| 13X19,5 cm, 320 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Ah Avrupa! Özgün adı: Ach Europa! Çeviri: Sezer Duru Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Baskı Kıral Matbaası Mücellit Tan Mücellithanesi Film Doruk Grafik Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 1990 |
Tek bir Avrupa var mıdır? Güncel siyasetten kültüre her alanda tekil ve bütünlüklü bir olgu olarak ele alınan "Avrupa" ne ölçüde gerçektir? Yoksa Avrupa dendiğinde kastedilen salt İngiltere, Fransa ve Federal Almanya mıdır? Ah Avrupa'da Enzensberger, Avrupa'nın güç odaklarını oluşturan bu üç ülkeyi kasıtlı olarak dışarıda bırakıyor ve bizi farklı bir Avrupa yolculuğuna çağırıyor. Tüm homojenleştirme çabalarına rağmen varlığını sürdüren kuraldışı Avrupa'yı esprili bir dille ve röportaj tekniği kullanarak anlatıyor. İnsanı uysallaştırmayı totaliter rejimleri kıskandıracak ölçüde başaran İsveç'ten okyanusta yalnız ada misali yitik imparatorluğunu arayan Portekiz'e, yasaların başkaları için yapıldığına inanılan İtalya'dan dünyanın manevi liderliği rüyasını yaşayan Polonya'ya, petrolden gelen zenginliğini ülkenin en ücra köşelerine kadar 49 havaalanı yaparak çarçur eden Norveç'ten eceliyle ölen diktötürünü gömdükten sonra can sıkıcılık derecesinde çağdaşlaşan İspanya'ya, Doğu Bloku'nda son yıllarda yaşanan değişimleri kendi bütçesinde çoktan gürültüsüz patırtısız gerçekleştirmiş olan Macaristan'a uzanan bir yolculuk bu. Avrupa Topluluğu'na girme çabalarının söz konusu olduğu ülkemizde bu kitap, Avrupa'yı tek bir blok olarak görmenin ne kadar yanıltıcı olduğuna dikkat çekmesi açısından önem taşıyor. | İÇİNDEKİLER |
İsveç Sonbaharı İtalyan Taşkınlıkları Macar Karmaşası Portekiz Kuruntuları Norveç'in Çağdışılığı Polonya Rastlantıları Kırık İspanyol Parçaları Deniz Kıyısındaki Bohemya | OKUMA PARÇASI |
Hans Magnus Enzensberger, Bölüm 1, "İsveç Sonbaharı", s. 7-33 Seçim Partisi "Kimi seçersek seçelim, sonuçlar ne olursa olsun: Hepimiz sosyal demokratız," diyordu eskimiş tüvit ceketli adam, kırmızı şarap dolu bardağını şerefime kaldırırken. Onun bu gözlemi beni şaşırtmadı, çünkü davetli olduğum bu seçim partisi işçi hareketinin ünlü ideologlarından birinin Vasastadt'daki evinde veriliyordu, asansör yoktu ve üç kat çıkılıyordu. Olof Palme'nin seçim başarısını kutlamak için tamamen kendi aralarında olma isteğindeydiler, bana öyle geldi. Yıl 1982 idi ve Palme başarısının doruk noktasına erişmişti; oysa dört yıl sonra bu başarı çok acıklı bir biçimde noktalandı. Ev özentisiz ve alçakgönüllü bir biçimde döşenmişti, biraz ihmal edilmişe benziyordu; oradan buradan toplanmış sandalyeler, duvarlarda eski afişler, tahta raflarda kitaplar. Tüm eşyalarda belirli bir İkea(1) ruhu. Bizde, Frankfurt ya da Berlin'de genç öğretmen çiftler, radyo oyunu yazarla... Devamını görmek için bkz. | |
|