KADIN ARGOSU SÖZLÜĞÜ DAVA DOSYASINDAN
İkinci Bilirkişi Raporu (Prof. Dr. Mustafa Özkan, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı)
25.2.2004
Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliğine,
Filiz Bingölçe tarafından hazırlanan
Kadın Argosu Sözlüğü (Metis Yayınları, İstanbul, 2001) adlı çalışmayı inceledim. Görüşlerimi aşağıda arz ediyorum.
Kadın Argosu Sözlüğü adlı eser küçük boy 212 sayfadan ibaret olup, şu kısımlardan oluşmaktadır:
"Bir Sözlük Üzerine Düşünceler" (s. 7-11), Hulki Aktunç tarafından yazılmış olan bu takdim yazısında, genel olarak sözlük hazırlamanın güç bir iş olduğundan bahsedilmekte, özel olarak da argo terimi üzerinde durularak Filiz Bingölçe'nin yaptığı çalışmanın önemine dokunulmakta ve bu tarz bir çalışmanın ilk kez yapıldığına işaret edilmektedir.
"Giriş" (s. 17-19), burada yazar sözlüğünü hazırlarken yararlandığı kaynaklardan ve yöntemlerden bahsetmektedir. Buna göre sözlükte yer alan argo sözlerin %90'ının, 2500'ü aşkın kadınla konuşularak derlendiği, geriye kalan %10'luk kısmın ise yazılı kaynaklara başvurularak oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle sözlük, sözlü kültürün bir yansıması niteliğini taşımaktadır.
"Sözlük" (s. 21-164), çalışmanın en önemli bölümüdür. Derlenen malzemenin alfabetik düzende verilerek açıklamalarının yapıldığı kısımdır. Bu bölümde madde başı olarak yaklaşık 3000 söz bulunmaktadır. Bunların bir kısmı isim, sıfat, ünlem, fiil (abuş, abone, alet, balon, cırlayık, çıtır, çilek, çillik, çük, ersek, fallik, gaz, moro, mütayit, tokuş, yakamoz, zembil, zilli, vb.) gibi tek kelimeden ibarettir. Ama çoğu, iki ya da daha fazla kelimeden oluşan söz öbeği biçimindedir. Bunların da pek çoğu deyim niteliği taşıyan gruplardır. Bu deyimlerin anlamları açıklanırken, bazılarının kullanılışlarına örnekler de verilmiştir.
"Kavramlar Dizini" (s. 165-212), çalışmanın ikinci önemli bölümüdür. Burada da önceki bölümde birleşik şekillerle veya deyimlerle anlatılmaya çalışılan kavramlar alfabetik olarak verilmiştir.
Bir dilde anlatımın iki yönü vardır: Yazılı ve sözlü anlatım. Yazılı ve sözlü anlatım her zaman birbiriyle örtüşmez; aralarında her zaman belirli farklar vardır. Yazılı anlatım daha düzgün ve dilin kurallarına daha çok uyularak gerçekleştirilen anlatımdır. Sözlü anlatım ise, yazılı anlatımda olduğu kadar, dilin kurallarına çok fazla dikkat edilmez. Bu yüzden sözlü anlatım, dilin pratik amaçla ve gelişigüzel kullanıldığı bir anlatım tarzıdır. O nedenle sözlü anlatımda, yazılı anlatıma yansımayan, ama halk arasında canlı olarak kullanılan pek çok konuşma türlerine rastlanır: Halk ağzı, kaba konuşma, küfür sözleri, argo gibi.
Filiz Bingölçe'nin çalışması, bu kategorilerden argo niteliği taşıyan ve kadınlar arasında konuşulduğu iddia edilen sözlerin toplanmasından oluşmuş bir eserdir.
Argo, belli bir zümrenin benimsediği özel terimleri bulunan dil katmanıdır, öğrenci argosu, esnaf argosu, külhanbeyi argosu, vb. gibi. Argo belli sınıflara mensup insanların kendi aralarında konuştukları bir dil olmakla birlikte, bazı argo kullanılışların zamanla genelleşerek ortak dile yansıdığı da görülür: Mesela kodes (hapishane), araklamak (hırsızlamak, çalmak), çakmak (farkına varmak) gibi.
Filiz Bingölçe'nin sözlüğünde yer alan sözlerin pek çoğu, argo niteliğini taşımakla birlikte, sözlükte argo niteliği taşımayan, ortak dile mensup deyimsel kullanışlar da vardır: arap çorap (karmakarışık ve çetrefil durum), asma dikmek (umursamamak, aldırış etmemek), cırtı bozuk (dönek), hışırı çıkmak (çok yorulmak, perişan olmak), sokak süpürgesi (çok gezen kimse), vites küçültmek (sabırlı davranmak) gibi.
Esasen sözlükte yer alan argo nitelikli kullanılışların hemen hepsi deyim aktarması biçiminde birer somutlaştırma örneğidir. Somutlaştırma soyut kavramları, çeşitli durumları, davranışları, tutumları ve duyguları insan gözünde somut olarak canlandırma, daha canlı ve elle tutulur bir biçimde anlatma eğilimidir. Mesela farkında olmadan yersiz ve dokunacak söz söylemeyi ifade etmek için kullanılan "baltayı taşa vurmak", coşkulu bir durumu, duygularına engel olamamayı anlatmak için söylenen "kabına sığmamak", beğenilmeyen bir davranışı başkalarından önce kendinde denemek anlamında kullanılan "iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmak", çok zor bir işi ifade etmek üzere kullanılan "iğneyle kuyu kazmak", her şeye kusur bulan bir kişinin tutumunu anlatmak için kullanılan "armudun sapı, üzümün çöpü var demek", geçersiz birtakım bahaneler ileri sürerek, istenilen işi yapmaktan kaçınmak için kullanılan "ipe un sermek" gibi dilimizde binlerce somutlaştırma örneği bulunmaktadır.
İşte Filiz Bingölçe'nin sözlüğünde yer alan sözlerin pek çoğu birer somutlaştırma örneği olup, sosyal hayatta yaşanan bir durumu canlı olarak ifade etmektedir. Şu örneklere bir göz atalım: kıçı şapa oturmak "yenilmek", büzüğü bal mumuna dönmek "yaşlanmak", götüne yamanmak "yararlanmak", beton dökmek "uzun zamandır cinsel ilişki yaşamamak", aklı ermeden götü sakız çiğnemek "toy ve bilgisiz kimse boyundan büyük işe kalkışmak", siki nerde yediyse çocuğu orda doğurmak "sorumlu davranmak, sorumluluğu suç ortağı ile üstlenmek", başı göğe ermek, siki tavana değmek "çok sevinmek", yükü yıkmak "doğum yapmak", rahmi kırışmak "yaşlanmak, kartlaşmak", osuracak hali kalmamak "çok yorulmak", vb. Ancak anlam aktarması için kullanılan kelimeler edebi dilde kullanılan kelimeler olmayıp, argo niteliği taşıyan, cinsel organlarla ilgili kelimelerdir. Fakat bu kullanılışların hemen hiçbiri, bir cinsellik ya da müstehcenlik çağrıştırmamaktadır.
Sözlükte kullanılan deyimlerde, kadınlar arasında söylenen argo sözlerin, genel dilde neyi ifade ettikleri anlatılmaya çalışılmıştır. Sözler argo olmakla birlikte, bunların anlamlarında böyle bir çağrışım söz konusu değildir.
Bu sözlük bir edebî eser değildir. Yalnızca kadınlar arasında kullanılan argo sözleri toplayıp bir araya getiren bir çalışmadır. Çalışma edebî ve bilimsel açıdan müstehcen olarak nitelendirilemez. Eğer bu çalışma roman, hikâye, şiir, tiyatro, deneme vs. gibi herhangi bir edebî eser olarak kaleme alınmış olsaydı ve içerisinde de yoğun biçimde argo nitelikli sözler kullanılmış olsaydı, o zaman bu çalışma belki edep dışı olarak nitelendirilebilirdi. Çünkü edebî eserlerde amaç, güzellik duygusunu geliştirmek ve insanlarda estetik bir heyecan uyandırarak zevk almalarını sağlamaktır. Edebî eserlerde insanları utandıran iğrenç, adi, bayağı, argo ve küfür sözlerinin sıklıkla kullanılması güzellik duygusunu rencide edeceğinden böyle eserler edebî olarak kabul edilmezler. Edebiyat terbiye dışına taştı mı güzel olma niteliğini kaybeder.
Oysa Filiz Bingölçe'nin eseri edebî eser olmayıp bir argo sözlüğüdür. Bu tür sözlükler her dilde mevcuttur. Ayrıca bu çalışma, sözlü kültürümüzde var olan ve onu kullanan insanların hayattan ayrılmasıyla kaybolup gidecek olan dil malzemesinin yazıya geçirilerek kalıcılığının sağlanmasına da büyük katkı sağlamaktadır. Bu tür çalışmalar bir dilingörünen yönünün ötesinde, ne kadar canlı ve zengin anlatım olanaklarına sahip olduğunu göstermesi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, bir sözde müstehcenlik olması için, o söz söylenince insanlar üzerinde tahrik edici bir etkisinin olması gerekir. Sözlükte yer alan deyimlerin söylenişinde ve kullanılışlarında bir tahrik öğesi söz konusu değildir.
Dikkatlerinize saygı ile arz ederim.
Prof. Dr. Mustafa Özkan
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı