Çeviri: Nesrin Demiryontan, Aslı Sümer, Elçin Gen, S. Melis Baysal, Savaş Kılıç

Yahudi Soykırımı insanlığın gördüğü en büyük suçlardan biriydi. Batı dünyasının kendi yol açtığı trajedinin yeniden yaşanmaması için Yahudilere Filistin’de bir ulus-devlet kurma kararından bu yana, başta Filistinliler olmak üzere bölge halkıyla yaşanan çatışmalar hiç bitmedi. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın yaptığı saldırı bu çatışmaların en kanlısına kapı araladı.

O günden beri İsrail devletinin kendisine yönelik her türlü eleştiriyi antisemitizm, Yahudi düşmanlığı diye damgalayarak savuşturması İsrail ile Filistin arasındaki sorun için iki seçenekli bir çözümü uygulamaya yarıyor: Ya bütün Filistinliler tamamen boyun eğecekler ya da hepsi yok edilecek. Gazze’de uygulanan ve etnik temizlik ya da soykırım boyutuna varan şiddet dünya kamuoyunda halkların tepkisine yol açarken, Yahudi ve sol entelektüeller bu şiddeti savunmaya yönelik söylem çerçevesini sorgulamaya koyuldu.

Kitaba katkıda bulunan ABD, Britanya, Almanya ve Fransa’dan yazarlar, antisemitizm suçlamasının İsrail dev ..

 

Fransa bize hem uzak hem yakın bir ülke. Coğrafi olarak uzak ama uzun süre Türkiye’nin modernleşmesine örnek olduğu için yakın. Siyasi alanda özellikle “cumhuriyet” kavramının ve kurumlarının gelişimi başka ülkeler gibi bizde de Fransız siyasetinin etkisiyle açıklanıyor. Buna karşılık Fransa’nın tarihinde cumhuriyetçi pratikte yakın zamana dek süren inişler çıkışlar yeterince bilinmiyor. Selman Saç bu tarihi kapsamlı bir analizle sunuyor.

Cumhuriyet Fransız Devrimi’nden önce nasıl anlaşılıyordu? Devrimciler cumhuriyet fikrine nasıl vardılar? Yeni rejime hangi çevreler ne gibi gerekçelerle karşı çıktılar? Cumhuriyet monarşinin zıddı olmaktan mı ibaret? Ne tür ilkeleri ve kurumları kapsıyor? Cumhuriyet Fransa’da ve neredeyse bütün dünyada tek meşru rejim haline nasıl geldi?

Türkiye’de cumhuriyet rejiminin geçmişi, şimdisi ve geleceği öteden beri olduğu gibi bugün de –özellikle dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmelerin etkisiyle– tartışılırken, Fransa’nın Cumhuriyetçi T ..

 
Çeviri: Hasine Şen Karadeniz

“Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.”

Hayatının uzun yıllarını bahçesine vakfetmiş olan babasının, “omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas” gibi gördüğü ve idealize ettiği kişinin ölümünü anlattığı bu kitabında Georgi Gospodinov, yeri doldurulamaz bir kayıp karşısında hissettiklerini içten ve etkileyici bir dille aktarırken, aynı zamanda hayat ve ölüm üzerine, sevgi ve yas üzerine, varoluşumuzu anlamlandıran ve yola devam etmemizi sağlayan şeyler üzerine derin bir tefekküre dalıyor.

“Onun bugüne kadarki varlığı, benim kendi varlığımı, çocukluğumun varlığını doğruluyordu. Öte yandan yokluğu hafızanın tüm mekanizmasını harekete geçiriyor. Uzun zamandır aklıma gelmeyen şeyler şimdi uyanıyor, onları ben uyandırıyorum – tüm bunların gerçekten olup bittiğinden emin olabilmek için. İstemli ve istemsiz bellek birlikte çalışıyor ve anıların paslanmış çarkını harekete geçiriyor, net görülmeyen yerleri temizliyor veya uyduruyor. Kabul etmeliyiz ki bu, vefat edene yöneli ..

 
Çeviri: Deniz Keskin

Tür olarak insan doğayla hep iç içe yaşadı, fakat yakın geçmişte kentleşmenin iyice yaygınlaşması bu durumu değiştirdi. Kurduğumuz şehirler diğer hayvanların yaşam alanlarını büyük ölçüde tahrip ederek birçoğunu uzaklaştırdı ya da yokoluşa sürükledi, ama buna rağmen, insanmerkezli bakış açımızla çoğu zaman fark etmesek de çevremizde yaşayan sayısız canlı var. Thor Hanson bu kitabında bizi yaşamın gailesi içinde biraz yavaşlayıp yanı başımızdaki canlıları görmeye, keşfetmeye ve koşullarını mümkün mertebe iyileştirmeye, böylece müşterek hayatımızı zenginleştirmeye davet ediyor.

Hanson doğayla yeniden bağ kurmanın ve biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olmanın etkili yöntemleri olarak “vatandaş bilimi” ve “arka bahçe biyolojisi” kavramlarını tanıtıyor ve bunları hemen her yerde uygulamaya koymanın mümkün olduğunu, dahası bu pratiklerle tanışmanın aslında bir keşif değil hatırlama eylemi olduğunu söylüyor. Dünyanın dört bir yanında sıradan insanların katılımıyla yürütülen yara ..

 
Çeviri: Haluk Barışcan

Alacakaranlık. — Gerek duyulan ideolojiler ne denli sallantılıysa o denli vahşice yöntemlerle korunmaları gerekir. Sallanan putların korunmasındaki çaba ve dehşetin düzeyi alacakaranlığın ne ölçüde bastırmış olduğunun göstergesidir. Avrupa’da endüstrinin gelişimiyle birlikte kitlelerin kavrayışı öylesine gelişmiştir ki, en kutsal mülklerin bundan korunması gerekir. Bunları iyi koruyanlar kariyerlerini yapmış demektir; basit sözlerle gerçeği dile getireninse vay haline: Genel, sistemli aptallaştırmanın yanı sıra ekonomik yıkım, toplumsal dışlanma, hapis ve ölüm tehdidi bu kavrayışın temel kavramsal iktidar araçlarına erişmesini engelleyecektir. Avrupa’daki büyük devletlerin emperyalizminin Ortaçağın odun yığınlarını kıskanması gerekmez, onun sembolleri Ortaçağ kilisesinin azizlerininkinden daha incelikli düzenekler ve daha ürkütücü muhafızlarla korunur. Engizisyon karşıtları o dönemin alacakaranlığını bir gündoğumu haline getirmişti, kapitalizmin bugün tüm insanlığı tehdit ..

 
Çeviri: Şiirsel Taş

Hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır ağrı/acı; şiddetli olduğunda diğer her şeyi geri plana itebilen nahoş bir histir. Peki bu hissin neden var olduğunu, ne işe yaradığını ve nasıl işlediğini hiç düşündünüz mü?

Tıp doktoru ve yazar Monty Lyman Ağrı Nedir? de ağrının tabiatını sorguluyor ve onun düşündüğümüzden çok daha karmaşık –çoğu zaman da yanıltıcı– bir his olduğunu gözler önüne seriyor. Ağrının vücuttaki hasarın doğru bir göstergesi olmaktan ziyade beyinde yaratılan ve psikoloji, duygular, sosyal bağlam, dikkat ve beklentiler tarafından şekillendirilen çokyönlü bir deneyim olduğunu vurguluyor. Ağrı konusundaki bilgisizliğimizin ve daha kötüsü yanlış bilgilerimizin mevcut ağrı pandemisini nasıl körüklediğini açıklıyor.

Vücuttaki hasar iyileştikten çok sonra bile devam eden inatçı ağrıdan, olmayan bir uzvun ağrıdığı hayalet uzuv ağrısı vakalarına; şeker hapları gibi tıbbi açıdan tamamen tesirsiz müdahalelerin ağrıyı iyileştirebildiği veya kötüleştirebildiği p ..

 

Metis Yayınları’nın kitapseverler için hazırladığı cep defterlerinin dokuzuncusu. Çizgili ve sayfa altlarında çeşitli kitaplardan kısa alıntıların yer aldığı bu kullanışlı not defteri, farklı renk ve içeriklerle düzenli aralıklarla yayımlanıyor.

 

“Düşüncelerin ‘belli bir kültürde kök salma’ hali sadece büyük buluşlar için değil, ‘kuramın gündelik hayatı’ diye adlandırabileceğimiz (örneğin bir işgal evinin zamanı genişleten heterotopik mekânı, kentsel rant ve finansal kapitalizm ilişkisine dair eğitim veren bir kiracılar sendikası, orta-üst sınıf bir tatil kasabasının mikro-faşist ekolojisinde yeşeren haklı sorular vb.) durumlar için de geçerli. Kuram ve gündelik yaşamın buluştuğu yer iktidarlar tarafından sürekli unutturulmaya çalışılan kolektif hafızanın mekânıdır. İnsan dikkatli bakınca düşüncenin sokaklarda volta attığını görebilir.”

Barcelona, İstanbul, sonra tekrar Barcelona, Bodrum, New York – Akbabalar ve Köstebekler’i kapitalizmin kentler üzerinde yarattığı tahribatın izlerini süren bir sokak yürüyüşü olarak okuyabilirsiniz. Ulus Atayurt bu yürüyüşü farklı kentlerde, kentlerin farklı mahallelerinde yaparken kapitalizmin finansallaşmasında emlak piyasasının rolünü, kent ve barınma hakkını, krize karşı ..

 
Çeviri: Çiğdem Erkal Yeşilbademli

Geçmişi silinmiş bir adam ormanın derinliklerinde uyanır. Adı yoktur, hatıraları yoktur ve Dünya’ya ait olmayan gözleri vardır. Bir süre ona evlerini ve kalplerini açan insanların arasında yaşadıktan sonra geçmişinin ve hakikatin peşinde bir yolculuğa çıkar.

Yıldızlararası savaşların gölgesinde, Dünya artık eski Dünya değildir. Bilgiler yok edilmiş, şehirler harabeye dönmüş, insanlık ise bir avuç topluluğa sıkışmış durumdadır. Ve her şeyin ötesinde, gizemli bir güç gezegeni kontrol altına almıştır.

Ursula K. Le Guin’in yaratıcı kaleminden çıkan Yanılsamalar Şehri kimlik ve hafıza, yalan ve hakikat, bilgi ve iktidar gibi kavramlar üzerine düşünen bir bilimkurgu klasiği…

"Umut, güvenden bile daha narin, daha çetin bir şey, diye düşündü. Güzel bir dönemde insan hayata güvenir; kötü bir dönemde sadece umut eder. Ama her ikisi de özünde aynıdır: İnsan zihninin diğer zihinlerle, dünyayla ve zamanla zorunlu ilişkisidir. Güven olmazsa insan yaşar ama ins ..

 
Çeviri: Ezgi Sarıtaş

Günümüzde “toplumsal cinsiyet” akademik bir tabir olmaktan çıktı; politik mücadelelerin, toplumsal korkuların ve küresel ideolojik savaşların merkezine yerleşti. Peki, nasıl oldu da bir zamanlar sosyal bilimlere ait olan bir kavram, dünyanın pek çok yerinde korku ve telaşın kaynağı haline geldi?

Judith Butler, toplumsal cinsiyet kavramının nasıl yanlış anlaşıldığını, muhafazakâr çevreler tarafından nasıl bir “tehdit” olarak kurgulandığını ve bu korkuların iktidarlar tarafından nasıl kullanıldığını derinlemesine inceliyor. ABD’den Brezilya’ya, Türkiye’den Rusya’ya kadar çeşitli ülkelerde toplumsal cinsiyetin şeytanlaştırılmasının ardında yatan politik ve ideolojik dinamikleri açığa çıkarıyor. Toplumsal cinsiyetin ulusal güvenliği tehdit ettiği, aile kurumunu yok edeceği ya da insan doğasına, yani fıtrata aykırı olduğu iddialarının bir “fantazma” oluşturduğunu vurguluyor. Bu fantazmanın otoriter rejimlerce nasıl inşa edildiğini, nasıl yayıldığını ve aslında kimi koruyup kime z ..

 

İlk yedi gün, başka bir evdeyiz. Evde duramıyoruz artık. Annesi düşmüş bir evden hayatta kalanları görmek için bu eve geliyorlar. Birden yoğunlaşmış bir denizin içinde şimdi başka bir şeyden konuşalım araları. Sohbet, dikkatlice oynanan bir oyunda nereye değdiği hesaplanarak el değiştiren top. Yüzüme dikkatle bakılıyor.

Ev parçalı bir mekanizmaya dönüştü.

Annem kendini dünyadan sıyırarak bizi dünyanın alışık olmadığımız bir halinde yeniden hayata getirdi. Şimdi bu dünyayı baştan öğrenmemiz gerekiyor.

 
Hazırlayan: Murathan Mungan

Murathan Mungan’dan Aile Albümü ve Şiirin Eşya Deposu’ndan sonra yeni bir tematik şiir seçkisi Gençlik… Gençlik…

Amacına, bağlamına, içeriğine bakıldığında bu kitabı, gençliği 70’li yıllara denk düşen, ilk şiirlerimizle aynı edebiyat dergilerinin sayfalarında birlikte göründüğümüz, ilk şiir kitaplarımızı birbirine yakın tarihlerde yayımladığımız kuşakdaşım şairlerin gençlik üstüne, gençlikleri üstüne yazdıkları şiirlerle kotardığım ve gençliğini aynı takvim yapraklarında yaşamış kendi kuşağımdan şairlerin ortak tarihine, hatıralarına adadığım anlaşılacaktır. Hazırladığım seçkiler içinde ilk kez bu kitapta kendi şiirime de yer verdim. Hazırladığım diğer şiir seçkilerine göre bu kitabın daha az hacimli oluşu gençliğin kısalığına denk düşsün istedim.

— Murathan Mungan

KATKILAR: Adnan Özer, Ahmet Erhan, Ahme ..

 

Edebiyatla psikanaliz arasındaki ilişkiyi anlamlı bir biçimde kurabilmemiz için, bu ilişkiye tersinden bakmamız gerekir. Psikanaliz bir edebiyat metninin ne değerini ne anlamını ne de etkisini değiştirebilir. Ancak edebiyat metninin eleştirel okunması, bizim psikanalizi kavramamız, anlamlandırmamız ve psikanalitik terapi ilişkisinin dışında, tüm yaşamımızda kalıcı bir biçimde geçerli kılmamız için vazgeçilmez önemdedir. Freud’un söylediği rivayet edilen şöyle bir özlü söz var: “Nereye gitsem oraya benden önce gitmiş bir şair bulurum.” Rivayetten ibaret tabii; Freud külliyatını karıştırdığınızda böyle bir söze rastlamıyorsunuz. Ancak bu anlama çekilebilecek başka bir sözü söylediğinden emin gibiyiz: “Şairler ve filozoflar bilinçdışını benden önce keşfetmişlerdi. Benim keşfettiğim, bilinçdışını araştırmanın bilimsel yöntemiydi.”

Şairler ve filozoflar bilinçdışını keşfettiklerinde orada neler gördüler? Gördüklerini nasıl anlamlandırdılar? Ve son olarak: Psikanaliz onların gördü ..

 

Murathan Mungan’ın, şarkı sözlerini topladığı Söz Vermiş Şarkılar'ın güncellenmiş ve genişletilmiş yeni basımı… İlk baskısı 2006 yılında yapılan Söz Vermiş Şarkılar yeni kapağı ve iç tasarımıyla okur karşısında.

Mungan’ın çok bilinen, pek bilinmeyen, bestelenmiş ya da hiç gün ışığına çıkmamış tüm şarkı sözlerinin yer aldığı kitap sekiz bölümden oluşuyor: Gecenin Sert Sesleri, Aşk Tesadüfleri Sever, Kullanılmış Şarkılar, Komşunun Şarkıları, Beklemiş Sözler, Şarkıcı Kız Kezban’ın Önlenebilir Tırmanışı, Sonrası, Sonrakiler ve Söz Vermiş Şarkılar.

Her bölümün başında, o bölümdeki şarkı sözleriyle ilgili açıklama yazılarının yer aldığı kitabın sonunda, meraklıları için hazırlanmış yazılar, notlar, diskografi, dergi ve kitaplara ilişkin yayım listesi yer alıyor.

 
Çeviri: Nesrin Demiryontan

"Belki de şimdiki benle o zamanki ben arasındaki temel fark korkuya tahammülüm. Sanırım bunun acıyı soyutlamakla ilgisi var. Fiziksel acı. Duygusal acı. Başkalarının acısı. Benim acım. İrkilme duygusu hâlâ var. Sanırım acının kendisi de orada bir yerlerde. Ama tutsak. Minik, görünmez, kıyamet geçirmez bir çekirdeğin içine hapsedilmiş. Atomaltı bir böceğin her birimizin merkezine yerleştirilmiş minik, yarı saydam yumurtası. Ölüp gittiğimiz zaman, eğer bir gün öleceksek, bizden geriye kalacak olan şey bu. Fosilleşmiş acı."

2024 Ursula K. Le Guin Kurgu Ödülü dahil pek çok ödül alan bu son derece yaratıcı, şaşırtıcı, hüzünlü ve komik roman, kim olduğumuza, ne yaşadığımıza, nereye gittiğimize dair düşünmeye çağırıyor bizi.

 

Türkçe edebiyat tarihinde kadın yazını, yalnızca edebi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir varoluş mücadelesinin de alanı olmuştur. Kadın yazarlar, geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet dönemine uzanan süreçte, erkek-egemen edebiyat kamusu ve kanonik yapılanmaların sınırlarını aşarak kendi sözünü kurmanın yollarını aramışlardır. Ancak bu üretim, edebiyat tarihi yazımında çoğunlukla marjinalleştirilmiş ya da eril normların belirlediği çerçevede okunmuştur.

Edebi Babanın Reddi, 1895’ten 1950’ye dek Türkçe edebiyatın içinde kendine yer açmaya çalışan kadın yazarların üretimlerini, onların özgün manevralarını ve edebi patikalarını takip eden bütünlüklü bir analize katkıda bulunuyor. Edebiyat tarihi yazımının ıskaladığı metinleri mercek altına alırken, kanon dışına itilen kadın yazınının eril vesayete karşı nasıl bir mücadele verdiğini; kadın yazarların kendi anlatısal stratejilerini, erkek şiddetine ve ataerkine karşı geliştirdikleri eleştirel söylemleri ve edebiyat ..

 
Şu anda yokum
Sofya, Londra,
Madrid, Lizbon,
Pula, Tanca ve Bologna,
Roma, İstanbul,
Kazablanka, Panama,
Santiago ve Locarno’da...

Olmadığım
onca yer.

Tanrı’nın şehrinde de yokum,
kendiminkinde de...

Tıklım tıklım
yokluklarla
dolu bir dünya.

Georgi Gospodinov’un şiirlerinden derlenen bu kitap, nesir eserleriyle tanıdığımız ve sevdiğimiz yazarın aynı zamanda ne kadar yaratıcı bir şair olduğunu gösteriyor. Şiire mesafeli olan edebiyatseverlerin bile kalbini çalacağına inandığımız bu derlemeyi okurlarımızla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
 
Çeviri: Zehra Cunillera

Aristoteles ve Büyük İskender, Metis Küçük Filozoflar dizisinin 31. kitabı.

İskender çocukken Aristoteles’in öğrencisiydi. Şimdi hükümdar olarak seferlerine başlarken savaşlarını anlatacak tarihçi ise Aristoteles’in yeğenidir. Mektuplar aracılığıyla ilerleyen kitapta hocanın gözü eski öğrencilerinin üzerindedir.

Küçük Filozoflar Dizisi, 9 - 14 yaş arası çocuklar için filozofların hikâyelerini anlatan çok güzel resimlenmiş kitaplardan oluşuyor. Diziyle çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı kazanmalarını amaçlıyoruz.

 
Çeviri: Elçin Gen

2024 Deutscher Memorial Ödülü

Yapay Zekâ nedir? Yüzyıllar boyu kölelerden, emekçilerden beklenen bezdirici işleri halledecek bir "bedelsiz işçi" mi? İnsan beynini taklit edip aşan "üstün zekâ"sıyla tüm dertlerimizi çözecek bir "dost yabancı" mı? Sonsuz gelişme potansiyeliyle sonunda insanlığı alt edecek bir gizemli güç mü? Yoksa insan uygarlıklarının kadim zamanlardan beri geliştirdiği temel soyutlama işlemlerinin devasa ölçeklere taşınmasından ibaret bir istatistik makinesi mi?

Sistemin işleyişinin her zamankinden çok gözlerden gizlendiği, masallarla mitlerle örtüldüğü günümüzde, her aşamasında dünya kaynaklarını acımasızca tüketen, insanlığın biriktirdiği kol ve zihin emeğine el koyarak çalıştırılan Yapay Zekâ olgusuna daha yakından bakmamız gerekiyor.

Patronun Gözü, Yapay Zekâ'nın biyolojik zekâyı değil emeğin ve toplumsal ilişkilerin zekâsını taklit ederek geliştirildiğini anlatıyor. Bu kitapla 2024 Deutscher Memorial ödülünü kazan ..

 
Çeviri: Aslı Sümer

Bernard Friot ömrünü Fransa’daki sosyal güvenlik sisteminin tarihçesini incelemeye adamış bir araştırmacı. Çalışmalarının sonucunda “genel vatandaşlık geliri” ya da kendi tercih ettiği adla “kişi olma vasfına maaş” kavramını geliştirdi ve bu kavram gerek COVID-19 salgını gerekse iklim krizi dolayısıyla gündeme gelen ekonomik küçülme teorisi içinde önemli bir yer tuttu. Friot Fransa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sendikaların yönetiminde yer aldığı sosyal güvenlik sisteminin fiilen komünizmi hayata geçirdiğini düşünüyor ve komünizmi “iş başında” olduğu dönemdeki uygulamalarla değerlendirmek gerektiğini savunuyor.

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik kitabından tanıdığımız, Marx ve Spinoza’nın felsefelerinden yola çıkan Frédéric Lordon ise “iş başındaki” komünizmin güçlü ve zayıf yanlarına dikkat çekiyor. Günümüzde yaygın eğilim olan anarşizan sistem dışına kaçış karşısında Friot’nun komünizm projesine neden ihtiyaç ..

 
Çeviri: Sevkan Uzel

Cansız nesnelerden tamamen farklı olduğunuzu düşünebilirsiniz, ama sonuçta bizim bedenlerimiz de evrende var olan elementlerden oluşuyor. Eğer 70 kg iseniz, 10 kg kömür oluşturacak kadar karbon, bir tuzluğu dolduracak miktarda tuz, birkaç yüzme havuzunu dezenfekte edecek ölçüde klor ve 7,5 santimlik bir çivi üretmeye yetecek kadar demir taşıyorsunuz demektir. Peki bu elementler nereden geldi ve bizi nasıl oluşturdu?

Evrendeki tüm maddenin –çevremizdeki ve içimizdeki her şeyin– nihai bir doğum günü var: Büyük Patlama. Dan Levitt, atomlarımızın Büyük Patlama ile başlayan uzun yolculukları sırasında nasıl yıldızlara dönüştüklerini, gezegenimizin biçimlenmesini sağladıklarını, ardından bu cansız atomların hayret verici şekillerde birleşerek nasıl canlılığı yarattığını ve nihayetinde bizim ortaya çıkmamızı mümkün kıldığını, dahası bedenlerimizin hücrelerimizdeki muazzam mekanizmalarla tabaklarımızdaki yiyecekleri nasıl bize dönüştürdüğünü anlatıyor.

Ama yaşamın hikâyesi ol ..

 
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X