Florent Guénard
Eşitlik Tutkusu
Çeviri: Zehra Cunillera

Modern toplumlar eşitliği temel değerlerden biri olarak kabul ediyor. Nitekim günümüzde kimlik etrafındaki ayrımcılıklara karşı eşitlik mücadelesi gün geçtikçe güçleniyor. Buna karşılık maddi eşitlik mücadelesi güç kaybetti ve bu alandaki eşitsizlikler derinleşiyor. Bu paradoksu nasıl anlamalı? Eşitlik arzumuz adaletsizlikten rahatsız olmayacak kadar zayıfladı mı yoksa?

Florent Guénard eşitlik ile kurulan ruhsal ilişkinin karmaşık olduğunu gösteriyor. Yazara göre eşitlikçi toplumlarda eşitlik, hem bireyler arasındaki ilişkiyi yapılandırdığı hem de her bireyin kendini değerlendirmesi için bir kıstas oluşturduğu için başlı başına bir değer olarak benimseniyor. Modern ve eşitsiz toplumlarda ise bu tutku ortadan kalkmıyor ama kılık değiştiriyor: Herkes kendisi için eşitlik ister bir hale geliyor, çünkü modern hayatta onur duygumuz yaşam düzeyleriyle ilgili kıyaslamalardan etkileniyor. Maddi koşulların eşitsizliği özsaygımızı yaralayabiliyor. Kuşkusuz buna tepki olarak gelişen du ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Guy Leschziner
Beynin Gece Hayatı
Kâbuslar, Sinirbilim ve Uykunun Gizli Dünyası
Çeviri: Zeynep Arık Tozar

Hayatımızın yaklaşık üçte birini uykuda geçiriyoruz ve uykunun fiziksel, nörolojik ve psikolojik sağlığımız açısından ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki hepimiz gece boyu sıkı bir uyku çekip sabah zinde bir şekilde uyanacak kadar şanslı değiliz. Uzmanlık alanlarından biri de uyku bozuklukları olan nörolog Guy Leschziner bu kitabında uykuyla başı ciddi biçimde dertte olan hastalarının hikâyelerini anlatıyor: uykusunda motosikletine ya da arabasına atlayıp dolaşan Jackie; aksiyon filmlerini aratmayan rüyalar görürken o sahneleri bilfiil canlandırdığı için komik durumlara düşen Alex; espri yapıp güldüğü her seferinde birdenbire yere yığılıveren Adrian; uykusunda seks yapan Tom; uyurken hiç farkında olmaksızın tıka basa yiyen, yiyecek bulamadığında granül kahveden kuşyemine kadar birçok şeyi midesine indiren Don ve diğerleri.

“Peki bu hastalardan neden söz ediyorum? Daha da önemlisi, bunları neden okuyasınız ki?” diye soran Leschziner, anlattığı hikâyelerin uyku ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek
İki Kilise Arasında Binamaz
Karamanlıca Edebiyatta Dil, Kimlik ve Yeniden-Yazım

İki Kilise Arasında Binamaz, iki arada bir derede duran, ulusal edebiyat tasniflerine kolayca sığdırılamayan, “Karamanlıca” diye de bilinen Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe edebiyat üstünde duran, özellikle de bu edebiyatın en tanınmış eseri Temaşa-i Dünya’ya odaklanan bir inceleme. Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle İç Anadolu’da yaşayan ve kendilerini Türkçe konuşan Rumlar olarak tanımlayan Hıristiyan Ortodoksların edebiyatını kültürel açıdan olduğu kadar karşılaştırmalı edebiyat açısından da yakın okumaya tabi tutuyor. Tanzimat sonrası Osmanlı dünyası ve Yunan aydınlanmasındaki kültür ve özellikle dil tartışmalarının bağlamına yerleştirilen Temaşa-i Dünya’yı, kaynağı olduğu kabul edilen, Yunan edebiyatının ilk romanlarından olan Polipathis’le, ayrıca pikaresk romanın öncü örnekleriyle birlikte ele alıyor.

Karşılaştırmalı edebiyat ve ulusal edebiyatların tarihinin yanı sıra ulusal kimliklerin oluşumu, k ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Fatma Önder Özşeker
Ormanı Planlamak
Planlama Aklının Bir Eleştirisi

"Bu çalışma, Türkiye’de ormanın nasıl sorunsallaştırıldığı, nasıl planlandığı ve bu planlama mantıklarının iklim değişikliğine yönelik politikalardan nasıl etkilendiği sorularından yola çıktı. Cumhuriyet’in ilk yüz yılına baktığımızda, bu sürecin üretim-koruma sarkacında şekillendiğini söylemek mümkün. 2000 sonrası döneme çevreyi koruma söylemi damga vurduysa da, ormanlar yoğun bir üretim rejimi içinde planlanmaya devam ediyor.

"Ancak çalışmada üretimci ve korumacı planlamayı birbirine karşıt yaklaşımlar olarak ele almıyorum. Ormanı planlamanın, ister odun üretimi için olsun, ister biyoçeşitliliği korumak için olsun biyopolitik müdahaleler olduğunu iddia ediyorum.

"Bu vurgu, niçin önemli? İlk olarak, her iki planlama yaklaşımının da nesnellik bir yana, değer yüklü süreçler içerdiğini ortaya koyuyor. Bu müdahalelere içkin belirsizliklere ve deneyselliklere işaret ederek, başka görme biçimlerine imkân tanıyor. Kendi bilimselliğinin politikliğini kabul eden bir planlama ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Yordanka Beleva
Keder
Çeviri: Hasine Şen Karadeniz

“Evlenmemişler, çünkü bir yılları eksikmiş. Tam olarak bu kelimeyi kullandı. Eksik. Tıpkı börek için yirmi sekiz stotinka veya ev için iki milyon eksiğinizin olması gibi. Tıpkı aniden aklınıza tatlı yapmak estiğinde, bazen un veya başka bir malzemenin eksik olması gibi. Ama bu aniden akla gelen bir şey değilmiş. Bu düğünü planlanmışlar. Bir yıl sonrası için. Sonra o yıla bir şey olmuş. Onu bir şey içine çekmiş. Kışla mı, hapishane mi, ya da başka şehre tayin. Eksik yıl, peşinden tuhaf bir zamanı sürüklemiş. Böylece bugün hem geliyormuş, hem gelmiyormuş. Ve tüm günler böyleymiş. Eksi bir gün, eksi bir yıl, eksi sonraki yıl, eksi bir hayat.”

Kelime ve kavramlarla oyun hamuru gibi oynamayı seven Bulgar şair ve yazar Yordanka Beleva’nın yirmi kısa öyküsünden oluşan bu kitap, inceliğinden beklenmeyecek bir zenginlik barındırıyor. Bu zenginlik yazarın sıradışı bakışından olduğu kadar, tekrar tekrar okunmayı, üzerinde düşünülmeyi talep eden, düşünüldükçe katman kazanan cümlelerinde ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Kutay Onaylı
türkolmak

türkolmak Kutay Onaylı’nın ilk şiir kitabı.

..............................................................................................

yani türkolmak

bir gece vakti / çığlık çığlığa / savaş arabasında priam

oradan oraya koşan / haykıran ağlayan

oğlunun cesedi için / oğlunun katiline / yalvarmayı öğrenen

..............................................................................................

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Olivier Roy
Dünyanın Düzleşmesi
Kültürün Krizi ve Normların Tahakkümü
Çeviri: Haldun Bayrı

Psikolojik destek almak için uçağa tavuskuşunuzla ya da tasmalı bir timsahla binmeyi düşünür müydünüz? Yirmi-otuz yıl önce aklımızdan bile geçmeyecek bu tür davranışlar bugün yaşanmakla kalmıyor, bunlara ilişkin düzenleme ve açıklamaların yapılması zorunlu hale geliyor. Peki neden?

Olivier Roy bu soruya yanıt ararken, davranışların zımni kabullerle belirlenmesi anlamına gelen kültürün aşılması ihtiyacına işaret ediyor. Dünyanın pek çok yerinde geleneksel anlamıyla kültür aşınır; edebiyatı, sanatı, düşünceyi kapsayan “yüksek kültür” de değerini kaybederken, kültür kelimesinin kullanım alanı genişliyor ve “iptal kültürü” gibi ifadelere rastlıyoruz. Giderek daha çok davranış apaçık ifade edilen normlarla düzenlenmeye çalışılıyor; genç kuşaklar woke denen, “duyarlılık yanlısı” bir tavırla yeni doğruları ve yanlışları gündeme getirmeye ve belirlemeye yöneliyor. Yazara göre eşzamanlı sayılabilecek dört hareketin bir sonucu bu da: 68’le birlikte başlamış kültür eleştirisi, internet ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayan: Murathan Mungan
Otelde Bulunmuş Kitap
Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle

Otel dendiğinde edebiyat tutanaklarının kalın defterlerinden biri olanca haşmetiyle açılır önümüze... Bir mekân olarak doğrudan otelin kendisini konu alan, otelde geçen olaylar ekseninde gelişen ya da otel odalarından sokağa taşan yan hikâyelerle ilerleyen kurgusu bir otelin çevresinde örüntülenen yerli ve yabancı nice öykü, roman, tiyatro oyunu, film ve onlara ilişkin çağrışımlar hafızalarımızı karıncalandırarak ardı ardına sökün etmeye başlar.

— Murathan Mungan

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Oğuz İnel
Hades’te Bir Gece
Kurmaca Bir Söyleşi

Oğuz İnel’in bu kurmaca söyleşisinde bir fizikçi bir gece kendisini “öteki dünyada” biriyle söyleşirken buluyor. Tanrı, inanç ve benlik, varlık ve hiçlik, özgürlük ve zorunluluk, dolayısıyla etik, zaman ve yaşam gibi felsefi temalar çeşitli düşünürlerle diyalog içinde ele alınıyor. Bu konular üstüne düşünmek ve farklı görüşlerle karşılaşmak isteyen okurların zevkle okuyacağına inanıyoruz.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
William B. Irvine
İnsan Nedir?
Doğal Tarihimize Bir Bakış
Çeviri: Özge Çelik

Kimiz ve neyiz biz? Bu sorunun cevabı, diyor felsefeci William B. Irvine, kime sorduğunuza göre değişir. Evrimsel biyologlara göre Homo sapiens türünün bir üyesi, mikrobiyologlara göre bir grup hücre, genetikçilere göre genlerin kontrolünde olan bir organizma, fizikçilere göreyse her birinin geçmişi çok eskilere dayanan bir grup atomdur insan. Bu cevapların hiçbiri tek başına yeterli değildir, ama tıpkı bir yapbozun parçaları gibi, bir araya geldiklerinde anlamlı bir tablo ortaya çıkarırlar.

Multidisipliner bir yaklaşımın ürünü olan bu kitapta Irvine, insanı iç içe geçmiş çeşitli kimlikleriyle ele alarak insan yapbozunun bütünlüklü bir resmini ortaya koyuyor. Bunu yaparken de, yeryüzünün devasa hayat ağacındaki ve evrenin akıl almaz ölçüde uzun tarihindeki mütevazı yerimizi görmemizi sağlıyor.

“Kim ve ne olduğunuz, nasıl var olduğunuz konusunda daha fazla şey öğrenince, dünyaya bambaşka bir gözle bakmaya başlayacağınızı umuyorum. Varlığınızın belki de tek bir ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hilal Özçetin
Ahlakı Giyinmek
Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme
Çeviri: Simten Coşar

Özçetin'in araştırması hem Kemalist hem İslamcı muhafazakâr söylemin kadınların cinsel bedenlerini gizlemek ve kadınların kamusal alanlardaki görünürlüklerini düzenlemek için nasıl kıyafeti bir beden teknolojisi olarak kullandığını inceliyor. Kadınların kamusal alanlardaki mevcudiyetlerinin ve hareketlerinin kamusal bakışın yargısıyla doğrudan bağlantılı olduğunu ve kıyafetin kamusal bakışın ahlak yargısı için temel ölçütlerden birini oluşturduğunu görüyoruz.

Türkiye'de toplumsal cinsiyet ve cinsel ahlak üzerine yapılan çalışmalar, genellikle ailenin ya da ulusun namusunu koruma kisvesi altında kadınların bedenleri üzerindeki eril tahakküm iddialarıyla ilgilenir, ama kadınların kamusal alanlardaki hareketliliğini ve etkinliğini sınırlayan patriyarkal cinsel ahlak düzeninin sürekliliğini sağlayan kıyafet kodlarının rolüne gereken önemi vermezler. Özçetin ise kitabında cinsel ahlakın kamusal alanları patriyarkal normlar etrafında hizaya sokmasına bakarken, aynı normların cinse ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Bilge Karasu
Enis Batur’a Mektuplar
ve Ankara Yazıları

Enis Batur ile Bilge Karasu 1971 yılında tanışıyorlar. Batur’un 1973’te Paris’e gidişine kadar gelişen dostluklarının ardından, aynı şehirde olmadıkları yıllarda sürekli yazışıyorlar.

Bu kitapta Bilge Karasu’nun Enis Batur’a 1973-76 ve 1985-94 yılları arasında yazdığı mektupları, Mesut Varlık’ın Karasu’yla dostluğa dönüşmüş usta-çırak ilişkileri hakkında Batur ile yaptığı bir söyleşiyi, Batur’un “Bilge Karasu’nun Ankara'sı” adlı yazısını ve Karasu’nun radyo için yazdığı Ankara metninin dergi yazısı halini okuyacaksınız.

“Ankara’da yazdığım zaman nasıl İstanbul’u düşünerek yazıyorsam, dışarıda yazdığım zaman da yine İstanbul’u düşünerek yazıyordum,” diyen Karasu'nun Ankara’da, Ankara’nın da Karasu’da nice iz bıraktığına dair birçok ipucu bulacaksınız bu metinlerde.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Kate Clancy
Muayyen Günler
Menstrüasyonun Gerçek Hikâyesi
Çeviri: Özde Duygu Gürkan

“İnsanların yaklaşık yarısının, hayatları boyunca yüzlerce defa yaşadığı regl süreci hakkında tam olarak ne biliyoruz? Bildiklerimiz neden bu kadar kısıtlı ve muğlak?”

Bu sorulardan yola çıkan biyolojik antropolog Kate Clancy, günümüzde hâlâ birçok toplumda fısıltıyla konuşulan ve gizlenmeye çalışılan menstrüasyonu hem biyolojik açıdan hem de toplumsal ve kültürel açılardan ele alıyor. Menstrüasyon neden ve nasıl gerçekleşir? Evrim sürecinde insanlığa nasıl bir katkısı olmuştur? “Normal regl döngüsü” diye bir şey var mıdır? Bedenin enerji mekanizması, bağışıklık sistemi ve psikososyal stres faktörleri regl döngüsünü nasıl etkiler? Gelecek, menstrüasyon için ne gibi yenilikler ve bakış açıları getirebilir?

Menstrüasyonu bireysel bir tecrübe olarak değil toplumsal bir mesele olarak gören Clancy şöyle diyor:

“Umarım bu kitabı benim yazdığım kadar hevesle okursunuz, rahmin failliğine ve uyum sağlama becerisine dair öğrendiklerinizden keyif alırsınız ve en azından mens ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ruşen Çakır
Gomaşinen, Hatırlıyorum

“35 yıllık gazeteciyim. Türkçenin dışında, Fransızca ve İngilizceyi anlayabiliyorum, konuşabiliyorum, yazabiliyorum da; ama kendi anadilim olan Lazcayı bilmiyorum. Birkaç kelimeden ibaret bir Lazca bilgim var. Bu da benim hayattaki en büyük ukdelerimden birisi. Bu nedenle, 35 yıllık gazetecilik hayatımdan kesitleri aktarmayı hedeflediğim bu podcast dizisinin başlığını ‘Gomaşinen’ olarak seçtim. Yani: Hatırlıyorum.”

Bu girişi ilk kez 5 Eylül 2020’de kullandım. İlk kez bir podcast dizisi yapıyordum. Hedefim gazetecilik hayatımı anlatmaktı. İlk bölümün başlığı “Çöl çadırında Erbakan Kaddafi görüşmesi”ydi zira bu olay meslek hayatımda bizzat şahit olduğum acayip bir skandaldı.

Belli bir ilgi gören diziyi bir yerde sonlandırmak gerekiyordu. 16 Temmuz 2022’de “Bir ömür gazetecilik” başlıklı 100. bölümle noktayı koydum.

Ama eski kuşak gazeteci olduğum için Gomaşinen’in yazılı olarak da varlığını sürdürmesini istedim ve içinden yaptığımız seçmelerle elinizdeki kitap çı ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Judith Butler
Ne Menem Bir Dünya Bu?
İnsanlararası Bağların ve Pandeminin Fenomenolojisi
Çeviri: Burcu Tümkaya

Felsefe genellikle olay yerine polis gibi sonradan gelmekle suçlanır. Judith Butler ise pandemi sırasında COVID-19 salgınının hayatımızda ve dünyamızda yaptığı değişiklikler üstüne düşünerek gününün felsefesini yapıyor.

Pandeminin üzerinden çok uzun zaman geçmedi ama salgını neredeyse unuttuk ya da anlaşılır sebeplerle unutmak istiyoruz. Bu korkunç dönemin hayatımızda yarattığı tahribat henüz ortadan kalkmış, kimilerimizin bedeninde kimilerimizin ruhunda açtığı yaralar henüz kapanmış değil tam olarak. Başka musibetler gibi bu salgın da insan olarak birbirimize ve doğaya bağımlılığımızın farkına varmamızı, dünyamızın neden bu şekilde kurulduğunu sorgulamamızı sağladı. Bütün insanlığı etkileyen felakette bazılarımızın canının daha az değerli görüldüğüne, “ekonominin sağlığı”nın insan sağlığından öncelikli sayıldığına tanıklık ettik ve bu durumu yaratan sistem daha bir gözümüze batar oldu. Judith Butler felsefi düşüncenin ince çizgileri arasında yol alarak başka bir dünya kurma ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Bülent Somay
Ailenin Ötesi
Başka Bir Üreme, Cinsellik ve Kardeşlik Rejimi İçin Öneriler

Bu kitaptaki tüm tartışmam şu ikili değerlendirmeye dayanıyor aslında: (1) Bildiğimiz haliyle aile, bizim eleştirilerimizden ve mücadelemizden bağımsız bir biçimde, zaten yapısal olarak çöküyor ve üreme biçimlerimizi, cinselliğimizi ve kardeşliklerimizi örgütlemenin alternatif yollarını aramaya çoktan başladık; (2) Aile, erkek / baba tahakkümünün temel odağıydı ve hâlâ da öyle; bu tahakküm, tüm toplumsal, politik ve kültürel alanları kapsasa da, sadece ailede yenileniyor, sadece orada yeniden hayatiyet kazanıyor. Öte yandan, yeni bir üreme, cinsellik ve kardeşlik rejimi ne kendiliğinden ortaya çıkacak, ne yokluktan zuhur edecek, ne de ütopik hayal gücümüzün, felsefi ve eleştirel mülahazalarımızın bir sonucu olacak. Eskinin yıkıntıları üzerinde, eski, tahrip olmuş ailenin kalıntılarını, yapı taşlarını, hatta bazen köşe ve kilit taşlarını kullanarak inşa edilecek. Ne yazık ki, neyi kullanıp neyi çöpe atacağımıza karar verme, keyfimizce şunu alıp bunu bırakma konusunda da özgür değili ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Melanie Klein
Nesne İlişkileri
Haset ve Şükran ve diğer yazılar 1946-1963
Çeviri: Menekşe Arık

Daha önce yayımladığımız Haset ve Şükran’ı da kapsayan bu kitap Melanie Klein’ın 1946’dan 1960’taki ölümüne dek yazdığı metinleri bir araya getiriyor. Nesne ilişkileri kuramının köşe taşlarını oluşturan yazılar birlikte okunduğunda Klein’ın düşüncesini bütün boyutlarıyla tanıma imkânı sunuyor.

Kitapta psikanalizin kuramsal ve klinik alanlarına dair katkıların yanı sıra, psikanalitik edebiyat incelemesi sayılabilecek, biri Oresteia diğeri Julien Green’in bir romanı üstüne iki yazı ve ruh sağlığı konularının herkesin anlayabileceği bir dille anlatıldığı yazılar yer alıyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Serpil Sancar
Siyasetin Cinsiyeti
Cinsiyetçiliğe Karşı Kadın Hakları Siyaseti

Türkiye’de kadınları siyasal alana sokmayan, onları araçsallaştıran, “başkanın kadınları” ya da vitrin mankeni konumuna indiren eril siyasetin ötesine nasıl geçilebilir? Siyasetin Cinsiyeti, kadınların siyasal hayata katılımının önündeki engelleri, cinsiyet eşitliği mücadelesinde kadınların yapabileceklerini, dünyada ve Türkiye’de birikmiş tecrübeleri, farklı kadın hareketlerinin stratejilerini, dinin kadınların baskı ve kontrol altında tutulmasındaki rolünü ele alıyor, Kürt siyasal hareketi dışında bütün partilerin nasıl kadınları bilerek, sistematik olarak siyasal alanın dışında tuttuklarına, genel ve yerel seçimlerde, parti organlarında, sivil alanda şirket yönetim kurullarında kadın adaylar için verilecek kota mücadelesinin önemine dikkat çekiyor. Kadınlar adına hareket edecek eril siyasi failler beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Sancar şöyle diyor:

“Cumhuriyet tarihi boyunca ana-akım siyasal kadrolar İslam dininin, özellikle Sünni mezhebinin kadın ve ai ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Delal Yatçi
Sabiha’nın Kız Kardeşleri
Türkiye Sinemasında Kadınlar, Deneyimler ve Toplumsal Cinsiyet

Sabiha’nın Kız Kardeşleri’nin başlangıç izleği Türkiye sinemasında kadınlar arası deneyimlerin ne şekilde temsil edildiği. Yakın okuma için seçilmiş dört film, İki Genç Kız, Toz Bezi, Mavi Dalga ve Aşk, Büyü vs., kadınlar arası deneyimleri feminist bir perspektiften inşa ediyor ve doğrudan feminist biçimlere ya da kameranın feminizmle üretken bir hizaya gelmesine olanak tanıyorlar.

Delal Yatçi’nin araştırması, tarihsellik arayışı içinde genişliyor ve kadın öznelliğinin temsil biçimlerini, kadınları merkeze taşıyan hikâyeleri ve buna işaret eden imgeleri/sesleri ya da “kadın yönetmen” meselesini, yani feminist sinemaya ilişkin pek çok tartışmayı Türkiye sineması üzerinden takip eden bir çerçeve kazanıyor. Böylelikle çalışma, feminist film teorisinin ana uğraklarına, kült metinlerine, bu metinler üzerine inşa edilen birikimlere, çatallanmalara, eleştirel görüşlere ve üretici çelişkilere de değinen bir kurguya kavuşuyor. Yeni feminis ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ayhan Geçgin
Dünyalararasında

Dünyalararasında kıyamet sonrası bir dünyanın mesafeli dili ve uzlaşmaz üslubuyla yazılmış kısa ama yoğun bir edebi-felsefi metin.

Yazarın Uzun Yürüyüş’ünü okumuş olanlara aşina gelecek bir coğrafyada geçiyor roman. Bu sert iklimde dondurularak muhafaza edilmiş bir an, yazının imkânları ile geriliyor, çekiliyor, doku ve boyut değiştiriyor: Soyut ve saydam bir hale gelirken içinde buzullaşmış, tortulaşmış, fosilleşmiş birtakım şeyler, anılar, kırımlar, hayatiyetler de açığa çıkıyor.

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Hazırlayanlar: Can Cemgil, Ömer Turan
Kapitalizm ve Demokrasi
Bir Zıtlığın Anatomisi

Bu kitap, on dokuzuncu yüzyılda Marx’ın yazdıklarından başlayarak yirminci yüzyıldan günümüze uzanan geniş bir zaman dilimi içerisinde kapitalizm ve demokrasi arasındaki ilişkiyi bir zıtlık olarak yorumlamış toplam on bir düşünürün çözümlemelerini inceliyor. Her bölüm bir düşünüre odaklanıyor. Başka bir ifadeyle, okurlar kitabın her bölümünde kapitalizm ve demokrasi arasındaki zıtlığa dair farklı bir çerçeve, farklı bir yorum bulacaklar. Sonsöz’de ise, kapitalizm ve demokrasi ilişkisi hakkında, mevcut küresel ekonomik konjonktür üzerinden bir ufuk turu karşımıza çıkıyor.

Bu kitabı derlemekteki ana amacımız, en uç biçimlerinde kapitalizm ile demokrasiyi özdeş gösteren hâkim küresel ideolojinin bir eleştirisini sunmak. Dolayısıyla kitabın, kapitalizm ile demokrasinin tarihsel ve kavramsal olarak nasıl ilişkilendiğine dair bir döküm sunarken, özdeşlik bir yana karşımızda birbirini dışlayan iki sosyal gerçeklik olduğunu göstermeye yönelik çabalara da katkı sağlamasını umuyoruz.< ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
Ron Cowen
Kütlenin Gizli Çekiciliği
Einstein’dan Günümüze Kütleçekimin Kısa Bir Tarihi
Çeviri: Sevkan Uzel

Modern fiziğin en ilginç konularından biri olan kütleçekimin etkilerini her an hissediyoruz ama üzerinde pek durmuyoruz. Onu daha ziyade –Newton’ın kütleçekim kuramının açıkladığı gibi– havaya atılan bir cismin yere düşmesine neden olan bir “kuvvet” olarak hayal ediyoruz, oysa Einstein’ın genel görelilik kuramı bambaşka bir evren modeli sunarak gerçeğin öyle olmadığını gösterdi.

Peki kütleçekim tam olarak ne ve genel görelilik kuramının doğru söylediğini nereden biliyoruz? Ron Cowen bu soruların cevabını verirken bizi bilimin en heyecan verici dönemlerinden birinde kısa bir yolculuğa çıkarıyor. Einstein’ın genel görelilik kuramını geliştirme süreciyle başlayıp 1919 yılındaki güneş tutulmasında kütleçekimin ışığı büktüğünün teyit edilmesiyle ivme kazanan, yakın geçmişte de kütleçekim dalgalarının ilk defa tespit edilmesi ve bir kara deliğin ilk defa görüntülenmesi gibi çarpıcı gelişmeleri kapsayan bir dönem bu.

Cowen kütleçekim hakkındaki mevcut bilgimize varma sürecim ..

Ayrıntılı bilgi için bkz.
 
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X