ISBN13 978-605-316-058-8
13,5x21,5 cm, 516 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Her Şeye ve Herkese Karşı Lacan, 2012
Dün Bugün Jacques Lacan, 2013
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Giriş, s. 11-14

“Bir insanı tanıyan son kişi de ölmedikçe, o insan gerçekten ölmüş sayılmaz,” diyordu Jorge Luis Borges. Çocukluklarında onu yakından görebilmiş birkaç kişi hâlâ yaşıyor olsa da, artık Freud için bunu söyleyebiliriz. Freud ömrünü yazmakla geçirmiş ve gelecekte biyografisini yazacak olanların işini zorlaştırmak amacıyla bir gün çalışma belgelerini ve mektupları yok etmiş olsa da, kendini izlere, arkeolojiye ve belleğe öylesine adamıştı ki, yitirilmiş olanlar korunanların yanında hiç kalır. Durum böyle olunca, tarihçiler çok fazla arşivle, dolayısıyla da sonsuz sayıda yorumla karşı karşıya kalıyor.

Freud, yirmi kadar kitap ve üç yüzden fazla makalenin yanı sıra, Londra’daki Freud Müzesi’ne yerleştirilen devasa kütüphanesinde bulunan yapıtlar içinde önemli sayıda not, karalama, ajanda, ithaf ve dipnot bıraktı. Öyle görünüyor ki yirmi bin civarında mektup kaleme aldı; bunların ancak yarısı bugüne ulaştı. [1] Bugün mektuplarının çoğu Fransızcada yayımlanmış durumda, yayımlanmamış olanlar da zaten henüz Almanca yayıma hazırlık aşamasında. Viyana’dan New York’a göçen psikanalist Kurt Eissler’in 1950’lerde gerçekleştirdiği, büyük bir zenginlik sergileyen söyleşi ve katkıları ve artık kimlikleri saptanmış olan ama çoğu pek tanınmayan yaklaşık yüz altmış hastayla ilgili metinleri de bunlara eklemek gerek.

Freud’un yaklaşık elli dile çevrilen yapıtları 2010’da kamu malı haline geldi. Otuz yıl süren polemiklerden ve şiddetli kavgalardan sonra, artık Freud arşivlerine ulaşmak mümkün. [2] Belgelerin çoğu Washington’daki Kongre Kütüphanesi’nin (Library of Congress - LoC) elyazmaları bölümünde; Viyana Freud Müzesi’nde de çeşitli belgelere başvurulabilir.

Sonradan ABD vatandaşlığına geçen tilmizi Fritz Wittels’in kaleme aldığı ve 1924’te, Freud sağken yayımlanan ilk biyografisinden başlayarak, 1988’de Peter Gay tarafından yayımlanan çalışmaya dek, Freud’ un onlarca biyografisi yazıldı. Ernest Jones’un üç ciltlik anıtsal yapıtı da bunların arasında yer alıyor. Bu yapıt, 1970’ten başlayarak, Henri F. Ellenberger tarafından ve benim de katıldığım bilimsel tarihyazımı çalışmaları tarafından tartışma konusu haline getirildi. 1996’da, ilk Latin Amerikalı Freud biyografisi yazarı Emilio Rodrigué’nin kaleme aldığı tarihyazımı çalışmasını saymıyorum bile; Rodrigué yaşlı Avrupa’nın çıkardığı bir biliminsanından çok, Garcia Marquez karakterlerini andıran, akıldışı bir Freud yaratma cesaretini gösterdi. Freudcular, post Freudcular, Kleincılar, Lacancılar, kültüralistler, bağımsızlar; her psikanaliz ekolünün kendi Freud’u vardı ve her ülke kendi Freud’unu yarattı. Freud’ un yaşamının her ânı defalarca ele alındı ve yapıtının her satırı farklı şekillerde yorumlandı; öyle ki çeşitli temalar içeren, “Freud ve...” diye başlayan yayımlanmış tüm denemelerin Georges Perec tarzı bir listesini yapmak mümkün: Freud ve Yahudilik, Freud ve din, Freud ve kadınlar, klinisyen olarak Freud, purolarıyla birlikte Freud aile arasında, Freud ve nöronlar, Freud ve köpekler, Freud ve farmasonlar, vb. Ama aynı zamanda, radikal Freud karşıtları (ya da Freud bashing* yanlıları) açısından bakarak şöyle bir liste de yapılabilir: açgözlü Freud, gulag kliniği şefi Freud, şeytani, ensestçi, yalancı, sahtekâr, faşist Freud... Her tür ifade biçimi ve anlatılarda, karikatürlerde, resimli romanlarda, sanat kitaplarında, portrelerde, resimlerde, fotoğraflarda, klasik, pornografik ya da polisiye romanlarda, sinema filmlerinde, belgesellerde, televizyon dizilerinde daima Freud’a rastlamak mümkün.

Aşırı övgü ya da nefret içeren yazılarla, bilimsel çalışmalarla, yenilikçi yorumlarla ve haddini aşan beyanlarla geçen yılların ardından, XX. yüzyılın ikinci yarısında metinlerine defalarca geri dönüldükten sonra, bugün hâlâ Freud’un hakikatte kim olduğunu anlamakta büyük güçlük çekiyoruz; sonunda bu kadar yorum, fantezi, efsane ve söylenti fazlalığı, düşünürün kendi çağındaki ve bizim çağımızdaki paradoksal yazgısının üzerini örter hale geldi.

İşte bu nedenle, verdiğim eğitim çerçevesinde ya da yaptığım yolculuklar ve araştırmalar vesilesiyle Freudcu belleğin metinleri ve mekânlarıyla uzun zaman boyunca bizzat iştigal etmiş biri olarak, Freud’un yaşamını, yazılarının oluşumunu, Belle Époque’un** şafağında öncülüğünü yaptığı simgesel devrimi, 1919-29 arasındaki “Çılgın Yıllar”ın kötümser kargaşasını, diktatörlük rejimlerinin Freud’un faaliyetlerine son verdiği acı dolu anları eleştirel biçimde ortaya koyma işini üstlendim. Arşivlerin açılması sayesinde henüz yararlanılmamış bir grup belgeye erişebilmem, böyle bir yaklaşım benimsememe olanak sağladı ve uzun zamandır çok kaliteli İngilizce araştırmaların hâkim olduğu bu alanda henüz hiçbir Fransız tarihçinin şansını denememiş olması da bu girişimi kolaylaştırdı.

Yaptığımız uzun bir sohbet sırasında, tereddütlerimi dinleyerek bu işe girişmem için beni coşkuyla yüreklendiren ve bana, yaşadığı çağ tarafından biçimlendirilirken aynı zamanda kendi çağını biçimlendiren Freud hakkında araştırma yapmanın yollarını gösteren merhum Jacques Le Goff’a bu vesileyle şükranlarımı belirtmek istiyorum.

Dört bölümden oluşan bu kitapta, Doğu Galiçyalı Yahudi tüccarların soyundan gelen ihtiraslı bir adamın varoluş öyküsünü bulacaksınız. Bu adam, karanlık bir çağ boyunca (Merkezi İmparatorlukların*** parçalanması, Birinci Dünya Savaşı, ekonomik kriz, Nazizmin zaferi) aynı anda birden fazla şey olma lüksünü kendine tanıdı: Cinselliği daha iyi denetleyebilmek amacıyla serbest bırakmayı hedefleyen aydın bir muhafazakâr, bir bilmece çözücüsü, dikkatli bir hayvan cinsi gözlemcisi, bir kadın dostu, İlk Çağ hayranı bir stoacı, imgelemin içerdiği “yanılsamaların yıkıcısı”, Alman romantizminin mirasçısı, bilincin kesinlik olarak sunduğu şeyleri dinamitleyen biri, ama aynı zamanda ve belki de hepsinden önce, hem Yunan Tragedyaları (Oidipus) geleneğine hem de Shakespeare tiyatrosunun mirasına (Hamlet) bağlı, Yahudiliğin ve cemaat kimliklerinin yapı sökümcüsü Viyanalı bir Yahudi.

Zamanının en sağlam bilimi olan fizyolojiye yönelirken, bir yandan da nevrastenisini iyileştirmek için kokain kullandı ve 1884’te kokainin sindirime yararlarını keşfettiğine inandı. Faust ile Mefisto’nun, Yakup ile Meleğin savaşıyla özdeşleşerek, akıldışının ve rüyaların dünyasında maceraya atıldı. Ardından, bir bilinç devrimi arayışı içindeki tilmizlerini bir araya getirerek, Platoncu cumhuriyet modeline uygun bir yandaş grubu oluşturdu. Tezlerini bilimin tüm alanlarına uygulama iddiasında bulunduğu halde modellerini ödünç alan çağdaşlarının getirdiği edebi yenilikleri yanlış değerlendirdi, zamanının sanatını ve resmini görmezden geldi, daha çok muhafazakâr bir ideolojik ve siyasi konum benimsedi ama modern öznelliğe öylesine şaşırtıcı bir kökenler mitolojisi dayattı ki, birileri bu mitolojinin kökünü kazımak istedikçe, o sanki daha da çok hayatiyet kazanıyor. “Ünlü bir şahsiyet” olarak Freud’un öyküsünün yanına, aynı zamanda, konu oldukları “vaka” sunumlarıyla ilgisiz bir “paralel yaşam” süren bazı hastalarının öyküsünü de koydum. Başka bazı hastalar tedavilerini kurgu olarak yeniden yazmıştı; nihayet, daha anonim olan bazıları ise arşivlerin açılmasıyla gün ışığına çıktı.

Freud her zaman, bilinçdışında keşfettiği şeylerin, insanların başına gerçekte gelecekleri öncelediğini düşünürdü. Ben bu önermeyi tersine çevirmeyi ve Freud’un keşfettiğini düşündüğü şeyin aslında bir toplumun, aile ortamının, siyasi durumun ürünü olduğunu göstermeyi tercih ettim; Freud anlamlarını ustaca yorumlayarak bunları bilinçdışının bir yapımı olarak tanımlıyordu.

İşte, evvel zaman içinde bir insan olarak Freud’un ve yapıtının öyküsü; irili ufaklı olayların, özel yaşamın ve kamusal yaşamın, deliliğin, aşkın ve arkadaşlıkların, uzun vadeli diyalogların, bitkinlik ve melankolinin, ölüm ve savaş trajedilerinin birbirine karıştığı, daima belirsiz, daima yeniden icat edilmesi gereken bir geleceğin krallığına sürgünle sonlanan uzun süreli bir anlatının zamanı içine yerleştirilmiş olarak Freud ve yapıtı.

* Ing. Freud’u harcama, tepeleme; s. 466 vd. -ç.n.

** s. 115. -ç.n.

*** Avusturya-Macaristan, Almanya ve Osmanlı İmparatorlukları. -ç.n.

Notlar


[1] Freud’un yapıtlarının basımları konusunda uzman olan Gerhard Fichtner (1932¬2012), hayatını Freud’un yayımlanmamış yazılarını araştırmak ve mektuplarını toplamakla geçirdi. Bkz. “Les lettres de Freud en tant que source historique” ve “Bibliographie des lettres de Freud”, Revue internationale d’histoire de la psychanalyse, 2, 1989, s. 51-81. Ayrıca bkz. Ernst Falzeder, “Existe-t-il encore un Freud inconnu?”, Psychothérapies, no. 3, cilt 27, 2007. Metne dön.
[2] Bu çalışmada kullanılan kaynakların düzenlenmesine ilişkin gerekli tüm bilgileri Sonsöz’de ve eklerde veriyorum. Kitabın sonunda, Freud arşivleri etrafında dönen tartışmaların anlaşılmasını sağlayacak soyağacı ve kronoloji bilgilerinin yanı sıra bir tarihyazımı denemesi de bulacaksınız. Mevcut biyografilerin çoğuna farklı notlarda değiniliyor. (Ayrıca bkz. s. 8’deki Yayıncının Notu. -e.n.) Metne dön.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X