ISBN13 978-975-342-877-4
13x19,5 cm, 328 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Liste fiyatı: 228.00 TL
İndirimli fiyatı: 182.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Svetlana Boym diğer kitapları
Nostaljinin Geleceği, 2009
Tırnak İçinde Ölüm, 2010
Başka Bir Özgürlük, 2016
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Murathan Mungan
Aile Albümü
Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle
1. Basım
Liste Fiyatı: 176.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Svetlana Boym
Ninoçka
Özgün adı: Ninochka
Çeviri: Yiğit Yavuz
Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan
Kapak Resmi: Leon Bakst
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Eylül 2012
2. Basım: Ocak 2024

Yıl: 1939 Yer: Paris Kurban: Nina Belskaya adında bir Rus göçmeni. Paris'teki Rus entelektüelleri arasında asiliği ve "köksüzlüğü" ile tanınan bir genç kadın. Fail: Meçhul. Nina'yı kim ve neden öldürmüştü? Fikirleri yüzünden siyasi bir cinayete mi yoksa çekiciliği yüzünden bir aşk cinayetine mi kurban gitmişti?

1980'lerde Rusya'dan ABD'ye göç eden ve şimdi New York'ta tarih yüksek lisansı yapmakta olan Tanya, Nina Belskaya'nın adına bir dipnotta rastladığından beri bu sorunun cevabını merak ediyor. Nihayet dedektif rolünü üstlenip Paris'e giderek olayı soruşturmaya başladığındaysa işlerin sandığından daha da çetrefil olduğunu görüyor. Nina'nın öldürülmesiyle, başrolünü Greta Garbo'nun oynadığı 1939 yapımı Ninoçka filmi arasında nasıl bir bağlantı var? Bu cinayeti kimler, neden örtbas etti? Her cevabın yeni bir soru doğurduğu bu araştırmanın ortasında bir de Rusya'daki büyükannesinin ölüm haberini alan Tanya, yıllardır ayak basmadığı memleketine gidiyor; komünizmi feshedip kapitalizmi kucaklamış olan ülkenin geçirdiği değişime tanık olmanın yanı sıra, Nina Belskaya cinayetiyle ilgili şaşırtıcı bilgiler ediniyor.

Ninoçka, dedektiflik romanı geleneğiyle hem inceden alay eden hem de bu geleneğin ustalıklı bir kullanımını içeren; sürgün, nostalji, kuşak ve kültür çatışması gibi kavramlar üzerinde duran; oyuncu tarzıyla okura muzipçe göz kırpan keyifli, zevkle okunacak bir kitap.

Sevgiyle anıyoruz...

Svetlana Boym (1959-2015)

Türkçede Nostaljinin Geleceği, Tırnak İçinde Ölüm, Ninoçka ve Başka Bir Özgürlük kitaplarıyla tanınan yazarımız Svetlana Boym 5 Ağustos 2015’te bir senedir mücadele ettiği kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Sıradışı yaşam öyküsünü Masha Gessen’in 7 Ağustos’ta The New Yorker’da çıkan yazısından alıntılarla paylaşmak istiyoruz:

Svetlana Boym, Harvard Üniversitesi Slav Dilleri ve Edebiyatları ve Karşılaştırmalı Edebiyat profesörüydü. Akademik olmayan dünyaya 2001’de Nostaljinin Geleceği kitabıyla adım attı. Ayrıca çetrefil bir roman yayımladı: Ninoçka. Bu kitapla, günümüzde Rusya’nın milliyetçilik-yayılmacılık deliliğinin bir parçası olan Avrasyacı hareketin yükselişe geçeceğini tahmin ettiği söylenebilir. Daha sonra kendisini fotoğraf çekerken, dijital baskı, çoklu pozlama ve ilk dijital fotoğraf makinelerindeki on altı saniyelik video özelliğiyle deneyler yaparken bulacaktı. Böyle böyle görsel sanatlarla uğraşmaya başladı; çok geçmeden kendini gösterecek, takdir görecekti. Haftalarını, aylarını alan yoğun emek vererek yaptığı araştırmalarını sadece can alıcı bir tesadüf gibi anlatan o insanlardandı.

Çalışmalarını kolay şeyler gibi göstermeyi severdi, içinde bariz atlamalar olan betimlemeler hoşuna giderdi. Boym yazılarının çoğunda henüz tam anlamıyla gözler önüne serilmemiş olana odaklanıyordu, gölge oyunlarına. En sevdiği metinlerinden biri, Hannah Arendt ve Mary McCarthy’nin ilişkisinde, bilgiye direnen böyle bir yakınlık üzerinde durduğu, “Scenography of Friendship” (Dostluğun Skenografisi) başlıklı denemesiydi. “Dostluk her şeyi aydınlatma veya karartma değil, birlik olup gölgelerle oynama meselesidir,” diye yazıyordu, “amacı aydınlanma değil parlaklıktır, gözleri kör eden bir hakikat arayışı değil, zaman zaman berraklık ve dürüstlük arayışıdır.”

On dokuz yaşında, tuzlanmış balık sırasına girmiş bekliyor, Kırım’da bir sahilde. Genç bir adam onunla muhabbete başlıyor, çok geçmeden “Benimle Amerika’ya gelmek ister misin?” diye soruyor ve Boym’un buna cevabı “Evet” oluyor. Batı’yı Maria Schneider’ın saçlarını ebediyen özgürlük rüzgârında savurduğu bir Antonioni filminin sekansı olarak hayal ediyor. Gerçekte ise çıkış vizesi için bir seneden fazla bekliyor, ardından Viyana ve Roma’daki mülteci kamplarında kalıyor, sonunda da Boston’a geliyor. Neyse ki şansı yaver gidiyor da idari işler buluyor, ama gönlünde yatan felsefe okumak, bunun için de Boston Üniversitesi’ne gidiyor.

İşte bu sıralarda, kendine yeni bir kimlik uyduruyor. Herzen Enstitüsü’nde İngilizcenin yanı sıra İspanyolca da öğrenmiş; dil öğretme becerisiyle para kazanmaya karar veriyor ve kendisini “Susana” diye, İspanya İç Savaşı’ndan kaçan bir çocuk mültecinin kızı olarak tanıtıyor. Profesörlerin kapısını çalıp bu hikâyeyi anlatmaya başlıyor, böylece birkaç saat ders verme imkânı kazanıyor ve bazı akademisyenlerin ilgisini çekiyor. Sonunda yüksek lisans programına kabul ediliyor, İspanyol Dili ve Edebiyatı’na yoğunlaşıyor; İspanyolca yazdığı ilk ödevinden B+ alıyor, çünkü hocasına göre metnin şiirselliği ileri sürdüğü argümanı gölgeliyor. Svetlana, veya Susana, aldığı notu görünce perişan oluyor. Bunun üzerine başka bir hocası ona okuması için Barthes, Foucault ve Derrida’yı öneriyor ve böylece önünde yeni bir hayatın kapıları aralanıyor.

Marksist teorinin aslında bilinmediği ama yaşandığının, bilindiğinin varsayıldığı bir ülkeden geliyordu. Hayatını değiştirecek yazarların metinleri bu teoriyle diyalog halindeydi. Öyleyse söz konusu metinleri nasıl anlamıştı? Aslında anlamamıştı, en azından o zaman için. “Oyunsu bir tarafları vardı. Oyunsuluğa ve mizaha güvendim.” Tonlama düşüncelerden önce gelmiş ve düşünmeye bambaşka bir yaklaşım sunmuştu; ABD’de öğrenim görmenin bir yolunu bulmaya çalışırken aradığı tam da buydu belki de.

Susana tekrar Svetlana oldu, Harvard’dan doktorasını aldı; tezinin adı “Tırnak İçinde Ölüm: Modern Şairle İlgili Kültürel Mitler”di. Şairlerin kendi ölümleri hakkında yazdıkları üzerine yazıyordu – son derece riskli bir şeydi bu yaptığı, fiziksel olarak yazara ve onun fiilen ölmesine odaklanıyordu.

Ardından Rusya etrafında dönmekle beraber oradan ayrılan üç kitap yayımladı. Sonuncu kitabın fikri 1999’da Moskova’da katıldığı bir yemekten gelir. Aynı masada oturduğu kişilerden biri, Svetlana’nın Boston’dan geldiğini öğrenince, Amerika’nın özgürlükle uzaktan yakından alakası olmadığına dair nutuk çekmeye başlar. “Orada nasıl yaşayabiliyorsun?” diye atılır adam, “Her yerde ‘Özel mülk, geçmek yasaktır’ yazıyor!” Uzun bir akşam olur bu. Birkaç sene sona adam işini bırakıp felsefe okumak için üniversiteye dönecektir. Bu arada Svetlana da zikzaklar çizerek antik Yunanlardan Arendt’e kadar ilerleyen tarihsel ve felsefi bir tur olan Başka Bir Özgürlük: Bir Fikrin Alternatif Tarihi (Metis, 2016) yazmaya başlamıştır.

Yine o sıralarda, 1990’lar boyunca pek çok yayın yaptığı ve konferanslara katıldığı Rusya’ya gelmez olur. 2012 ve 2013’te bir konferans ve gösteri için gelir Rusya’ya, ama gönülsüzce. Bir şeylerin mümkün olduğu izlenimi veren bir yerde olmayı tercih etmektedir – sözgelimi Venedik’te, Tel Aviv’de veya Arnavutluk’un başkenti Tiran’da (bu şehrin sanatçı bir belediye başkanı vardır ve Boym 2010 Venedik Mimarlık Bienali’ndeki Tiran sergisinin küratörlerinden biri olmuştur).

Rusya’yı iki kere terk eder: Amerikalı bir entelektüel olmak için, ardından da görsel sanatçı olmak için. Yıllar boyunca, güz dönemlerinde çarşambaları üçten beşe bir Nabokov dersi vermiştir. Dersin başlarında, Nabokov’un Konuş Hafıza’da “senkop” kelimesini göçü tanımlamak için kullandığına dikkat çeker. Bu kelime müzikte ritmin değişmesi veya kısa süreli bilinç kaybı anlamına gelir. Hayatlar arasındaki boşluktur.

Peki diğer hayatlara ne olur? Svetlana’nın göçten sonra, göç etmeden önceki benliğin göçmenin erişimine kapalı kaldığı, hatta bu şekilde varlığını sürdürdüğü yolunda bir teorisi vardı. Son birkaç yılında işte bu benlikleri arıyordu. Yayımlanmamış bir hikâyesinde, nasıl hayatlar sürmüş olabileceğini anlatıyordu. Ayrıca 1981’de kendisinin ve daha başka Sovyet Yahudilerinin tutulduğu bir mülteci kampını bulmaya gitmişti; kampın yeri bir sır olarak saklanıyordu ve orada tutulanların çoğu, kampın varlığını itinayla unutmuştu. Öldüğü sırada, kampla ve kampı arama süreciyle ilgili bir filmi tamamlamak üzereydi. İlk filmi değildi bu: O bir sinemacıydı, sanatçı, yazar, öğretmendi; o Svetlana’ydı, Susana’ydı, biraz Zenita (babası tuttuğu takım nedeniyle ona bu adı vermeyi istemişti) ve biraz da Olga Carr’dı (göz alıcı ve yadırgatıcı görünen ama Facebook’ta mevcudiyetini sürdüren ve sık sık sanal bir asistan gibi Svetlana’dan üçüncü bir kişi gibi bahseden e-postalar atan bir benlikti bu da). Bir ara web sitesinde, Svetlana Boym “zaman zaman kesişen paralel hayatlar yaşıyor,” diye yazmıştı. İşte o hayatlar 5 Ağustos’ta sona erdi. [1]

Notlar


[1] The New Yorker’da yayımlanan “Postscript: Svetlana Boym” ve çalıştığı Harvard Üniversitesi’nin Slav Dilleri ve Edebiyatları bölümünün web sayfasında yayımlanan “In Memoriam; Professor Svetlana Boym” metinlerinden derlenerek çevrilmiştir; bkz. newyorker.com/n…/news-desk/postcript-svetlana-boym-1959-2015 ve slavic.fas.harvard.edu/news/memoriam-professor-svetlana-boym. Metne dön.

OKUMA PARÇASI

Oturma iznimi görüyor ve göçmen kreplerinden tadıyorsunuz, s. 17-20.

Şimdi derin bir nefes alalım, şeker atılmış limonlu sıcak çayımızı yudumlarken biraz daha ağır adımlarla tekrar başlayalım – tıpkı çocukluğumdaki siyah beyaz filmlerin, kesilmeden uzun süre devam eden sahneleri gibi. En önemli tanığım olan Madam Natali Çernov'u ziyaret etmeden önce azıcık vakit öldürmenin sakıncası yok. Burada, Paris'te turistlerin, yasal ve yasadışı göçmenlerin ya da kılık değiştirmiş Fransızların arasında kendimizi kaybedebiliriz. Yabancı dilde konuşmalar duyuyorum; Kreol, İngilizce, Arapça, Macarca, İspanyolca, Türkçe, Rusça, bozuk Fransızca. Yanımdaki masada oturan meraklı yabancı, "Nerelisiniz matmazel?" diye soruyor. "Durun tahmin edeyim – Arjantinlisiniz! Ah evet, Pampas'ın sarhoşluğu! Las noches blancas de tango... (* Fr. "Her zaman olduğu gibi"; ** İsp. Tangolu beyaz geceler. –ç.n.)

"Rus musunuz? Ah, harika. Orada ne değişimler olduğunu okuyoruz. Çok heyecan ver...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X