 | | ISBN13 978-605-316-436-4 | | 13x19,5 cm, 200 s. |
Liste fiyatı: 260.00 TL İndirimli fiyatı: 208.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":260.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11645","item_name":"Gülün Hayaleti","discount":52.00,"price":260.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Gülün Hayaleti “Hava yavaş yavaş kararıyor, dev viyadük sadece sitenin değil bütün dünyanın üstüne düşen tehditkâr bir gölgeye dönüşüyordu. Durumu sessizce sineye çekip salonda göz gezdirdi. Akşam için büyük planları yoktu. Bir şeyler atıştırıp kitap okuyacak, televizyondan uzak duracak ve hayatından bir gün daha kayıp gidecekti, aslında çoktan gitmişti bile. İç sıkıntısıyla kalkıp, Natali’nin önünden ayrılmadığı pencereden dışarı baktı. Siyah ve koyu yeşil gölgeler, küçük taşların döşendiği yollardan geçerek, kapılarını sımsıkı kapatacakları evlerine giden insanların üstüne düşüyordu. Sona ermekte olan günden öte gelecek yokmuş gibi tedirginlik vardı adımlarında. Aslında kısmen doğruydu, çünkü ülkede kimse yarın ne olacağını bilmiyordu.” Ayşegül Devecioğlu’nun ilk polisiyesi Kuma Daireler Çizen’in kahramanı, eski düğümleri çözmeye çalışırken bir taraftan da yeni düğümler atmaya devam ediyor.  | OKUMA PARÇASI |
Hayatından bir gün, s. 7-8 Gün ilerlemişti, uzaklarda bir yerde, solucan misali kıvranan, büzülüp açılan şehir, çoktan çürük meyve kıvamını almış olmalıydı. Oturduğu kafe ya da sitede kullanılan yerel dille kafeterya, yabanlığın bile çekip alındığı toprağa kakılmış dev blokların arasında kaybolmuştu. Gökyüzü kımıltısızdı ya da ona öyle geliyordu. O boğucu yabancılık duygusu, etrafındaki her şeyi, gökyüzünü bile içine alacak kadar uçsuz bucaksızdı. Bir de uğultu vardı, başından beri buralardaydı, uğultunun ekşimsi, acı tadını alabiliyordu. Beyninin kafatasının içinde sağa sola koşturduğunu duyumsuyordu, belli ki bir çıkış yolu peşindeydi. Aklına geleni evirip çevirdi. Koşullar farklı olsa şüpheye kapılabilir miydi? Gerçi bu koşulların neler olduğunu bilmiyordu. Yalnızca farklı ya da başka koşullar diyebilirdi. İşte o durumda, ortasına düştüğü bu akıllara zarar neyin... neyin... yerleşimin diyelim, gerçekte var olduğundan, geçmiş zamanlarda, görece yakın ya da uzak zamanlar olabilir, insanların artlarında bıraktığı kimi izlerin şurada burada görülebileceğinden şüphe edebilirdi. İçerden bir küt sesi duydu. Belki de başka-farklı koşullar falan yoktu, dünya denen şey burada, etrafındaydı. Tabii, o uzun, upuzun zaman boyunca felaketin daha şiirsel temsil edilebildiği anlar da olmuştu. Kaldı ki şüphe de etmiyordu, bu beton kalabalığında, “dümdüz ve boş” kelimelerinin neden aklına geldiğini merak ediyordu daha çok. Masada duran çay bardağını ve e... | Devamını görmek için bkz. |  |
|