ISBN13 978-975-342-238-3
22x21.5 cm, 174 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Behçet Çelik, “Yürüyenlerin halleri”, Virgül, Sayı 27, Şubat 2000

12 Eylülle birlikte çocukluklarından çıkanlar Milliyet Çocuk'u iyi anımsarlar. Kendi adıma söylersem, düzenli olarak bir dergiyi takip etme alışkanlığım onunla başlamıştı. Abone olmak, dergi ciltletmek gibi alışkanlıklarım da... Pek çok yazar ve çizerle ilk kez Milliyet Çocuk'ta tanışmışımdır. Bunlardan birisi de Tan Oral'dı. Onun "Çocuk" adını verdiği kahramanının maceralarını şimdi çok iyi anımsamıyorsam da, "Çocuk"un bakışları kalmış aklımda. Şaşkın şaşkın bakardı olup bitenlere. Sokakta yürüyen kalabalıkları gördüğümde, gecenin bir vakti silah sesleri duyup ailece yere yattığımızda ya da mahallemizdeki fotoğrafçının biz önünden geçmeden beş dakika önce tarandığını öğrendiğimizde benim ve kardeşimin baktığı gibi bakardı belki de.

Birkaç yıl sonra düzenli takip ettiğim dergilerin yanı sıra günlük gazete okuma alışkanlığı da kazanmıştım. Günlük gazete okumak öğretici ve o yaşlarda bir o kadar da şaşırtıcı bir deneyimdi. O yıllardaki şaşkınlığımla ilgili en çarpıcı örnek, babamın BBC Türkçe servisini dinlediği sırada duyduğumuz bir habere TRT'nin akşam bültenlerinde ve ertesi sabah gazetede rastlamayınca yaşadığım şaşkınlıktır. İşte o günlerde, akşamları Cumhuriyet'i iştah ve merakla okurken babam sorardı: "Tan bugün ne çizmiş, anlayabildin mi?" Düşünür, bulmaya çalışırdım. Sık sık yinelenirdi bu. Çocukluğumda, okul kitaplarında anlatıldığı gibi masallı bilmeceli akşamlar olmamıştı. Ama şimdi, annemle kardeşimin de katıldığı "Tan Oral'ın ne çizdiğini anlamaya çalışma oyunu"nu anımsayınca, benzer bir hazzı duyduğumu düşünüyorum. Bu oyun, aynı zamanda üç beş kalem darbesiyle kimselerin söz etmeye cesaret edemediği şeylerin anlatılabildiğini görmemizi sağlıyordu. Bir anlamda, "görme biçimi"mizi değiştiriyordu. Aynı zamanda, henüz çocuk sayılacak yaştayken, esasında büyüklerin mevzuu olan "politika" hakkında, büyüklerle birlikte konuşma fırsatını veriyordu bize.

Çok sonra, Turgut Çeviker'in kısa ömürlü ama keyifli Diyojen macerası sırasında, derginin bürosunda tanıştığımızda bunları Tan Oral'ın kendisine da anlatmaya çalışmıştım, ama övülmekten, kendisinden söz edilmesinden hoşlanmadığını sezdiğim için pek de ifade edememiştim meramımı.

Metis Yayınlarından çıkan Yürüyenler adlı kitabını okurken o eski oyunumuzu yeniden anımsadım. Kitapta yer alan çizgileri 12 Eylül sonrasının karanlık günleri gibi bir baskı döneminde çizmemiş, hatta ülkemizin siyasal anlamda en özgür sayılan yıllarında, 1960'larda çizmiş Tan Oral, ama bu çizgiler de bilmece çözme hazzını duyuruyor.

Kitabın neyi anlattığı adından anlaşılıyor. "Yürüyenler" anlatılıyor. Bir ülkenin siyasal tarihinin en veciz sözünün "yollar yürümekle aşılmaz," olduğunu düşününce, yürümek eylemi hakkında daha ciltler dolusu kitabın yazılmış/çizilmiş olması beklenir, ama baştan sona bu konuyu ele alan tek kitap -yanılmıyorsam- Tan Oral'ınki. Tan Oral'ın Yürüyenler'i bana ilk olarak Sabahattin Ali'nin cümlelerini anımsattı. Ayşe Sıtkı İlhan'a yazdığı mektuplarında, konu ömrünü adadığı mücadelesine geldiğinde şöyle yazar Sabahattin Ali: "Dünyada, bütün salakların fevkinde [üstünde] yürüyen, olgunlaşan asil bir döğüşe devam eden büyük bir fikrin hareketlerini takip etmek, onun zaman zaman kanlı, zaman zaman boğulan kımıldamalarını namuslu bir insanın duyması tabii olan heyecan ve alaka ile seyretmek bir insanı başka şeylerle uğraşmaktan men edebilir." Bu uzun cümlede beni çarpan, Sabahattin Ali'nin düşünceyi hareket eden bir şey olarak tanımlaması olmuştu. Tan Oral'ın Yürüyenler'inde de gördüğümüz yürüyen kitleler değil salt başına. Aynı zamanda, hareket eden bir düşünce var. Burada, kitabın kapak tasarımına da değinmek gerek. Kapakta yürüyen bir "yürüyenler" kelimesi var. Kelimeler aracılığıyla düşünürüz, bu tasarım da yukarıdaki saptamamı doğruluyor sanırım.

Yürüyenler'in önemli bir özelliği, çizerin "Yürüyenler" hakkındaki düşüncelerindeki hareketin sona ermemiş olması. "Yürüyenler"in çeşitli hallerine ilişkin yorumlarında Tan Oral, ele aldığı sorunsalın karmaşıklığını tek bir noktaya indirgemeden çözmeye çalışmış. Çoğu kez okurunu da giriştiği çabaya ortak etmek istemiş. Kitap, "Yürüyenler"in halleri hakkında yeni sorular çıkartıyor karşımıza.

"Yürüyenler"in hallerinin özünde yürümeyenlerle karşılaşmaları yatıyor. Pek çok karikatürde bu hali ele almış Tan Oral. Bu karşılaşma çoğu kez sancılıdır. John Berger, G adlı romanında benzer bir karşılaşmayı anlatır: "Böyle bir kalabalığın karşısında, o kalabalıktan olmayan biri, iki çeşit tepki gösterebilir. Ya onda insanlığın geleceğine ilişkin bir umut görür ya da korkudan dili tutulur."

Yürüyenler'deki karşılaşmalarda farklı bir yan var. Berger bireyin "Yürüyenler" karşısındaki duygusunu ele almıştı; Tan Oral ise, bireyden çok kalabalıkların, başka grupların "Yürüyenler"le karşılaşmasını çizmiş. Yalnızca 39. sayfadaki çizgide tam Berger'ın tanımladığı şaşkınlığı görüyoruz. Öbür çizgilerdeki karşılaşmaların çoğundaysa "Yürüyenler"le "Yürümeyenler"in karşılaşması var. "Yürümeyenler"in "Yürüyenler"le ilişkisi bireyinkinden farklı ve karşılıklı bir etkileşim yaratıyor.

Tan Oral'ın çizgilerine son noktayı koymayıp onları ucu açık bıraktığını söyleyebiliriz. Aynı tema üzerine çizdiği farklı çizgilerle, "Yürüyenler"in bir halinin ya da karşılaşmanın çok farklı gelişimler izleyebileceğini gösteriyor. Belki de sloganlaşmaya en yatkın olan konuyu sloganlaştırmadan, tek bir söz ya da eyleme indirgemeden ele almasını sağlayan da bu zaten.

Örnek vermek gerekirse: "Yürüyenler"in otobüs bekleyenlerle karşılaşması üzerine çizilmiş birkaç karikatür var kitapta. Bunlardan birincisinde paralel iki doğrunun sonsuza dek kesişmeyeceğini düşündüren paralel bir konumda bu iki topluluk. İkincisinde bir kesişme var, ama kesişilen noktada kuyruktakiler yine kuyruktalar; duruşlarını belirleyen "Yürüyenler"in arasında olmaları değil, kuyruktaki yerleri ve bu kuyruk uzadıkça uzamış durumda. Üçüncü karikatürdeki kesişme ise çift anlamlı. Otobüs kuyruğundakileri "Yürüyenler"den sökülen bir sıra olarak tanımlamak mümkün, kuyruktakilerin "Yürüyenler"e katılımı daha açık ve bu kez de "Yürüyenler"den sökülenler var.

Sabahattin Ali'den yola çıkıp "Yürüyenler"i hareket eden fikir olarak tanımlamıştım. Tan Oral'ın çizgilerinde bu fikrin kendi içerisindeki hareketi ele alınıyor. Çizgilerin 1960'larda çizildiği düşünülürse, Türk solu ilk ve en derin bölünmesini yaşarken çizerin bu bölünmeyi nasıl gördüğünü de anlayabiliriz. Benim "bölünme" olarak adlandırdığım bir seri çizgi var. Bunların kimisinde başlanan yere dönme, kimisinde tıkanma, kimisinde de hedefin kayması gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Son çizgi ise "Yürüyenler"den ayrılan öteki "Yürüyenler"in sonunda aynı yola geldiklerini, ama bu arada bir kutlama olarak fiyonk oluşturduklarını düşündürdü bana. Bunu çoğulculuğun kutlanması olarak okudum. Hiç kuşkusuz bu çizgiler farklı okumalara açık. Ama dedim ya, bir yerde benim için bilmece bunlar; yanıtı tek olmayan bilmeceler üstelik. Bu arada bazı bilmecelerin çözümünü aramayı sürdürdüğümü itiraf etmeliyim.

İlk kez Millî Gençlik Teşkilatının aylık düşün-sanat dergisi olan Gençlik Dergisi'nin 89. sayısında yayımlattığında bu çizgileri Tan Oral, "Yürüyenler"i, "garip ve harikulade bir yaratık" olarak tanımladıktan sonra, "Onu tanımayanlar, tek insanla karıştıranlar, ateş açmışlar, at sürmüşlerdir üzerine, şimdi de tank ediniyorlar. Gülünç oluyor bu davranışlar, ama olayların tümü acı. İşte Yürüyenlerdeki humour burada," diyor.

Yürüyenler'in önsözünde, Tan Oral'ın bu çizgileri çizerken bunlara karikatür yerine "güldüşün" demeyi yeğlediğini öğreniyoruz. Mizahın güldürürken düşündürdüğüne işaret eden Tan Oral'ın kendi bulduğu bir sözcük bu. Son yıllarda, bazı didaktik mizahçılara tepki olarak ortaya çıkan bir tez var. Genç mizahçılar güldürürken düşünmenin ve düşündürmenin bir önceki çağa ait gerici bir yaklaşım olduğu savındalar. Oysa onların yaptıkları işlerin de bir düşünselliği var. Başkalarını güldürmek dünyanın en zor işlerinden olsa gerek. İnsanı tanımayı gerektiren bir şey; bu nedenle felsefenin ilk ele aldığı sorunlardan biri olmuştur gülme eylemi. Gülmenin ve insanı, toplumu tanımanın zekâyla ilgisi çok, ama aynı zamanda kültürel bir birikime de muhtaç bunlar.

Tan Oral, yaptığı iş üzerine düşünmüş sanatçılardan birisi. 1998'de düzyazıları da yayımlanmıştı (Yaza Çize, İris Yay.). Yürüyenler'in arka planındaki düşünselliği ve çizerin mizah ile karikatür hakkındaki düşüncelerini bu kitaptan öğrenmek mümkün. Bu arada, bilmecelerin çözümü için çizerin bize fısıldadığı ipuçları olarak da düşünebiliriz. Tan Oral'ın düzyazılarını.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X