Nadire Mater:
"Arayışın adresidir sokaklar"
Ömür Şahin, Radikal Kitap Eki, 26 Haziran 2009
'Başka bir gazeteciliğin mümkün olduğu' anlayışıyla yıllardır toplumsal hafızanın diri kalmasına katkıda bulunan Nadire Mater, geçtiğimiz yıl kırkıncı senesi dolayısıyla bolca anılan 68 hareketini Sokak Güzeldir: 68'de Ne Oldu? kitabında dönemin politik mücadelesi içinde yer alanların hikâyelerine kendi bakış açısını katarak anlattı. Yayımlandığı tarihte hem hukuki hem de politik olarak gündem yaratan Mehmedin Kitabı'nın yazarı Mater, dönemi Işık Alumur, Ertuğrul Kürkçü, Oral Çalışlar, Hatice Yaşar, Neşe Erdilek gibi yirmi bir ismin kişiselden toplumsala uzanan '68 hikâyesini hem gazeteci hem de o mücadelenin içinde yer almış bir 'kadın' olarak derledi. Son dönemde Bianet Bağımsız İletişim Ağı'nda Proje danışmanlığı görevini yürüten Nadire Mater'le 68'i ve sokaklar'ı konuştuk.

Sizin yaptığınız diğer işlerde de, gazetecilik anlayışınızda da 'başka bir şey söyleme' kaygınız var. Sokak Güzeldir kitabı da 68'i başka bir dille anlatmak için mi yaptınız? Daha önce yapılmış çalışmalardan farkı nedir bu anlamda?

Yine özünde bir gazetecilik çalışması. Sokak Güzeldir'de 1968 yılındaki önemli eylemlerin öncülerinin yanı sıra öncü gibi görünmeyip de aslında eylemlerin içinde yer alan kadınlar da konuşuyor. Bütün dünyada kadınların görünmez kılındığı 68 hareketinde bu önemliydi. Mesela kitabın kapağında sadece erkekler var, hep böyle çekilmiş fotoğraf, içinde kadınların da yer aldığı bir fotoğraf bulamamak özellikle editörüm Müge Gürsoy Sökmen'le ikimizin o kadar hoşuna gitmedi ama... Aslında, bu tür durumlarda bugün de genelde erkeklerin önde yürüyor ve fotoğraflar da erkekler çıkıyor, kadınlar yokmuşçasına.. Buradan fotomuhabiri arkadaşlarımıza bir mesaj çıkartılabilir, o da kadınlar her yerde var, dolayısıyla gittikleri yerlerde masaları değil kitleleri çekmeye gayret göstersinler. Anlatıların hangi ortamda yaşandığı önemliydi, dolayısıyla Türkiye ve Dünya 1968 bölümleri de kitapta yer alıyor. Neler okuyor, hangi şarkıları söylüyor, neler giyiyorduk? Bana önemli geldi. Bütün bu kalkışma yaşanırken bizler nasıl bir örgütlenme içindeydik? Bu soruyu da Türkiye İşçi Partisi'nden Dev-Genç'e, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'ne (THKP-C) kadar uzanan örgütlülükleri çerçevelerle vermeye çalıştım.

Bugün o yıllara baktığınızda, kör bir nokta var mı? Bence, 'kadın' 68 kuşağı için böyle bir noktaydı; sizin için değildir ama...

Benim için de öyleydi. O zaman devrimciyiz hepimiz. Devrimci olduğumuza göre, inançlarımız, inançsızlıklarımız, etnik kökenlerimiz ve toplumsal cinsiyetlerimiz... Bütün bunlar bizim için mesele değildi. Onun için yürüyüşlerde erkeklerin en önde olması asla beni rahatsız etmiyordu. O gün bildiklerimiz bu günkü gibi düşünmemize imkân vermiyordu.

Neden, ne eksikti peki? Genelde bu soruya Türkiye daha gelenekçiydi cevabı verilir...

Esasında dünyadaki hareketlere bakıldığı zaman birbirinden çok da farkları yok. İkinci dalga feminizm Amerika'da 68'lerde başlıyor. Diğer ülkelerde de gecikerek geliyor. Bizde fazla gecikti. Biz başka bir dünya isterken, yaşadığımız adaletsizlik ve eşitsizliklere karşı çıkarken toplumsal cinsiyet anlamında bir bakışımız olamazdı. Aydınlanma 1980 askeri darbesi sonrasında feminist öncülerle başladı. Bir de o yıllarda cezaevlerinde daha çok erkek, cezaevi kapılarında daha daha çok kadın vardı. Biz kadınların dışarıda kadın erkek ilişkilerini daha çok sorgulamaya başladığımızı söyleyebiliriz. daha çok geliştik, daha çok Zaman içinde ve dünyadaki kalkışmalarla feminizm anlamında bütün bunlar bizi besledi, farkındalık yarattı.

68'i nasıl tarif edersiniz?

Sokak benim için her zaman çok önemli oldu. Şimdi 68'den 41 yıl geçmiş ben de 60 yaşındayım hâlâ sokaklarda olmak son derece önemli geliyor. Sokaklar hem özgürlük vaadi, hem de özgürlük arayışının adresi. Kadınlar yıllardır boşuna demiyorlar 'Sokaklarda olmak istiyoruz, sokaklar bizimdir' diye. Ama halen Türkiye'de ve dünyada birçok yerde sokaklarda olmak o kadar kolay olmuyor. Faşizm koşullarında da Türkiye'de insanlar üç-beş kişi de olsa sokağa çıkmayı denediler. Ve sokakta olduğun zaman bir sonuç alma ihtimali her zaman var. 68 neydi dersen beni en çok heyecanlandıran 'isyan’. Bu isyan hayatın bütün alanlarını kaplayan bir isyandı. Bugün hâlâ aynı mücadele heyecanıyla sokaklarda olanlar itirazlarını ve sorgulamalarını sürdürüyorlar.

Hep konuşulur ya, hatalar neydi o yılların politik mücadelesinde?

Hataları yaşarken görsen hata yapmazsın. Sokak Güzeldir'de konuşan yirmi bir 68'li bugünden bakarak değerlendiriyorlar bütün bir hayatı. Sonuçta, artı eksi yirmilerini süren genç kadınlar ve erkeklerden söz ediyoruz 68 derken.

O gün kadınlar ön saflarda olsaydı. Mücadele tarihi değişir miydi?

Ben bugün öyle bir tartışmayı yerinde bulmuyorum. Her şey kendi ortamında yaşanıyor sonuçta. Bugün baktığında eleştirebileceğin pek çok şey olabilir. 68'in tarihi, tüm yaşanmışlıklar gibi, bugünün muhalif hareketleri, gençleri için okudukça, tartıştıkça zenginleştirici olduğu gibi, 'keşke'leri de önleyebilir kanımca.

68 ortak bir ruhun hareketi olsa da her ülkede farklı özellikler de gösteriyordu...

Temel olarak 'üniversite meselesi' öne çıkıyor. Tüm dünyada Kapitalizmin geldiği noktada üniversitelerde sanayiye uygun insan yetiştirilmesi ihtiyacı söz konusu. Bu nedenle pek çok yerde ikiye katlanıyor üniversiteye giden gençlerin sayısı. Dolayısıyla, mesela benim gibi, İstanbul ve Ankara gibi merkezlerde değil kasabalardaki gençler için de okumak ulaşılabilir bir imkân haline geldi. Böyle bir heyecan ve iştahla üniversiteye geldiğinde, 1961 Anayasası'nın getirdiği sınırlı 'özgürlük' ortamında, artan kitap sayısı da dünyanı aydınlatıyor, insanı besliyor. Okuyorsun, tartışıyorsun. Okulların da, ülkenin de başka türlü olabileceğini, adaletsizlikleri, sömürüyü görmeye başlıyorsun. Bu ortamda önce Üniversitede demokrasi istiyorsun ve devamla ülkede. Okulda sorun çok; öğrenci çoğalmış, imkânlar aynı. Yurtlar, amfiler yetmiyor, burslar, krediler yetersiz. Mesela yurt meselesi Paris'te Almanya'daki üniversite işgallerinde de başta gelen nedenler arasında.

Kitapta anlatıldığı gibi, Fransa'da ilk eylemler başladığında, ilk talepleri kızlarla oğlanların aynı yurtta kalması...

Doğru. Enteresandır, o dönemde Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'yle Gazi Eğitim Enstitüsü'nde kızlar oğlanların yurtları aynı binalardaydı. Buradan kendimize pay çıkarırsak, daha 'ileri' bir yerdeydik. Dünya gençliğinin Türkiye'de de olduğu gibi ABD emperyalizmi ve ülkelerindeki ABD askeri varlığına karşıtlığını da hatırlayalım. Vietnam savaşı da ABD hegemonyasını daha görünür kılıyordu. Televizyonun yeni yaygınlaşmaya başlaması, haberleşmenin hızlanması etkiliydi. Farklılıklar açısından bakıldığında, mesela ABD'de gençler daha çok 'savaşa hayır' diyerek celp kâğıtlarını yakarken, Avrupa ve elbette Türkiye'de, Vietnam Halk Kurtuluş Ordusu'nun zaferi üzerinden yürüyen bir dayanışma vardı.

Afrika ve Avrupa...

Afrika'da diktatörlükler var, ulusal kurtuluş mücadeleleri ve iç savaşlar sürüyor; gençlerin üniversitelerdeki isyanları da. Avrupa'da İspanya, Yunanistan ve Portekiz'deki dikta rejimlerinde de gençler yine üniversitede özgürlük için ayaklanıyorlar, devamla da tüm ülke için demokrasi mücadelesine girişiyorlar. . Sovyet Bloku'da zor durumda; Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı tanklarının Çekoslavakya'yı işgali de protestolara yol açıyor. Dolayısıyla iki blok gençlerinin rejimleriyle dertleri vardı. Tabii, gençlik derken, işçi ve köylü gençliği de unutmamak gerekiyor. Fransa'da, İtalya'da yaygın grevler yaşandı. Türkiye'de de 68'de artarak sonrasında grevler arttı, üreticiler mitinglerde sorunlarını, talepleri dile getirdiler. Özgürlük arayışıyla özetlenebilecek bir 68'den söz etmek mümkün. Tabii 68 dediğimiz bir yılın öncesi ve sonrası süreçler var. 366 gün değil. Zaten biz de 1968'in '1968' olduğunu yaşarken bilmiyorduk.
Okuyabileceğiniz diğer Nadire Mater söyleşileri
▪ "Reddedişteki özgürleşme"
Siren İdemen, Express, Ağustos-Eylül 2009
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X