ISBN13 978-605-316-399-2
13x19,5 cm, 208 s.
Liste fiyatı: 238.00 TL
İndirimli fiyatı: 190.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Bülent Diken diğer kitapları
Filmlerle Sosyoloji, 2010
İsyan, Devrim, Eleştiri, 2013
Nuri Bilge Ceylan Sineması, 2018
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Gomaşinen, Hatırlıyorum
1. Basım
Liste Fiyatı: 292.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Yeni Despotizm
Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması
Özgün adı: The New Despotism
The Revival of an Old Monster
Çeviri: Ayşecan Ay
Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen
Kapak Tasarımı: Emine Bora
İlk Basım: Aralık 2024

Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor.

Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz. Despotların yönettiği bu dünyada despotizm sadece bir siyaset “sanatı” olarak meşrulaştırılıp benimsenmekle kalmıyor, bir kült(ür) olarak da normalleştiriliyor. Despotizm bugün yeniden canlandırılırken, kendisini inkâr eden, antidespotik, hatta demokratik olarak gören ve gösteren bir yapı sergiliyor.

Ama unutmamalı: Baudelaire’in vaktiyle yazdığı gibi, “şeytanın en büyük kurnazlığı, insanları şeytanın var olmadığına inandırmasıdır.” Eğer kandırma despotizmin tanımlayıcı özelliğiyse, despotik yönetimlerin en büyük kandırmacası insanları despotik olmadıklarına ikna etmeleridir.

— Bülent Diken

İÇİNDEKİLER
Teşekkür

Sunuş: Yılanı Yakalamak

Birinci Bölüm
Antikçağ: Oikos’un Despotizmi

Birinci Arasöz
Anabasis: Çekirge Sürüsü Olmanın En İyi Yolu

İkinci Bölüm
Erken Modern: Polis’in Despotizmi

Üçüncü Bölüm
Zamansız: Ortak Kullanımın Despotizm Karşıtlığı

İkinci Arasöz
Don Quijote: Aylak Okurlar İçin Faydasız Bir Kitap

Dördüncü Bölüm
Geç Modern: İstisnanın Yeni Despotizmi

Üçüncü Arasöz
Çember: Despotizm Karşıtlığı Olarak Despotizm

Sonsöz:
Yeni Despotizm, Kullanım ve Muhalefet

Kaynakça
Dizin
OKUMA PARÇASI

Sunuş, "Yılanı Yakalamak", s.13-15

Ne diye korkuyorsun bilinmesinden?

Kimin haddine bizden hesap sormak?

– Shakespeare, Macbeth

Buyurabilen, doğası gereği “efendi” olan,

edimlerinde ve tavırlarında zorbalık sergileyen

kişi – ne işi var böyle birinin sözleşmelerle!

– Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü

Siyasal düşüncedeki merkezi önemine karşın günümüzde “despotizm” kavramı eskide kalmış istisnai bir yönetim biçimine işaret ediyor gibi. Oysa paradoksal bir şekilde günümüzde gitgide ekonomiye ve güvenliğe indirgenen bir dünyada, sıklıkla yasa ile yasasızlık arasındaki ayrımı aşan ve böylelikle bulanıklaştıran despotik emirler verildiğine tanık oluyoruz. Kitleler de bu sırada piyasanın dayatmalarına ve resmi makamlara itiyadi bir itaatkârlığı benimsemiş görünüyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimi ülkeyi şirket gibi, kimi ömür boyu diktatörlükle yönetmeye hevesli, kimi de bu iki yolu birden kullanmak isteyen birtakım “güçlü” liderlere tahammül ediliyor, bununla da kalmayıp onlara açıkça davetiye çıkarılıyor. Görünürdeki farklılıklarına rağmen bu otoriter liderlerin hepsi demokrasiye karşı tutkulu bir düşmanlık besliyorlar ve insanları demokrasinin her türlü tezahürü aleyhinde kışkırtmakta çok azimliler. Çoğunlukların onların peşinden gönüllü olarak gittiği, demokrasinin hemen her yerde askıya alındığı, küresel çapta bir istisna siyasetinin koyu gölgesi altında yaşıyoruz.

Böylelikle, despotların yönettiği...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Ali Bulunmaz, "Despotizmi sıradanlaştıran istisna siyaseti", Bianet, 6 Ocak 2025

Alain Badiou, neoliberal kapitalizmin düşünmeden, eleştirmeden, isyan etmeden ve bir araya gelmeden yaşamada hepimizi eşitlemeye çalıştığını söylemiş, bunu da “fikirsizlik” diye özetlemişti.

Nihilist bir çağda yaşadığımızı söyleyenlerin temel yanılgısını burada aramak gerek: Neoliberal kapitalizm, hiçleşmeye dahi izin vermeyip herkesi herkesleştirmek için elinden geleni ardına koymazken hepimizi şeyleşmeye sürüklüyor ve mutluluğun burada olduğunu zihinlerimize kazıyor âdeta. Bu, bir anlamda despotizm.

Özgürlük ve güvenlik, ekonomi ve güvenlik ikilemleriyle yaşamaya zorlanan insan, kuralsızlığı bir “kural” hâline getirip âdil olmayan bir “adalet” yaratan yöneticilerin yasa tanımazlığıyla suyu bulandırdığı dünyada nefes almaya uğraşıyor. Bu da bir despotizm. Her iki durum da birbirini besliyor, birbirinden güç alıyor. Piyasayı her şeyin üstünde tutanlar ve ülkelerini şirket gibi gören ya da bir diktatör gibi yönetmeye girişenler ise kitlelerden kesin itaat bekleyince demokrasi rafa kaldırılıyor; demokratmış gibi görünen kerameti kendinden menkul yöneticilerin gücüyle şekillenen bir tahakküm sistemi ortaya çıkıyor.

Bülent Diken, Yeni Despotizm’de bu sistemin geçmişini ve bugününü incelerken çoğunluğun gönüllü olarak peşinden gittiği ve demokrasiyi sumen altı eden ya da düşman belleyen istisna siyasetini çözümlüyor.

Korku ve umut yönetimi

Devamını görmek için bkz.

Cihan Ülsen, "Savaşın tweet hâli: Trump ve yeni bir despotizm estetiği", serbestiyet.com, 28 Haziran 2025

Dünyanın yeni despotları artık üniformalı general figürleri değiller. Krizleri çözmekten çok yönetir gibi görünen, tehdit ile vaat arasında gidip gelen, öngörülemezlikten güç devşiren “oyuncu figürler”. Bu çağın en görünür simalarından biri Donald Trump. İran-İsrail çatışması gibi yüksek gerilimli bir konuda, bir yandan nükleer tehditleri tırmandıran söylemleriyle dünyayı alarma geçirirken, diğer yandan attığı birkaç tweetle barışçıl bir mesajın ima edilebileceği hissini uyandırıyor. Bu çelişkili ve istikrarsız imge nasıl açıklanabilir, sorusu tam da bu zamanlar için önem arz ediyor.

Bülent Diken’in Metis Yayınları’ndan çıkan Yeni Despotizm adlı çalışmasında belirttiği üzere, günümüzün despotları otoriteyi istikrarla değil, duygusal dalgalanmalarla kuruyor. Liderin belirsizliği artık zayıflık değil; stratejik bir etki biçimi. Trump örneğinde olduğu gibi, barış ve savaş, tehdit ve umut, aynı anda dolaşıma sokulabiliyor. Bu yazıda Trump figürü üzerinden yeni despotizmin nasıl çalıştığını, özellikle İran-İsrail gerilimi gibi çatışma alanlarında nasıl etkili olduğuna dair gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.

Şovmen mi Stratejist mi? Trump’ın Belirsiz Persona’sı

Donald Trump’ı anlamak, onu sevmekten veya ondan nefret etmekten daha karmaşık bir şey. Çünkü Trump, klasik siyaset figürlerinin sınırlarını aşarak bi...

Devamını görmek için bkz.

Özgür Amed, "Yeni Despotizm üzerine...", Bianet, 5 Temmuz 2025

Bülent Diken’i ilk olarak sinema yazıları ve kitapları ile tanıdım. Sinema okumaları, kanımca yıllara meydan okuyan nitelikte. Siyaset felsefesi alanında çalışmalarını da gördükçe kaçırmamaya çalıştım. Bu bakımdan son çıkan kitabı Yeni Despotizm'i (Metis Yayınları, 2024) görünce heyecanlanmamak elde değildi.

Alt başlığı “Eski Bir Canavarın Yeniden Canlandırılması” olan kitap, yılan metaforlu sunuş ile başlıyor, dört bölüm ve üç arasözden sonra sonsöz ile kapanıyor.

Antik, Erken Modern, Zamansız ve Geç Modern dönemlerde despotizm olgusunun farklı yüzlerine eğilen yazar, arasözlerle de somutlaştırmaya çalışıyor. Bahsi geçen dönemlerin aralarındaki süreklilikleri, süreksizlikleri ve farklılıklardaki benzerlikler ile benzerliklerdeki farklılıkları ortaya koyuyor. Yine bu dönemleri üç temel kavram -despotizm, ekonomi, gönüllü kulluk- üzerinden ele alarak, kesiştikleri veya ayrıldıkları yerde nasıl yeni yüzlere büründüğünü belirtiyor. Dönemleri art arda incelemesinin nedeni de “Despotizmin gerçekliği, tekrar meselesine dayanır” tespitidir.

Kitap, despotizmin modası geçmiş veya istisnai bir yönetim şekli olduğu iddiasını reddederek, onun çağdaş toplumda paradoksal bir yeniden canlanma ve normalleşme sürecinde olduğunu söylüyor. Bu bir nevi kitabın da temel tezi diyebiliriz.

Sunuş bölümü, yılan metaforu ile açılıyor. Siyasetin belli kategorilere indirge...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X