-hareketler”in yanı sıra örgütlü grupların doruk noktasını somutlaştırdığı dahi ileri sürülebilir. Gezi dünyanın geri kalan kısmındaki benzer dağarcıklardan ilham alarak çok tabanlı ve mekânsal bir boyuta büründü.

Bu kitabın 8. Bölüm’ünde Ortadoğu’daki mekânsal siyaset üzerine bir tartışmada ve Gezi olaylarından çok önce, Taksim’in neden aynen Tahrir ya da Tahran’daki İnkılâp Meydanı gibi bu türden bir sokak siyasetine yatkın olduğunu araştırmaya çalışmıştım. Fakat herkesin kabul edeceği üzere Gezi vakası çok daha karmaşık ve mekânsal boyutunu fazlasıyla aşıyor. Gezi’nin Arap türü ayaklanmalardan ziyade “İşgal Hareketi”nin duruşunu benimsemiş olması, bizi Türkiye’deki yönetimin doğası ve onun liberal olmayan seçim demokrasisi hakkında ciddiyetle düşünmeye itiyor. Madunların – marjinalleştirilmişlerin, yoksulların, işçi sınıfının, Kürtlerin, birçok mültecinin ve diğerlerinin– mücadelelerinin, böylesi bir politika ve onun neoliberal işbirlikçilerinin yönetimi altında nasıl gelişeceği çok önemli bir sorudur. Fakat bunlar Türkiye’nin kendi ehil biliminsanlarına bıraktığım sorular. Ben bu kitabın sadece böylesi önemli sorularla uğraşmak için birtakım mütevazı ipuçları, birkaç analitik araç ve bakış açısı sunmasını umuyorum.

Yıllar boyunca, diğer Ortadoğu ülkelerine kıyasla Türkiye’deki bilimsel uğraşı seviyesine hayran kaldım. Benim gözlemime göre Türkiye’deki kitap çevirisi miktarı bölgenin diğer ülkelerindekini aşıyor. Bu okumaya ve uğraşmaya yönelik kamusal ilgiyle, yayıncıların şevkiyle ve her şeyden önce yabancı dildeki metinleri Türkçede erişilebilir kılacak yetkin çevirmenlerin varlığıyla ilgili olmalı. Bu kitap, metin hakkındaki derin kavrayışı tiziz çeviri yöntemiyle ele ele giden, Türkiye’de tanıdığım en zeki düşünürlerden biri olan Özgür Gökmen tarafından çevrildiği için özellikle şanslıyım. Hem Özgür’e hem de Metis Yayınları’na Siyaset Olarak Hayat’ı Türkiyeli okurlara kazandırdıkları için müteşekkirim.

Asef Bayat

Champaign, Illinois

18 Temmuz 2015

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X