Müjgân Halis:
"İntiharların sorumlusu devlet"
Halime Karakaş, Gerçek Hayat, 21 Haziran 2001
Batman'daki intiharları konu eden bir kitabınız çıktı. İntiharların neden özellikle Batman'da ve bu dönemde yoğunlaştığına dair bir sonuca varabildiniz mi?

Feodalizm ve kapitalizm arasında bir yerlerde yaşadıkları, ne Türk ne Kürt olabildikleri, ne kadınlıklarını ne de insanlıklarını yaşayabildikleri için intihar ediyorlar. Yani ne tam özgür ne de tutsak oldukları için intihar ediyorlar. Batmanlı kadınlar, bundan birkaç yıl öncesine kadar süren ve yaklaşık 15 yıllık görece bir özgürlük dönemi yaşadılar. Bu çok ciddi çatışmaların yaşandığı bir dönemdi. Bölgedeki kadınlar, kocalarının ve oğullarının hayatta kalabilmesine endeksledikleri hayatlarını ve bir anlamda da kadın oluşlarını ertelemişlerdi. Erkekler kadar kadınlar da politikleşmişti. Bu süreç içinde büyük bedeller ödediler. 15 yıldan sonra, artık silahların sustuğu dönemde ödedikleri bedellerin meyvelerini toplamak istiyorlardı. Ama 15 yıl öncesinin katı toplumsal baskısıyla karşılaşınca yanılmış olduklarını anladılar. Talepleri de son derece basit şeylerdi. Rahatça sokağa çıkmak, erkek arkadaşlarıyla konuşabilmek ve anlaşılmak istiyorlardı. Tepkilerini anlatmanın yolu olarak da yaşamlarından vazgeçmeyi seçtiler.

Kitabınızda örnek olarak ortaya koyduğunuz iki intiharda da aile baskısı yok. Bir tanesi 11 yaşında bir çocuk, diğeri de o topluma göre son derece özgürlükçü bir ailenin kızı…

Kendi hayatları baskılanmasa da toplumsal baskıyı onlar da hissediyordu. Her gün iki-üç cinayete tanık oluyorlardı. O ortam içinde 15 yaşındaki kızlar dağa çıkıyordu. Şimdi ise hiçbir şey yapamıyorlar. Dağın alternatifini bulamadılar. Evlerinin olduğu sokak bile o kızlara yasaklandı. Ailesi baskı yapmasa da intihar eden o kız için bir caddeden iki kere geçmek afedersiniz "or…." olarak adlandırılmak anlamına geliyor. Onların en büyük handikapı kentte yaşayan bireyler gibi rest çekme, bırakıp gitme iradesine sahip olmamaları. Ancak hayatlarına son verebiliyorlar. Televizyondan görüp öğrendikleri şeyler de onlarda sadece özenti yaratıyor. Benim oradaki görüşmelerimden öğrendiğim şey şu oldu: Bu kızlar daha önce aileleriyle, okulda ya da toplumsal hayatta bir problem yaşadıklarında dağa çıkıyorlardı. Bu onlar için hem bir tepki hem de kaçış yoluydu ama artık bunu yapamıyorlar. Batman PKK'ya en çok kadın gerilla veren yerdi.

Bütün bu olup biteni oradaki feodal yapının yarattığı toplumsal baskıya yüklemiş olmuyor musunuz? İntiharları feodal yapının çözülmesi ve yerine başka bir şeyin ikame edilmemiş olmasıyla açıklayanlar da var.

Doğru. Güneydoğu'da kapitalizm zorla getirilmiş bir olgu. Ama oradaki yapı kapitalizmin kendi işine gelen unsurlarını, mesela pazar ekonomisini alıyor ama aile ya da toplumsal ilişkiler anlamında asla kendini yeniliğe açmıyor. Bence bunun nedeni Batman'ın Güneydoğu'nun en dindar bölgesi olması.

Aynı zamanda PKK'ya en çok gerilla veren bölgesi de, öyle mi?

Evet. PKK'nın içinde çok dindar kişiler de vardı. Ayrıca oradaki halkın İslam inancı, dogmalarla geleneksel doğrularla iç içe geçmiş bir İslam. Bu yüzden de en büyük sıkıntıyı kadınlar yaşıyorlar.

Olayın başka bir yönü daha var gibi. Gerçi bu konuda yöre halkı konuşmamakta ısrarlı ama şöyle şeyler söyleniyor: Orada kızlar devlet memurlarıyla cinsel ilişkiye girdikleri ve daha sonra bunu kaldıramadıkları için de intihar ediyorlar. Bu doğru mu?

Aileler asla konuşmuyor. Çok ciddi bir güvensizlik yaşıyorlar. Sadece bahsettiğiniz konuda değil hiçbir konuda konuşmuyorlar. Hele de Batı'dan gidip "Ben gazeteciyim" dediğinizde hiç şansınız yok. Ben, onlar için önemli olan kişilerin referanslarıyla ve hatta bizzat oradan bazı kişilerle beraber gittim de ancak bazılarını konuşmaya ikna edebildim. Diğer meseleye gelince: İntihar eden kızların hepsine otopsi yapılmış. Bu raporları ben de gördüm. Bakire olmayan sadece iki kişi vardı. Bunlardan biri cinsel ilişki yoluyla bekâretini kaybetmiş. Bu durumda intiharın sebebi budur diyemeyiz. Bu elle tutulur olması açısından tercih edilir bir sebep bile olabilirdi ama öyle değil.
       Askerlerin yöredeki genç kızlarla ilişkiye girdikleri bir gerçek. Lise önlerinde bekleşiyorlar. Bu tür ilişkileri yaşayan genç kızlar var ama intihar edenler onlar değil. Vali bile böyle şeylerin yaşandığını kabul etti. Oradaki polis ya da askerler yöre halkından farklı bir ideolojik bakışa sahipler. Çoğunluğu MHP'ye angaje. Yöre halkının yüzde 80'i ise HADEP'li. Oradaki Kürt kızlarıyla gönül ilişkisi yaşamak ise savaşın devam eden başka bir boyutu.
       Kürtlerin namus konusundaki hassasiyetlerini düşününce, bunun hiç de küçümsenmeyecek bir savaş taktiği olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Silahla, kan dökerek değil psikolojik bir savaş yöntemi bu. İlle de yatıp kalkmak değil, bir kafeye götürüp elini tutmak bile büyük başarı onlar için. Ben şahsen bunun bilinçli ve sistematik olduğunu düşünüyorum. Zaten askerlerin kızları imam nikâhıyla alıp, onlara ev açıp sonra da bırakıp gittikleri bilinen şeyler.

Peki aileler bu konuda hiç konuşmuyorlar mı?

Onlar kızlarının intihar ettiğini bile kabullenmek istemiyor. İntihar etmiş kızlarına büyük bir ayıp getirmiş gözüyle bakıyorlar. Çocuklarını kaybetmiş olmaktan dolayı elbette ki üzülüyorlar ama bunu alınlarına vurulmuş kara bir leke olarak gördükleri için bu üzüntüyü evlat acısı gibi yaşamıyorlar. Çünkü onlar 15 yıldır evlatlarıyla onur duymaya alışmışlar. Eğer PKK'ya yakın bir aileyse, "Keşke Hizbullah öldürseydi", Hizbullah'a yakınsa, "PKK öldürseydi ya da askerler öldürseydi," der. Ben de öyle bir yapı içinde yetiştiğim için iyi biliyorum. İntiharı konuşamadığınız bir durumda kalkıp "Kızlarınız askerlerle ilişkiye giriyormuş. Ne diyorsunuz?" gibi bir soruyu soramazsınız bile.

Feodal yapı, aşiret ilişkileri canlı diyorsunuz. Bunu sadece sözünü ettiğiniz baskıdan yola çıkarak mı söylüyorsunuz?

Belki eskisi gibi katı ağalık yok ama ailelerde bu rolü sürdüren babalar ya da ağabeyler var. Particilik bile aşiret ilişkilerinin bir devamı gibi yürütülüyor. Mesela adam karısını dövüyor. Şayet şikâyet edebileceğini akledebiliyorsa, kadın kocasını HADEP İl Başkanına şikâyet ediyor. Zaten partililer de aşiret ilişkilerinin itibarlı kıldığı kimselerden oluşuyor.
Okuyabileceğiniz diğer Müjgân Halis söyleşileri
▪ "Adlarını bile yazamadık"
Müjgân Halis, Pazar Sabah, 1 Kasım 2009
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X