ISBN13 978-975-342-751-7
13X19,5 cm, 336 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Nostaljinin Geleceği, 2009
Ninoçka, 2012
Başka Bir Özgürlük, 2016
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Serdar Güven, “ Şairin retorik ve gerçek ölümü”, Kitap Zamanı, 1 Kasım 2010

Hepimiz, öyle ya da böyle, günün birinde bir yazarla tanışmış ve yazarın adı etrafında örülen hale ile yazarın kendisi arasındaki farklılık karşısında hayrete düşmüşüzdür. Bizzat yazarın kendisi ya da biyografi yazarları, eleştirmenler veya medya tarafından üretilen imge ile kanlı canlı bir şekilde karşımızda duran gerçek bir türlü uyuşamamaktadır. Peki ama neden? Ne olmuştur da, zihnimizdeki imge ile karşı karşıya olduğumuz gerçek arasında bir tür yarılma meydana gelmiştir. Yazara kendi yüklediğimiz anlamdan ötürü mü şaşkınlık içindeyizdir, yoksa kimin eliyle olursa olsun yaratılan yazar imgesi karşısında yaşadığımız şaşkınlık mı bizi hayal kırıklığına sürüklemiştir? Yok eğer, 60’lı yıllarda Barthes’a kulak vermişsek, “yazarın ölümü”ne çoktan hazırızdır zaten. Bir metnin okunduğu an var olduğunu, okunduğu sürece var olacağını, dolayısıyla metnin yazıldığı an yazarından bağımsızlaşıp okurun yorumuyla yeniden yaratıldığını, yazarın işlevinin de tam da o an sona erdiğini söylemişti Barthes. Bir metnin okurun nezdinde yaşaması, yeni yorumlar kazanması için yazarın ölümünü şart koşmuştu hemen ardından. Keza aynı düşüncelerin izini, kısmen farklı görüşler öne sürmekle birlikte, Michel Foucault’nun “Yazar Nedir?” başlıklı ünlü yazısında da görmüşüzdür. Paul De Man de “Suretsizleşme Olarak Otobiyografi” adlı incelemesinde, Fransız yapısalcılığın izlerini taşıyan diğer düşünürlerle beraber “yazarın ölümünü” ilan etmiştir. Peki ama neden?

Acı çeken soylu bir figür

Hiç şüphesiz üç düşünürün ortak tepkisi kendilerinden önceki yazar ve okur algısına yönelikti. Romantik dönemde başlayan ve kalıntıları günümüzde de devam eden, yazarı biyografisinden azade düşünememe eğilimine karşı ortaya çıkan bu görüş, şair veya yazara atfedilen ve çoğu zaman “şahsi” değil mitik bir hâl alan bir bağlamın doğmasına da yol açmıştı. Svetlana Boym, Türkçeye yeni çevrilen Tırnak İçinde Ölüm adlı kitabının hemen başında, romantik şairle ilgili şu önemli belirlemede bulunur: “Şair yarattığı karakterlerden farklı olduğunu üstüne basa basa söylese bile, okur şairin yarattığı her karakterde bizzat şairi görme ve yaşamını yüksek Romantik standartlara göre değerlendirme beklentisiyle şairi genellikle o karakterlerden birine çevirir. Kitle kültürünün doğuşuyla aynı döneme tekabül eden Romantizmle birlikte ortaya çıkan bu popüler okuma pratiğinin unsurlarının fazlasıyla yaygın olduğu ve bugün de geçerliliğini koruduğu bir vakıadır.” On dokuzuncu yüzyıl ortalarından itibaren yerini daha Gerçekçi bir söyleme bırakan bu yönelimin, bu dönemde başka bir bağlam kazandığını vurguluyor Boym.

Yazarın yaşamı ile sanatı arasındaki doğrudan ilişkinin görünürlüğünü bir ölçüde kaybettiğini, deyim yerindeyse bu durumun artık “metaforik” bir hâl almadığını belirtiyor yazar. “Artık yazar Romantik kahraman imajını uyandırmaktan vazgeçmiş, yazarın ‘gerçekçi ve nesnel’ bir dünya tasvirinin ardındaki, kişisel efsanesi olmayan, görünmez bir anlatıcı olması tercih edilir hale gelmiştir.” Yine de, bütün bütüne terk edilmemiş bir yönelim vardır ortada. Svetlana Boym’a göre, sözü edilen toplumsal yazarlık türünde Romantik imge yaratımı yapısı muhafaza edilmekle birlikte, romantik bireyci figür yerini insanlık acı çeken soylu bir figüre bırakmıştır.

Eleştirmenin ölümü

Svetlana Boym’un, kitabına konu ettiği ve parlak denebilecek bir tartışma alanı açtığı modern dönemde ise, sanatçıların kendilerini şöhret ve para uğruna özgün ve yaratıcı eserler üretmeye teşvik eden küçük işletmeler olarak şekillendirmek zorunda oldukları vurgulanarak, şairin bu dönemde adeta anakronik bir figüre dönüştüğü, 80’li yıllara gelindiğinde geleneksel edebiyatın üstelendiği role sinema ve televizyonun el koyduğu, şairin yerini oyuncunun, gençlik kültüründe ise rock şarkıcısının aldığı belirtiliyor. Buradan “yazarın ölümü” fikrine geçen Svetlana Boym, yazarın ölümünden istifade eden üç eleştiri geleneğini kitabının merkezine oturtarak, bir bakıma yazarın ölümünü öngören Rus Biçimciliği, Amerikan Yeni Eleştirisi ve Fransız Yapısalcılığı’na karşı önemli ve ilginç tezler öne sürüyor.

Sanatçı, edebiyat eleştirmeni ve araştırmacı Svetlana Boym, Tırnak İçinde Ölüm adlı kitabında, bir yandan 60’lı yıllarda Barthes ve Foucault tarafından ortaya atılan “yazarın ölümü” tezini sorguluyor, diğer yandan da Rus Biçimciliğinden, Amerikan Yeni Eleştirisi ve Fransız Post-Yapısalcığına uzanan bir alanda modern eleştirinin biyografi ile edebiyat arasındaki ilişkiyi nasıl ele aldığını sorguluyor. Fransız şiirinden Mallarmé, Valéry ve Rimbaud’yu, Rus şiirinden Mayakovski ve Marina Tsvetayeva’yı çözümlemelerinin merkezine oturtan Svetlana Boym, genelde edebiyat ile hayat, özelde ise şairin hayatı ile şiiri, şairin retorik olarak ölümü ile gerçek ölümü arasındaki ilişkiye odaklanıyor.

Şair veya yazarın “metinde” öldüğü yönündeki yaygın efsanenin, yirminci yüzyılın ikinci yarısında edebiyat eleştirmenleri tarafından neden bu kadar ilgi gördüğünü kültürel-tarihsel bir veri olarak anlamaya çalışıyor yazar. Kendi zamanlarında radikal ve sarsıcı olan ve giderek çağdaş edebiyatın klişeleri halini alan, “Foucault tarafından paranteze, Barthes tarafından askıya alınan, de Man tarafından ikna edici benzetmelerle ironik bir biçimde silinen yaşamın nasıl bir okuma oyunu” arz ettiğini göstermeyi hedef alıyor yazar.

Tırnak İçinde Ölüm adlı kitabında, kültürel imaj/maske/mit ve bireysel yazma pratiği arasındaki gerilime odaklanan Boym, yazar veya şairin biyografisinin öneminden ziyade, tırnak içindeki yaşam ile biyografik efsane arasındaki ilişkiyi kendi metnine esas alıyor. “Şairlerin kendi yaşamları ile sanatları arasındaki ilişkiyi nasıl tarif ettiklerini ve şairin eserinin bile bile yarattığı, bilmeden varsaydığı veya ona zorla dayatılmış olan kültürel maskeye hangi şekillerde meydan okuduğunu” incelemesinin ana sorunu olarak öne çıkarıyor.

Mallarmé, Valéry, Rimbaud, Mayakovski ve Marina Tsvetayeva’yı incelemesinin odağına oturtan Svetlana Boym, bir yandan “yazarın ölümü” etrafındaki tartışmalara yeni bir bakış imkânı sunarken, diğer yandan da, aslında yaygın bir şekilde günümüzde de devam eden, yazarın adı etrafındaki haleyi aralamakla kalmıyor, bizatihi “eleştirmenin ölümü”nü de tartışmaya açıyor.

Daha önce, Nostaljinin Geleceği adlı kitabıyla Türk okurunun karşısına çıkan Svetlana Boym, akıcı bir üslup ve etkileyici bir çeviriyle, çağdaş edebiyatının en önemli savlarından birinin ölümünü ilan ediyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X