Hazırlayan: Kolektif
Metis Ajanda 2024:
Çanak Çömlek Patladı

“Oyun insan özgürlüğünün en saf biçimidir,” diyor David Graeber. Kendimizi özgür hissettiğimizde oyun oynamaya ya da icat etmeye daha yatkın oluruz gerçekten. Belki de bu yüzden, özgürlüğümüzün giderek daha fazla kısıtlanması oyun dürtümüzü zayıflatıyor, içimizdeki oyunbazı hırpalayıp sindiriyor. Kötüleyen ekonomik koşullar da tuz biber ekiyor; hayatımızı idame ettirmek için giderek daha çok çalışmak zorunda kaldığımız bir ortamda oyun oynamaya ve oyunbazlığa pek enerjimiz kalmıyor doğal olarak.

Fakat unutmayalım, oyun sadece özgürlükten doğmaz, aynı zamanda özgürlüğü doğurur; çünkü oyun yaratıcılık ve hayal gücü içerir, ki bunlar da zihnin prangalarını kırması demektir. Ve oyun oynamak sadece enerji gerektirmez, aynı zamanda, içinde bulunduğumuz kasvetli koşulları değiştirmek için gereken yaşama sevincini de besler. Evrim sürecinin sadece insanda değil diğer birçok hayvanda da oyun davranışını teşvik etmiş olmasına şaşmamak lazım!

Bu düşüncelerden yola çıkarak bu yıl ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Saadat Hasan Manto
Toba Tek Singh
Çeviri: Arzu Çiftsüren

Parçalanmanın, dağılmanın, kaybetmenin hikâyelerini okuyacaksınız Toba Tek Singh’de. Yıllarca akıl hastanesinde yaşamasına rağmen ancak Hindistan-Pakistan bölünmesinde “nereye” ait olduğunu dert eden Beşen Singh; sefalet koşullarında yaşamasına rağmen gururu en çok kibirli müşterisinin tavrıyla kırılan Sugandhi; bütün güçlüklerle mücadeleye hazır olduğunu iddia etmesine rağmen bu dünyanın bir fahişenin iç çekişiyle nasıl olup da çökmediğine şaşıran devrimci Selim’le tanışacaksınız.

Manto’nun ironik üslubunun ve bazıları müstehcenlik iddiasıyla yargılanan hikâyelerinin çarpıcı örneklerinden oluşan bu seçkide Hindistan’daki devrim kokusuna karışan gübre kokusunu duyacak, Hindu-Sih-Müslüman fanatizminin girdabında çoktan kaybedilmiş davaların dile getirilişine tanık olacaksınız.

Arzu Çiftsüren’in Urducadan çevirdiği Toba Tek Singh’i Ali Çakmak’ın Sonsöz’üyle yayımlıyoruz.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Guy Leschziner
Sözcükleri Tadan Adam
Duyularımızın Tuhaf ve Ürpertici Dünyası
Çeviri: Deniz Keskin

“Bu kitapta sizleri duyuları bir şekilde değişikliğe uğramış, farklılaşmış, dünyalarının belli bir kısmına dair algıları azalmış veya artmış, gerçekliğe dair fikirleri duyuları tarafından sıradışı ve çoğunlukla da şaşırtıcı şekillerde biçimlendirilen çok sayıda insanla tanıştıracağım. Bunlardan bazıları doğuştan itibaren böyle yaşamış, bazılarıysa hayatlarının ileriki aşamalarında deneyimleri değişikliğe uğramış olan insanlar.

“Nörolojide öteden beri geçerli olan bir ilke vardır: Bir sistemde terslik yaşandığı zaman onu incelediğimizde, sistemin normal işlevine dair kavrayışımız artar. Bu kitapta aktarılan hikâyeler duyularımızın –her birimiz açısından– kısıtlarını ve tuhaflıklarını, sinir sistemimizin yapısal ve işlevsel bütünlüğüne ne kadar bağımlı olduklarını ve daha da önemlisi, her birimizin dünyaya dair algısının gerçeklikten epeyce farklı olabileceğini açık seçik ortaya koyuyor. Bu insanların tecrübeleri gerçekliğin tabiatına ve insan olmanın ne demek olduğuna dair so ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Jason Hickel
Bizi Ayıran Uçurum
Küresel Eşitsizliğe ve Çözümlerine Dair Kısa Bir Kılavuz
Çeviri: Deniz Keskin

Kalkınma sürecinde işlerin yolunda gittiği, dünyanın Güney’inin Kuzey’ini neredeyse yakaladığı, yoksulluğun son 30 yılda yarı yarıya azaldığı, 2030’a gelindiğinde yeryüzünden bütün bütün silineceği söyleniyor. Oysa dünyanın en güçlü devlet ve şirketlerinin desteğiyle anlatılan bir masal bu.

1960’dan bu yana Kuzey ile Güney arasındaki gelir farkı neredeyse üç katına çıktı. Günümüzde 4,3 milyar insan, yani dünya nüfusunun yarısından fazlası, günde 5 doların altında bir kazançla yaşamak zorunda. Öte yandaysa dünyanın en zengin 8 insanı insanlığın yarısının toplam gelirine denk bir serveti yönetiyor.

Peki bu uçurumu yaratan ne? 15. yüzyıldan bu yana Batı’nın dünyanın kalanını sömürmüş olmasının yol açtığı tahribat bir yana, yoksul ülkeler bugün de küresel ekonomik sisteme eşit koşullarda katılmıyor. Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar eliyle Güney ülkelerine dayatılan yapısal reformlar ekonomilerine kasıtlı olarak zarar veriyor, Dünya Ticaret Örgütü’nün geti ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayanlar: Begüm Özden Fırat , Fırat Genç
Mülkiyet ve Müşterekler
Türkiye’de Mülkiyetin İnşası, İcrası ve İhlali

“Bugün hayatlarımıza yön veren can alıcı meseleler, ilk bakışta göründüğünden çok daha dolaysız biçimde mülkiyet kavramıyla ilişkili. Derinleşen eşitsizlikler, insanlığın kolektif birikiminin ve doğanın metalaşması, konvansiyonel demokratik kurumların işlevsizleşmesi ve nihayetinde toplumsal alana rengini veren kesif belirsizlik durumu, mülkiyet etrafında açığa çıkan çatışma ve çelişkiler dikkate alınmaksızın layıkıyla anlaşılamaz. Son yıllarda ortaya çıkan kriz ve isyanların da önümüze koyduğu gibi, bir kurum, mefhum ve ideal olarak mülkiyet, hayatlarımız üzerinde hükmünü sürmeye devam ediyor.

Mülkiyet ve Müşterekler, antropolojiden iktisat tarihine farklı disiplinlerin kavramsal ve ampirik birikimini mülkiyet meselesi etrafında bir araya getiren bir çalışma. Kitapta bir araya getirdiğimiz incelemeler devlet, sınıf, kimlik ya da şiddet gibi sosyal bilimlerin kadim temalarını mülkiyeti odağa alarak sorunsallaştırıyor. Bunları birbirine teyelleyen temel soru ise şu: ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Marilynne Robinson
Evlerden Uzak
Çeviri: Birgül Oğuz

PEN/HEMINGWAY ÖDÜLÜ

"Çünkü insan yalnızlığı bir kere tattı mı, başka türlü de var olmuş olabileceğine inanması artık imkânsızdır. Yalnızlık mutlak bir keşiftir. İnsan aydınlık bir pencereye içeriden baktığında ışıkları yanan bir odada kendi imgesini görür; göle yukarıdan baktığında da ağaçlar ve gökyüzüyle sarmalanmış kendi imgesini görür. Aldatmaca bariz, bariz olduğu kadar da pohpohlayıcıdır. İnsan karanlıktan aydınlığa baktığında ise, burası ile orası, bu ile şu arasındaki bütün farkı görür. Belki sığınacak yeri olmayan tüm insanlar içten içe öfkelidir; çatıyı, omurgayı, kaburgayı kırmak, pencereleri paramparça etmek, zemini sular seller altında bırakmak, perdeleri delik deşik etmek, kanepeyi suya batırmak isterler."

Annelerinin ölümünün ardından önce anneanneleriyle, sonra büyük halalarıyla, en sonunda da teyzeleriyle birlikte göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan iki kız kardeşin hikâyesini anlatıyor Evlerden Uzak. Bir yandan büyüme ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Pierre Bourdieu
Sosyolojiyi Düşünmek
Düşünümselliğe Dönüş
Çeviri: Aslı Sümer

Sosyolojinin sosyal tarihi yazılabilir mi? Sosyoloji yapmanın sosyal koşulları nelerdir? Bilimsel bir uğraş olarak sosyoloji, elindeki araç gereci kendi üstünde kullanabilir mi? Sosyolog kendini yüceltmeden, gereğinden fazla önemsemeden kendi hakkında düşündüğü zaman neler görebilir?

Pierre Bourdieu’nün kültür üstüne yürüttüğü sosyoloji çalışmalarının kaçınılmaz temalarından biri her zaman için sosyolojinin kendisine ayna tutmak oldu. Bu kitapta bir araya getirilen dört metinde Bourdieu sosyolojinin bir bilim olarak toplumsal “olanaklılık koşulları” hakkında düşünüyor.

Sosyolojiyi Düşünmek, sosyoloji ve epistemolojisi üstüne okuyup çalışanlar kadar, genel olarak kültürü anlamak isteyen herkesin ilgisini çekecek bir kitap.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Murathan Mungan
995 km

Murathan Mungan’dan bu kez sürükleyici bir kara polisiye.

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ama karmaşık görünenin de sonuçta su gibi açık olduğu bir siyasi/psikolojik ortam yaratıyor Mungan. Edebiyatımızda ender rastlanan, beklenmedik bir başkahramanın peşinde, ülkenin yakın geçmişinden tanıdık gelebilecek karmaşık ağların izini sürüyor. Kimi düğümleri çözüp yeni düğümler atarken okuru da nefes nefese bir yolculuğa davet ediyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Susan Buck-Morss
Yıl Bir
Felsefi Bir Döküm
Çeviri: Bülent O. Doğan

Bugünkü Yunanistan, Ege, Ortadoğu coğrafyasında, milat ile başlayan Yıl Bir’e gidiyoruz.

Susan Buck-Morss günümüzün tasavvurlarından uzaklaşarak tarihi kendi içinde, kendisi olarak yakalayıp kavramaya çalışıyor. Zamanı ölçme, sayma, adlandırma biçimlerinin bizim bildiklerimizden nasıl farklı olduğundan başlayarak, “hakikat” kabul edip kanıksadığımız şeylerin kültürel geçmişine uzanıyor. Kelimelerin o dönemki anlamlarını inceleyerek bugünden geriye doğru yansıttığımız yorumlarımızı tartışıyor. Geçmişte iz sürdükçe iki bin yıldır var olduğunu varsaydığımız ayrımların, “fark”ların ardında ne kadar çok bulanıklık olduğu açığa çıkıyor; Yunan kim, Romalı, Yahudi ya da Hıristiyan kim, başka bir tarih kavrayışıyla yeniden düşünmek gerektiği anlaşılıyor.

Yıl Bir Yunan, Roma ve İbrani kültürlerinin temas ve etkileşimlerini ele alırken Flavius Josephus, İskenderiyeli Philon ve Patmoslu Yuhanna gibi, genel kabul görmüş kimlik şemalarına sığmayan, marjinalleştirilmiş tari ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Martin J. Blaser
Kayıp Mikroplar
Antibiyotiklerin Aşırı Kullanımı Çağımızın Salgınlarını Nasıl Körüklüyor?
Çeviri: Sevkan Uzel

“Her birimiz, çok uzun zamandır türümüzle birlikte evrilmekte olan mikropların muazzam çeşitlilikteki bir ekolojisine evsahipliği yapıyoruz. Hepsi birlikte bağışıklığımızda ve hastalıkları yenme becerimizde kritik bir rol oynuyorlar. Kısacası bizi sağlıklı tutan, mikrobiyomumuz. Fakat bu mikrobiyomun bazı bileşenlerini yitiriyoruz.

“Bu felaketin nedenleri her yanımızı sarmış durumda; insanlarda ve hayvanlarda antibiyotiklerin aşırı kullanımı, sezaryen doğumlar, temizleyicilerin ve antiseptiklerin yaygın kullanımı bunlardan sadece birkaçı. Antibiyotik direnci çok büyük bir sorun. Ama dirençli patojenler ne kadar korkutucu olsa da, mikrobiyomumuzun çeşitliliğinde ortaya çıkan kayıplar çok daha tehlikeli. Bu kayıplar metabolizmamızı, bağışıklığımızı ve bilişsel yetimizi etkileyerek bedensel gelişimin kendisini değiştiriyor.

“Eğer tutum değiştirmezsek, daha kötü bir senaryo karşımıza çıkacak. İşte bu yüzden alarm zillerini çalıyorum.”

Mikrobiyolog Martin J. Blaser, ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Nurdan Gürbilek
Örme Biçimleri
Bir Ters Bir Düz Fragmanlar

Yazarken bir kapıdan girer, çoğu zaman aynı kapıdan çıkar gideriz. Bir doğruyla başlar, aynı doğruyla bitiririz. Başlangıçla son arasındaki o ara bölge, yazının yol boyunca geçirdiği değişim, duraksama ya da bocalama anları çoğu yazıda görünmez. Ben bu kitapta o ara bölge de yazıda görünsün, düşüncenin karşıt seslerle karşılaştığında, yan yollara saptığında ya da odak noktasını değiştirdiğinde geçirdiği değişim, rotadaki o sapma ya da dönüşüm anları da yazının parçası olsun istedim.

Edebiyat yazılarında çoğu zaman çoktan varılmış doğruları bir kez de edebiyata söyletir, yazı daha başlamadan önce oluşmuş bir sözü yapıta tekrarlatır, edebiyatı politikanın kolaylaştırıcısına, kuramın kenar süsüne dönüştürüp köşemize çekiliriz. Bu yazılar farklı bir yol izliyor: Yazarların, yapıtların ya da cümlelerin hazır doğrulara, sabit söylemlere, som kategorilere kolayca eklenen yanlarına değil, zorluk çıkartan yanlarına, önümüze getirip bıraktıkları problemlere odaklanıyor. Çoktan verilmi ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Orhan Koçak
Romanın Kaygısı

Son yirmi yıl içinde çıkan ve beni etkileyen bazı romanlar ve öykü toplamları üzerine yazmaya başlamıştım, bunları belli bir tema üzerinden birbirine bağlamayı aklımdan geçirmeden. Ama yazdıkça hep belli bir soruna doğru çekildiğimi hissettim. Sonra bu sorun dikkatime el koymaya başladı ve artık başka kitapları da bu gözle okur oldum. Bu kitapların ortak noktası belirli bir kaygıydı, bazen alttan alta sürüp giden bazen de görünür bir “telaş” veya “mecburiyet hissi” biçiminde romancıyı / öykücüyü yakalayan bir sıkıntı: romancıdan çok önce oraya varıp da onu orada çoktan şekillenmiş (denebilirse “paketlenmiş”) olarak bekleyen bir konuyla uğraşma ihtiyacı, zorunluluğu, zorlanması. — Orhan Koçak

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Fidan Terzioğlu
İnsanı İnsan Yapan Nedir?
Yapay Zekâ Filmlerine Tasavvuf Gözüyle Bakmak

“Çocukluktan yetişkinliğe, beşerlikten insan olmaya doğru evrilmek için, ölüm fikriyle yüzleşmek ve varlık zeminindeki bu bilinmezliği kabul etmek gerekir. Tasavvuf düşüncesindeki ‘ölmeden önce ölmek’ ilkesi, bu imkânı işaret eder. Ölmeden önce ölmek, ölümlülük ilkesinin eninde sonunda elimizden alacağı, mülkiyetimizde olmayan şeyler hakkındaki mülkiyet iddiamızdan vazgeçmektir. Bu ilke bizi iradesiz ve amaçsız bir yaşama götürmez. Aksine, içinde yaşadığımız an içinde neyin korunmaya, neyin bırakılmaya uygun ve değerli olduğunu ayırt etme imkânını getirir. Ömrü bitmiş olanı teslim edip, şimdi geleni kabul etmenin yolunu açar.”

Fidan Terzioğlu “İnsanı insan yapan nedir?” sorusunun peşinde, sinema tarihinde derin iz bırakmış yedi önemli yapay zekâ filmine tasavvufun gözüyle bakarak bizi bir yolculuğa çağırıyor: Bilmediğimiz, arzuladığımız, istemediğimiz ötekilikleri görebilmek, izleyebilmek ve dönüştürebilmek için. Hayatın kaynağının bilmediğimizi dahi bilmediğimiz veçhelerind ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Gerbrand Bakker
Berberin Oğlu
Çeviri: Gül Özlen

“Ölmek üzere olmak ve elinden bir şey gelmeyeceğini bilmek. Babası için o an çok kısa sürmüş olmalıydı, bindiği uçak kalkış halindeyken, yerden yirmi bilemedin otuz metre kadar yükselmişken her şey olup bitmişti. Bu olayı hiç irdelemediğini düşündü, sanki bu annesinin hikâyesiydi ve detayları bilmek sadece onun hakkıydı. Annesinin başına gelen bir felaketti bu, onun kederi ve onun hatıralarıydı. Ellerini gencin boğazında gezdirdi. İşaretparmağını şahdamarının üstünde dolaştırdı, ince derinin altından damardaki kanın zayıf atışını duydu. Hiçbir berber müşterinin boynuna bu şekilde dokunma hakkına sahip olmasa da, genç adam ya bunun farkında değildi ya da itiraz etmiyordu.”

Babası o daha doğmadan önce bir uçak kazasında ölen ve büyükbabasının berber dükkânını devralan Simon bir gün, o zamana dek pek üstünde düşünmediği bu kazayı araştırmaya ve babasıyla ilgili bilgi toplamaya başlar, fakat edindiği her bilgi kafasındaki soru işaretlerini azaltmak yerine artırır. Simon bir yand ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Byung-Chul Han
Eğlencenin İyisi
Batı Sanatında Ciddi / Eğlenceli İkiliği
Çeviri: Haluk Barışcan

Eğlence yaygınlaşıyor, yeni bir paradigma, yeni bir dünya ve varlık formülü olarak yükseliyor. Var olabilmek için, dünyaya ait olabilmek için eğlendirici olmak gerekiyor. Artık sadece eğlendirici olan hakiki ya da gerçek kabul ediliyor. Gerçek gerçeklik ile kurgusal gerçeklik arasındaki fark artık geçerli değil. Bizzat gerçeklik eğlencenin bir etkisi olarak görülüyor.

Eğlencenin totaliterleşmesi pasyon ruhu için bir düşüş olarak görünebilir. Ancak pasyon ve eğlence temelde kardeştir. Bu kitapta ikisinin pek çok kez örtük yakınlaşmalarına işaret ediyorum. Kafka’nın öyküsünde bir pasyon karakteri olan açlık sanatçısı ile hedonist hayvanın varlık ve özgürlük konusunda farklı anlayışlara sahip olmalarına rağmen aynı kafese konmaları tesadüf değildir. Bu ikisi sirkte sürekli birbirlerinin yerini alacak iki karakterdir.

— Byung-Chul Han

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Jean-Baptiste Fournier
Husserl Bilinci Nasıl Kurtardı?
Çeviri: Zehra Cunillera

Modern İnsan hasta: Tekbenciler, General Berkeley'nin başını çektiği şu korkunç yaratıklar, Modern İnsanın zihninde yaşayan Erlebnis halkını dünyadan koparmayı başardı. Ancak filozof Husserl tarafından özel olarak görevlendirilen Edmund adlı küçük Erlebnis direniyor. Acaba zamanın akışını tersine çevirebilecek, Belleğin Kapıları'ndan geçmeyi ve bilinci kurtaracak periyi bulmayı başarabilecek mi?

Küçük Filozoflar Dizisi, 9-14 yaş çocukları için filozofların hikâyelerini anlatan çok güzel resimlenmiş kitaplardan oluşuyor. Diziyle çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı kazanmalarını amaçlıyoruz. Husserl Bilinci Nasıl Kurtardı? dizinin otuzuncu kitabı.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Jonathan Crary
Yeryüzü Yakılıp Yıkılırken
Dijital Çağdan Kapitalizm-Sonrası Dünyaya
Çeviri: Tuncay Birkan

Modern sanayi uygarlığı dünyayı ateşe vermenin eşiğinde. Toplumsal oluşumların ve toplulukların kökünün kurutulması, insani müştereklerin bağımlı olduğu canlı yeryüzü¨-sisteminin yok edilmesiyle iç içe geçmiş durumda. Artık kapitalizmin en son, “yakıp yıkma” safhasındayız. Askeri bağlamda bu tabir, yenilmiş bir halkın veya yaklaşan bir ordunun faydalanmasını engellemek için hayati kaynakların imha edilmesi anlamına gelir. Daha genel anlamdaysa, bereketli bölgelerin çoraklaştırılıp yenilenme kapasitesini yitirmesine karşılık gelir. Sudan mahrum bırakılmış nehirleri ve yeraltı suları zehirlenmiş havası kirlenmiş toprağı kuraklık ve kimyasal tarımla mahvedilmiş kavrulmuş bir dünya demektir.

Yakıp yıkma kapitalizmi, grup ve toplulukların kendi kendilerini geçindirmesine, kendi kendini yönetmesine veya birbirlerine destek olmasına imkân veren ne varsa imha eder. Bu durum madencilik, ormansızlaştırma ve zehirli atık yığma yoluyla yaşanması imkânsız çorak alanlar ve yoksulların umu ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Kij Johnson
Fudoki
Çeviri: Özde Duygu Gürkan

“Ben Prenses Harueme, Fujivara no Enyu ile şimdi Go-Sanjo dediğimiz imparatorun kızıyım. Daha önemlisi, yaşlıyım ve ölüyorum.”

Böyle başlıyor anlatmaya, hayatının büyük kısmını imparatorluk sarayında, kapalı kapılar ve paravanlar ardındaki küçücük bir dünyada geçirmiş olan Prenses Harueme. Kendi kaderine yön verememiş olan bu yaşlı kadın, kurmaca bile olsa başka birinin kaderini özgürce yönlendirmenin özlemiyle bir hikâye yazmaya koyuluyor.

“O halde neden anlatıyorum Kagaya-hime’nin hikâyesini? Dahası, neden kendi hayatımı anlamlandırmaya çalışıyorum, hangi olayların tam olarak yazdığım gibi olduğunu, hangilerininse dilekler ya da pişmanlıklarca değiştirildiğini bile bilmezken? Çünkü elimizdeki tek şey hikâyeler ve hatıralar. Eskiden sahip olduğum şeyler, geçmişte sevdiğim insanlar – bunlar zihnimin sandıklarda sakladığı ve sıkıldıkça ya da yalnızlık çektikçe çıkardığı defterlerdeki mürekkep izlerinden ibaret. Bir şeyleri gerçek kılan, onları kaydetmek – başka hiçbir ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Esra Mungan
Geştalt Kuramı
İnsana Dair Başka Bir Bilim Mümkün mü?

Bu kitap, psikolojinin bugüne dek geliştirdiği belki de en ilginç ancak en az anlaşılmış kuram olan Geştalt kuramına dair, psikoloji tarihi içinde küçük bir “bellek tazeleme” çalışması sayılabilir. Amacımız, orijinal hali hakkında çok az şey bilinen, bilinenlerin ise –kimi zaman tercüme eksiği veya hatalarından, kimi zaman da orijinal eserlerin okunmamasından– ya çok eksik ya da düpedüz yanlış olduğu, dünyaya bambaşka gözlüklerle bakan bu çarpıcı kurama biraz olsun “hakkını” iade etmek. Kuramın özellikle iki yönü oldukça heyecan verici. Bunlardan biri, kuramın algı dışında psikolojinin tüm diğer alanlarına dair de önermelerinin bulunması ve hatta psikolojinin ötesine de uzanabilecek kapsamda bir genel kavrayışın üzerine kurulu olması. Bir diğeri ise, psikoloji tarihi içinde –hele ki Anglo-Amerikan psikoloji ekolünün adeta “dayatmasıyla”– her şeyin iki zıt kamp üzerinden tanımlanmasını tümüyle reddetmesi.

Geştalt kuramını “tarihin tozlu sayfalarındaki bir kuram” olarak görmek ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayan: Ayşe Akalın
Temasın İmkânları
Değmek, Değer Üretmek, Dayanışmak

Dünyada son dönemde iyice yoğunlaşan güvenlik toplumu arayışı, internetin yaygınlaşıp etkinleşmesi, neoliberalizmin bedeni açık bir kaynak haline getirmesi ya da sağ popülizmin veya ekolojik yıkımın tetiklediği endişe ve korkular, duygulanımın gördüğü entelektüel ilgide önemli rol oynayan güncel gelişmelerden birkaçıdır. Duygulanım teorisi, bedenlerin sabit konumlanmış göründüğü zamanlarda dahi aralarında aktarım, bağlantı, işbirliği hallerinin olduğunu görmemizi sağlar: Değmek, değer üretmek ve dayan(ış)mak üç ayrı durum değil, aynı sosyalliklerin birbirine içkin üç ayrı biçimi olarak anlaşılabilir.

Temasın İmkânları, bu hallerin birbirleriyle nasıl konuştuğunu örneklemeyi amaçlıyor. Kitabın ilk bölümünde bedenler arasındaki “değmek” ilişkisi ölü bedenler adına yerine getirilen “son görev”, engellilere yardım eden asistan köpekler ve dokuma türünde üretilmiş sanat eserleri üzerinden anlatılıyor. Değmek deneyiminin değer üretme zinciri haline geldiği ilişkisellikler ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Eyal Press
Pis İşler
ABD’de Hayati İşler ve Eşitsizliğin Gizli Bedeli
Çeviri: Deniz Keskin

Toplu olarak yaşamanın parçası olan çeşitli “pis işler” var. Sadece ağır ve zor değil aynı zamanda adı kötüye çıkmış, yani saygınlıktan uzak sayılan işler. Geleneksel toplumlarda bu tür işleri yapanlara yönelik bariz dışlama mekanizmaları vardı. Bugünkü toplumlarımızda açıktan açığa böyle bir işleyiş olmasa da “pis işleri” yapanların toplumsal konumları daha iyi değil. Eskiden toplumların en yoksul çevrelerinin yaptığı bu işlerden bazılarını bugün Batılı toplumlarda daha ziyade göçmenler, bazılarını ise yine o toplumların dezavantajlı kesimleri yapıyor.

Eyal Press ABD’de özellikle cezaevlerindeki psikiyatri koğuşlarında çalışan ruh sağlığı danışmanları ile gardiyanları, tavuk mezbahalarında çalışan göçmen işçileri, Amerikan Hava Kuvvetleri’nin İHA’larla ülke dışında gerçekleştirdiği gözetleme ve saldırı operasyonlarında görev alan teknik personeli, ayrıca Google’ın devletlerle işbirliği içinde geliştirdiği gözetleme projelerinde çalışmış mühendisleri ve petrol üretim tesisle ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2023. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X