ISBN13 978-975-342-764-7
13x19,5 cm, 200 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Mesafeyi Aramak, 2022
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Semih Gümüş, “Kabuğu kıran 1950 kuşağı”, Radikal Kitap Eki, 2 Temmuz 2010

Edebiyatımızı öteden beri bulunduğu yerden biraz ileri götürecek her yeni edebiyat düşüncesinin dilencisi olanların sayısı hiçbir zaman çoğunluğu oluşturmaz. Yerleşik olan bulunduğu durumu koruma güdüsünü hep uyanık tutarken, onu değiştirmek isteyenler hem azınlıkta kalmaya yazgılıdır, hem de çoğunluğun kem gözlerine katlanmaya. 1950 Kuşağı’nın çıkışı ve neden sonra ortaya koyduğu yaratıcılık verimi onun başlangıçta bir kelaynak gibi gösterilmesine neden oldu, üstüne düşürülen gölge uzun yıllar kalkmadı, ama asıl kazanımı da edebiyat düşüncesinin adamakıllı yerinden oynadığı 1980’den sonra yeniden tartışılması oldu. 1950 Kuşağı’nın bugün gerçek yerine konmaya çalışılmasının nedeni de öykücülüğümüzdür elbette. Belki İkinci Yeni’nin yeniden değerlendirilmesi 1950 Kuşağı yazarlarının daha iyi anlaşılmasının yolunu temizlemiştir, ama sözgelimi romandan söz açıldığında akla gelmeyen 1950 Kuşağı, öykü söz konusu edildiğinde hemen akla gelmiştir.

Gene de 1950 Kuşağı’nın edebiyatımızın niteliğinin yükselmesindeki yerinin tam değerlendirilemediğini, bu kuşağın anlamı üstüne pek çok nitelikli çalışma yapılması gerektiğini daha sık dile getirmeye başlamıştık ki, Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikâye - Türk Öykücülüğünde 1950 Kuşağı çalışması, bu düşüncemize sağlam bir temel olarak önümüze geldi. Bu kitabı okurken, eleştirinin olmadığı bir edebiyatı düşünebilirsiniz: Eleştirinin düşünsel katkısından yoksun bir edebiyat, bulunduğu yeri aydınlatır aydınlatmasına, ama bir adım ötesini gösterecek yakıttan da yoksun kalır. 1950 Kuşağı yazarlarının yazdığı öyküleri okumak, nitelikli ve güzel yazınsal metinlerden oluşan bir kuşağın içinde yaşamayı sağlar elbette, ama o güzelliği daha iyi anlamanın yolu, onu iyi anlatan eleştirinin verdiği aydınlıkla olasıdır.

Sözgelimi 1950 Kuşağı’nın Sait Faik’in Alemdağ’da Var Bir Yılan kitabından çıktığını yazarsak, bunun üstüne kırk taş daha koymak gerekir. Kuşağın tipik öykülerini yazan Ferit Edgü, “Dostoyevski’nin, ‘Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan geliyoruz,’ dediği gibi, ben de, benim kuşağımın öykü yazarlarının büyük çoğunluğu da, Sait Faik’ten geliyoruz” demiştir demesine, ama gene de bunun ne denli önemli olduğu üstüne, ancak son zamanlarda yeni bakış açıları getirilmeye başlanmıştır.

Sait Faik’ten çıkmak

Asım Bezirci de Alemdağ’da Var Yılan’ın, sert eleştiriler yönelttiği İkinci Yeni’nin kaynakları arasında bulunduğunu belirtir. Jale Özata Dirlikyapan, ‘Siyasal ve Kültürel Gelişmeler’ bölümünde, 1950 Kuşağı’nın edebiyat anlayışını doğuran nesnel etmenleri ve ülkenin siyasal ve kültürel değişiminin art alanlarını temel noktaları öne çıkararak anlatırken hem doğru seçimler yapıyor, hem de olası bütün nedenleri birbirine bağlayarak sergiliyor. ‘Edebiyat Ortamı ve Öykü Tartışmaları’ bölümünde 1950 Kuşağı’nı yaratan yazınsal nedenleri ve sonuçları çözümlerken de, belki bugün daha açıkça bilince çıkarılmış bir gerçekliği ve sonuçlarını çözümlüyor Jale Özata Dirlikyapan, ama nitelikli tutumuyla eksiklik duygusunu ortadan kaldıran bir bütüncül panorama çıkarıyor önümüze.

Ne zaman İkinci Yeni ile arasındaki benzerlik üstünde durulmaya başlandı, 1950 Kuşağı’nın önemi o zaman gerçekten anlaşılmış oldu. Önce şu var: 1950 Kuşağı’nın anlayışı elbette Batı etkisinde oluştu, ama onun aynı zamanda, içinden çıktığı geçmişi yadsıma biçiminden aldığı itki de var ve bu itki ânında yazınsal sonuçlar yaratmıştır. Öykü ve romanın 1950’lere uzanan geçmişi, geleneksel edebiyatın dışında, yenilikçi bir yönsem çıkaramamıştı içinden, ama bu durum sonsuza dek süremezdi ve dönemin bir grup yazarı ülkenin topyekûn yaşamaya başladığı değişim içinden yeni bir edebiyat kültürü çıkarmak gerektiğini anladı.

Öte yandan, Batı’nın bu yeni keşfi, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi yeni, yenilikçi, aykırı düşünce ve sanat akımlarının edebiyatımıza taşınmasına, dolayısıyla verili anlayışların dışında bir yol açılmasına neden oldu. Bu arada roman sağlam bir geleneğe sahip olmadığı için yüzer gezer durumda, güçlü bir birikime sahip olamadığı için kaygan bir zeminde bulunduğu için mi 1950 Kuşağı’nın yenilikleri roman sanatını çok etkilemedi? Jale Özata Dirlikyapan’ın çalışması geçenlerde sorduğum bir soruyu yeniden hatırlatmamı sağladı: Sait Faik’in yarattığı büyük sıçrama, öyküyü bütün bütüne değiştirmişken, neden romanı etkilemedi?

Soru önemli, ama içinden çıkmak kolay değil. Oysa gerçeküstücülük, hayalle soyutlamanın son kertesinde bulunduğu için, belki öykünün ve şiirin hemen yanına koşulmaya çok uygundur, ama insanın iç dünyasını ve hayattaki var olma sıkıntılarını kurcalayan varoluşçuluk da romanın özüne sızmaya yatkındır. Jale Özata Dirlikyapan’ın 1950 Kuşağı’nı öyküyle özdeşleştirmesi elbette anlaşılır, ama bu sınırlar içinde eksik bir yorum olarak da görülebilir bu. Sonunda bütün özellikleriyle Kuşağı oluşturan öykücüler de roman yazdı ve yazdıkları romanlar 1950 Kuşağı’nın edebiyat anlayışını tamamladığı gibi, edebiyatımızın ana akımının dışında yeni yolların açılmasına önemli katkılarda bulundu.

Gelgelelim, yenilikçi atılımları bünyesinden dışarlamaya koşullanmış olan geleneksel edebiyat anlayışımız, 1950 Kuşağı’nı da kabul etmedi. Eleştirinin sivri okları ‘bunalım, kaçış’ gibi sözcüklerle bu kuşağın yazarlarına yöneltildi. Demir Özlü o günlerde, “bu bunaltının özenti ya da ithal malı olsa bile neden varolduğunu, neden ithal edildiğini” haklı olarak soruyordu. İçine doğdukları dönemin kültürüyle bütün bütüne uyuşmaz olan edebiyat anlayışlarının ve akımlarının nedensiz doğduğunu düşünemeyiz, kalıcı olmalarına neden olan gerçeklikleri varsa. Değil mi ki gerçeküstücülük ya da varoluşçuluk dönemin Avrupa’sının çaresizliklerinden doğmuştur, 1950 Kuşağı da kendini yaratmaya zorunluydu.

Jale Özata Dirlikyapan, Zeynep Direk’in, “Türk edebiyatında öznenin doğuşu süreci ile edebiyatçıların varoluşçuluğa ilgi duymaları arasında bir koşutluk bulunduğu öne sürülebilir” sözlerini aktarıyor. Zeynep Direk bir ayrıntıyı daha saptayarak, o yıllarda tartışılanın, varoluçuluğun kendisinin değil, popüler imgesi olduğunu belirtiyor. Bu ayrıntı gerçekten önemli. Aslında bizde çoğunluğun içselleştirmeyi kabul etmediği bütün yenilikçi akımlar ya da yazarlar popüler imgelere dönüştürülerek tartışılır ve bu yaklaşım biçimi de yapanları adamakıllı rahatlatır. Çünkü bir şeyin kendisini değil de herkesçe görünen halini tartışmak, ortalama bir düzeyi yeterli bulur.

Kuşağın öncüleri

Jale Özata Dirlikyapan, Kabuğunu Kıran Hikâye’nin ‘Kuşağın İlk Yenilikçi Öykücüleri’ bölümünde üç öykücüyü değerlendiriyor: Sait Faik, Vüs’at O. Bener, Nezihe Meriç. Bu tür seçimlere karışılmaz, ama böyle bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, seçeceğim üç öykücü sanırım Vüs’at O. Bener, Ferit Edgü, Leyla Erbil olurdu. Bu arada Sait Faik’in bir 1950 Kuşağı öykücüsü olup olmadığı da ayrıca tartışmaya değer. Bana kalırsa, Sait Faik’i bir başına bırakmak daha doğru. O nasıl bir ‘çöpsüz üzüm’ olarak doğmuşsa, sonra da bir akıma bağlanmamıştır.

Alemdağ’da Var Bir Yılan, 1952’de yayımlandıktan sonra bir kuşağın kendisi için çıkış noktası olarak aldığı kitaplardan oldu, ama Sait Faik kendi yolunu ilk öykülerinden başlayarak açmıştı. Alemdağ’da Var Bir Yılan yalnızca Sait Faik’in kendisinde köklü bir dönüşüm yaratmadı, edebiyatımızda düzyazı anlayışının temelinden sarsılıp geri dönülmez biçimde kırılmasınada neden oldu. Jale Özata Dirlikyapan, Sait Faik’in modernist anlayış içine yerleştirilemeyeceğini belirtiyor; bana kalırsa, edebiyatımızda modernist değişimin düzyazıdaki ilk büyük öncüsüdür Sait Faik ve bütün bütüne modernizm içinde anlatılabilir.

Gelgelelim, bunlar daha çok tartışılacak. Kabuğunu Kıran Hikâye, 1950 Kuşağı’nın edebiyatımızdaki yerinin bugüne dek düşünüldüğünden çok daha önemli olduğunu ortaya çıkaran bütüncül bir çalışma olarak önemli, nitelikli bir eleştiri. Eleştirinin günümüzde aradığı düzeyde oluşu da bizi daha çok ilgilendiriyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X