ISBN13 978-605-316-425-8
13x19,5 cm, 208 s.
Liste fiyatı: 262.00 TL
İndirimli fiyatı: 209.60 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Georgi Gospodinov diğer kitapları
Hüznün Fiziği, 2017
Doğal Roman, 2018
Zaman Sığınağı, 2022
Yokluğun Haritaları, 2025
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Son Gerisayım
1. Basım
Liste Fiyatı: 265.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Bahçıvan ve Ölüm
Özgün adı: GRADINARYAT I SMURTA
Çeviri: Hasine Şen Karadeniz
Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan
Kapak Resmi: Lyuba Haleva
İlk Basım: Eylül 2025

“Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.”

Hayatının uzun yıllarını bahçesine vakfetmiş olan babasının, “omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas” gibi gördüğü ve idealize ettiği kişinin ölümünü anlattığı bu kitabında Georgi Gospodinov, yeri doldurulamaz bir kayıp karşısında hissettiklerini içten ve etkileyici bir dille aktarırken, aynı zamanda hayat ve ölüm üzerine, sevgi ve yas üzerine, varoluşumuzu anlamlandıran ve yola devam etmemizi sağlayan şeyler üzerine derin bir tefekküre dalıyor.

“Onun bugüne kadarki varlığı, benim kendi varlığımı, çocukluğumun varlığını doğruluyordu. Öte yandan yokluğu hafızanın tüm mekanizmasını harekete geçiriyor. Uzun zamandır aklıma gelmeyen şeyler şimdi uyanıyor, onları ben uyandırıyorum – tüm bunların gerçekten olup bittiğinden emin olabilmek için. İstemli ve istemsiz bellek birlikte çalışıyor ve anıların paslanmış çarkını harekete geçiriyor, net görülmeyen yerleri temizliyor veya uyduruyor. Kabul etmeliyiz ki bu, vefat edene yönelik bir bellek çalışması olduğu kadar, kendimize de yöneliktir, benmerkezci, bir anlamda kendimizi kurtarmaya, birinin gidişinden sonra hayatta kalışımızı anlamlandırmaya yönelik bir uğraştır. — Bizi çocuk olarak hatırlayan son kişi de gittiğinde hâlâ var olduğumuz söylenebilir mi?”

2023 Uluslararası Booker Ödüllü yazardan içe işleyen bir anı-roman.

OKUMA PARÇASI

Açılış bölümünden, s. 11-12

Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.

Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Başlangıç bu olsun. Söz konusu, tabii ki, bir son, ama son nereden başlar?

Galiba altımı ıslattım, dedi babam eşikte. Giriş kapısının çerçevesinde duruyordu, iç sızlatacak derecede zayıflamış, hafifçe kamburlaşmıştı, uzun boylu insanlara mahsus o kamburluk vardı duruşunda. Onu kasım ayının neredeyse sonunda, akşam geç vakitte getirdiler. Acıyı biraz olsun köreltmek için üç yüz kilometreyi arka koltukta yatarak geçirmişti. Ertesi gün için tahlil randevusu almayı başarmıştım.

Altımı ıslattım, diye tekrarladı küçük bir çocuk gibi mahcup, özür dileyen ve o tipik kendi kendisiyle dalga geçen edasıyla, bu yaşta rezil olduk.

Sorun değil, dedim ve oturma odasının kapısını kapatıp elbiselerini koridorda değiştirmeye koyulduk.

Korkuyorum, dedi kızım bir sıra kulağıma sessizce. Şimdi durumu ilk onun hissettiğini anlıyorum. Ben hâlâ bilmiyordum, bilmek istemiyordum.

Hemen söyleyeyim, bu kitabın sonunda başkahraman ölüyor. Hatta sonunda bile değil, daha ortasında, ama vefatının öncesini ve sonrasını anlatan tüm hikâyelerde o yine hayata dönecek. Çünkü, Gaustin’in dediği gibi, geçmişte zaman tek yönlü akmaz.

Küçükken kütüphaneden sadece birinci şahıs ağzından yazılmış kitapları seçerdim çünkü onlarda başkahramanın ölmediğini bilirdim.

Eh, gerçek kahramanının ölmesine rağme...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Mehmet Hanifi, “Bahçıvanın Ölümle Dansı”, edebiyathaber.net, 18 Eylül 2025

Ölüm sensiz olgunlaşan bir kiraz ağacıdır. G.G

Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe, etkileyici giriş cümlesi roman için bir ideayı en başından ortaya koyduğu gibi, barındırdığı çağrışımlarla kitabın zengin bir özetini okura sunar adeta. Gospodinov çıtaya yüksekte tutar, okuru böyle bir beklentinin içine sürükler ve onu adım adım dolaşıma hazırlar. Yazar, kitap okunduktan sonra okurda hayal kırıklığı yaratmayı sevmez. Dinginlikle, gerçekle yüzleşmemiz konusunda metanetli olmamızı söyler. Yazar, anlatısını serbest bırakır, buna okuru dâhil eder ve geniş bir alanda savrulmasına göz yumar ama romanlarının bir merkezi vardır ve yazar, iplerini elinden kaçırmaz, faturayı okura kesmez.

Kitabın ilk bölümlerinde, romanın nereden başlayacağıyla ilgili yazarın ortaya koyduğu kafa karışıklığı, okura oyun oynamaktan öte, okuru bekleyen sona hazırlık anlamında egzersiz amacını taşır. Okura metin boyunca uyanık ve tetikte kalmasını salık verir. Şehrazat’ı selamlayarak, babasının anılarını bir bir defterine geçirir. Hikâyeler birbirine eklemlenir. Metinler arası göndermelerde bulunur, sevdiği yazarlara ve kitaplara saygı duruşunda bulunur. Kitaplardan alıntılar yapar.

Türkçe çevirisi yapılan diğer üç romanından tarzına aşina olduğumuz, dağınık ama savruk olmayan özgün romanlarıyla şimdiden okurunun belleğinde derin bir iz bıraktığını belirtebiliriz.

Sahicilikle v...

Devamını görmek için bkz.

Emek Erez, "Ölüme doğru, ölümden sonra", parsomenfanzin.com, 29 Eylül 2025

Dijital çağ şartlarında yaşıyoruz bunun da etkisiyle ölüm yaşamın tam ortasında duruyor. Ölülerin sürekli ekrandan geçtiği, cep telefonu gibi aletlerle âdeta elle tutulur olduğu bir zaman bu. Ölüm bilgisiyle yaşayan bir tür için bu kadar ölümle iç içe olmanın yıkıcı olması gerekir ama sürekli karşılaşmak, belki hep korktuğu ölümü bile normalleştiriyor. Elbette tarihin başka dönemlerinde de çok fazla ölümlerin olduğu savaşlar, salgınlar mevcut. Burada söylemeye çalıştığım, dijital çağın getirisiyle başkasının ölümünün sürekli görülen, geçilen bir şeye dönüşmesi ve haliyle bunun bir süre sonra sıradanlaşması. Böyle bir zamanda yaşarken açıkçası insanın ölüm acısını bile hissedemeyecek hale gelebileceğini düşünmek beni bazen endişelendiriyor ve bu konu son dönem ara ara zihnimi yokluyor, hissizleşiyor muyuz, yeryüzünün bedeni dâhil her şeyin ölümünü seyrettiğimiz bir zamandan geriye insani olana dair ne kalacak, sorusu aklımı kurcalıyor.

İşte bu düşüncelerin ve soruların aklımdan geçtiği günlerde okudum Georgi Gospodinov’un Bahçıvan ve Ölüm kitabını. Yazar babasının ölüm sürecini ve sonrasını anlatıyor ancak metin tek başına bir yas metni değil bana kalırsa. Gospodinov, babasının hayat zamanını kendi hayatıyla, yaşadığı yerle, bahçeyle kurduğu ilişkiyle kesiştirerek anlatıya taşıyor. Ayrıca babanın hastane süreci ve ölümü Proustçu madlen etkisi diyebileceğimiz bir y...

Devamını görmek için bkz.

Ümit Kutbay, "Bahçıvan ve Ölüm", aydinhaberleri.com, 6 Ekim 2025

Edebiyat, bazen hayatın görünmeyen köşelerini aralamak için elimize verilen tek anahtardır. Georgi Gospodinov’un Bahçıvan ve Ölüm isimli eseri de bu anahtarlardan biri.

Bulgar edebiyatının uluslararası alanda parlayan sesi Gospodinov, bu kitabında bahçeyle ölümü, toprağın yeşerten eliyle insanın yok eden yazgısını aynı düzlemde buluşturuyor.

“Her yeni filiz, toprağın içinde sakladığı bir ölümü de beraberinde getirir,” diyerek yazar Gospodinov; hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgiye hatırlatıyor.

Gospodinov’un dili, incelikle işlenmiş bir yapıya sahip. Betimlemeleri, doğayı bir karakter gibi metnin merkezine koyuyor.

Bahçıvan figürü, bitkilerle, zamanla, çürümeyle, anıların kök salışıyla da uğraşan bir varlığa dönüşüyor. Bu yönüyle eser, alegorik yapısıyla Albert Camus’nun varoluşsal sorgulamalarını andırıyor.

Ancak kimi zaman yoğun metaforlar, anlatıyı fazla soyutlayarak okuyucuyu metnin dışında bırakabiliyor. Bu da eserin edebi gücünü zedeleyen nadir anlardan biri.

Bulgaristan’ın post-komünist atmosferinin izleri metnin dokusunda hissediliyor. Bahçıvanın her şeyi kontrol altında tutma arzusu, otoriter rejimlerin doğayı ve insanı dizginleme çabasına ince bir gönderme olarak okunabilir.

Yazar, açık sloganik cümlelerden kaçınarak, tarihin gürültüsünü arka planda bir uğultu gibi veriyor. Bu tutum için, edebiyatı siyasetin propaganda ...

Devamını görmek için bkz.

Nedim Dertli, “Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.”, K24, 9 Ekim 2025

Georgi Gospodinov’un Hasine Şen Karadeniz çevirisiyle Metis Yayınları tarafından Eylül 2025’te yayımlanan Bahçıvan ve Ölüm adlı romanı kişisel tarihle toplumsal belleğin, varoluşsal bağlarla aile içi izleklerin görünen ve görünmeyen seyrini titizlikle ve zaman zaman da inatla kateder. Kitabın açılış tümcesi (“Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe”) metnin hem biçimsel hem de tematik örgüsünü başlangıç noktasında şüpheye düşmeden belirler; tanıdık, küçük bir eda ya da muhtemel bir yaşamın havada asılı kalmış hüzün dolu son jesti kaybın, mirasın ve belleğin katmanlı haritasını gözler önüne serer.

Gospodinov, baba figürünü yaşadığı coğrafyanın tarihsel ve sosyo-kültürel gerçekliğini gölgelemeden, çocukluğun onayı ve varoluşun sabit noktası olarak idealize etse de onunla ve ona dair hemen her şeyle yüzleşmenin kederini, meyusiyetini, sevincini, avuntusunu, dinginliğini ve özlemini hakikati sakınmadan dile getirir. Sanatçı yalnızca ölüm hakkında değil, yeri doldurulamaz bir kaybın yankıları üzerine de düşünür; anılar ve yaşanmışlıklar sağanağında evrensel sorular sorar ve hatırlama ediminin sebep olduğu ağır yükleri üstlenir. Dolayısıyla yazarın içten ve mütevazı sesi okurla kesintisiz bir mecrada ahlaki ve düşünsel bir diyalog kurarak kişisel olanın ötesine geçer ve kendisine ait olmaktan çıkar.

Anlatıcı olarak konumlanan Gaustin ise “anlatan ben” olmaktan uzaklaşarak k...

Devamını görmek için bkz.

Mustafa Orman, "Bir yas denemesi ya da Bahçıvan ve Ölüm", Independent Türkçe, 10 Ekim 2025

Ölüm bir hatırat ambarı.

Bahçenin hemen önünde, soldaki kayısı ağacının altında, toprak zeminde bir masa, masayı çevreleyen eski bir çift koltuk, balkon duvarını saran çiçekler güneşe dönmüş.

Kadife çiçekleri, akrep çiçekleri, saksıyanlar, papatyalar, sarmaşıklar ip yardımıyla ikinci kata misafir çıkmış. Reçellik güller.

Fiskiye durmadan dönüyor sabahları. Horozlar henüz ötmekte. Otlar ıpıslaktır.

Semaver bacasından ağır ağır bir duman çıkarıyor gökyüzüne.

Balkonun cephesine bakan, köklerini yayarak büyüyen bir incir ağacı.

İncir ağacının her iki tarafını kapatan kayısı ağaçları, incirin hemen önünde küçük bir çam ağacı var.

Çam ağacının sağında henüz ağaç olmak için güçsüz ama dik duran bir ceviz fidanı var.

İki kayısı ağacını ve inciri geçince vişne ağacı beliriyor, vişneden sonra gene üç kayısı ağacı, kayısının arkasına gizlenmiş bir şeftali, hemen çaprazında ekşi elma ağacı duruyor.

Ve bahçenin dışında kalan, korunaklı alana domates, patlıcan, biber, salata, kabak, maydanoz, dereotu, roka, soğan… ekilmiş.

Bu bir bahçe; bir zamanlar sahibi vardı, o yüzden görülmeye aşina bir bahçe.Ağaçların dalları arasında neresinden bakarsanız bakın her daim göz göze geldiğiniz Ağrı Dağı, karlı tepesiyle öylece gözlüyor sizi.

Sahibi yok artık bahçenin. Bahçenin giderek soluklaştığı, ama sahibi...

Devamını görmek için bkz.

İsmail Karakurt, "Bahçıvanlar ölünce bahçe mi olur?", Yeni Şafak, 15 Ekim 2025

“Ölüm sensiz olgunlaşan bir kiraz ağacıdır.” (s.9)*

Film yönetmeni Pawel Pawlikowski “Gerçek hayat kurgudan daha yaratıcıdır.” diyor ya, hakikaten öyledir. Bütün hikayeler, romanlar gerçekliğini gerçek hayattan alır ama hayat her zaman kurgudan daha yaratıcıdır. Hayatı yazarlar evirir çevirir kurgular ve okura sunarlar. “Bir hikâye, yaşanmış ve kişisel olsa bile, bir kez dilden geçince, kelimelere bürününce artık bize ait olmaktan çıkar, o artık gerçeklik kadar kurmacanın da düzenine aittir.” (s.7)

Bazı romanların dağınıklığı insan hayatının savrukluğu gibidir. Genellikle hayatının son anlarına yığılır hayatın önceki bütün anları. Hastalıkla sayrılığın karıştığı gibi gerçekle kurgu birbirine karışır. Yine de bu durum, hayatların anlatısına ve gerçekliğine ket vurmaz. İşte içerik ve anlatım yönünden dokunaklı bir romanı okuyorum. Baba/oğul ilişkisini hastalık, ölüm ve yas temasını üzerinden işleyen sarsıcı ve gerçekçi bir roman ödüllü Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un Bahçıvan ve Ölüm’ü. Metis Yayınları arasından Hasine Şen Karadeniz’in çevirisiyle yayımlandı.

Korkacak bir şey yok

Yazar çok bölümlü romanına, ölüm üzerine Epigraflar’dan sonra çarpıcı bir giriş cümlesiyle, “Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe” diye başlıyor. Bu cümle, romanı özetleyen çağrışımlarla dolu. Ardından gelen cümlelerle Gospodinov, hatta anlatıcı dem...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X