Giriş: Gıdanın Politik Ekolojisi, s. 11-13
İçinde bulunduğumuz kriz ortamı –iklim değişikliği ve ekolojik yıkım, ekonomik sorunlar, otoriterleşme, toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesi, toplumsal kutuplaşma ve bunların üzerine eklenen COVID-19 salgını– insanlığı ve ekolojiyi ciddi ölçülerde tehdit ediyor. Ancak bu kriz ortamı hem egemen –ve neredeyse doğal kabul edilen– toplumsal yapıların ve ilişkilerin sorgulanmasına hem de bunların değişimine ve dönüşümüne alan açtı ve açmaya devam ediyor. Krizlerin nedenleri, niteliği ve sorumluları, değişimlerin ne yönde ve nasıl gerçekleşmesi gerektiği ise çokça tartışılan ihtilaflı bir alan.
Gıdaya ulaşım her zaman toplumların ana sorunlarının başında geldi. Gıdaya erişimdeki eşitsizlikler, çatışmaların kesilmemesi (hatta derinleşmesi ve yaygınlaşması) ve etkisini gün geçtikçe artıran iklim krizi gibi sebeplerle gıda meselesi daha da merkezi bir konuma taşınıyor. Gıda sisteminde yaşanmakta olan bu değişim sürecinden hareketle, 2021 yılında İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) bünyesinde gerçekleştirilen “Gıdanın Politik Ekolojisi” adlı on bir bölümlük webinar serisini bu kitapta bir araya getirdik. Bu seride Türkiye’de gıda sistemi etrafında gelişen tartışmalara değinerek yaşanan değişimin daha adil ve sürdürülebilir bir gıda sisteminin kurulması yönünde ilerlemesini sağlayamaya çalıştık.
Gıda sisteminin, bilindiği üzere, üretim kaynaklarına erişimden kırsal yaşamın toplumsal dinamikleri, teknolojik değişimler, ekosistem dinamikleri ve tüketim kültürü gibi birçok boyutu bulunuyor. Bu boyutların içine girebilmek ve bu boyutların aralarındaki ilişkileri anlamak, disiplinlerarası ve bütüncül bir yaklaşımı gerektiriyor. Bu nedenle webinar serisine, ilgili konuda aktif olarak çalışan akademisyen, sivil toplum kuruluşu ve toplumsal hareket temsilcileri, uluslararası kurum üyeleri ve yerel yönetim temsilcilerini davet ederek farklı bakış açılarını yakalamaya çalıştık.
Dünyada ve Türkiye’de hem gıda sistemindeki sorunları hem de daha adil ve sürdürülebilir gıda politikalarına nasıl ulaşılabileceğini irdelemeyi amaçlayan bu kitapta gıda konusunu politik ekolojiden toplumsal cinsiyet eşitliğine, sağlıktan beslenmenin sürdürülebilirliğine, agroekolojiden teknolojik gelişmelere birçok boyutuyla ele aldık. Dünyada ve Türkiye’de gıda sisteminin yapısı ve işleyişiyle, bunlardan doğan (ekonomik/sosyal/ekolojik) sorunların, mücadelelerin ve çözüm arayışlarının tartışılabildiği bir zemin sunmayı hedefledik. Bu yolla daha sağlıklı, adil, sürdürülebilir ve dirençli bir gıda sisteminin kurulmasına yönelik farklı toplumsal aktörlerin çabalarına katkı sunmaya çalıştık. Böylelikle esas vurguyu Türkiye’ye yapmak üzere, “Kapsayıcı ve dönüştürücü gıda politikaları nasıl olmalıdır?” sorusuna yönelik somut bir çerçeve geliştirmeye çalıştık.
Webinar akışına bağlı kalarak derlediğimiz on bir bölümden oluşan bu çalışma, “Nasıl bir gıda sistemi?” sorusu etrafında şekillendi ve şu sorularla derinleşti: Farklı kavramsal ve politik çerçeveler kimler tarafından hangi politik arka planlardan beslenerek hangi tarihsel bağlamda geliştiriliyor? Bu farklı çerçeveler egemen gıda sistemini nasıl sorunsallaştırıyor? Bu çerçevelerin gıda sisteminin geleceğine dair vizyonları ve bu vizyona ulaşmak için önerdikleri yol haritaları nelerdir?
“Gıda’yı Konuşurken: Farklı Yaklaşımlar, Farklı Kavramlar” bölümünde gıda sistemindeki sorunların belirlenmesinde ve çözüm arayışlarının merkezinde bulunan gıda hakkı, gıda güvenliği ve gıda egemenliği gibi temel kavramları Hilal Evren ve Özge Güneş’le tartıştık. Bu kavramlar üzerinden gıda sisteminin sosyal, ekonomik, politik ve ekolojik ilişkilerini deşifre etmeye çalıştık. Gıda sisteminin değerlendirilmesinde teknik boyutlar kadar politik süreçlerin de dikkate alınması gerektiğinden hareketle sürece ilişkin farklı yaklaşımların arka planlarını aydınlatmayı hedefledik.
“Beslenmenin Sürdürülebilirliği ve Soframızın Ekonomi-Politiği” bölümünde ise Özge Geyik ve Candan Türkkan’la hem gıda sistemlerinin genelde ekolojik boyutuna özelde iklim kriziyle ilişkisine, hem de makro bir yaklaşımla siyaset teorisi üzerinden neoliberalizmin gıda sistemleri üzerindeki etkilerine dair bir analiz yaptık. Neoliberalizmin soframıza getirdiklerine ve götürdüklerine –tüketilen ve israf edilen gıdanın gezegenin sürdürülebilirliğine ve halk sağlığına etkilerine– dair politik ekolojik bir değerlendirme yaptık.
“Gıda Sisteminin Kilit Özneleri: Çiftçiler, Yarı-Zamanlı Çiftçiler, Mevsimlik İşçiler ve Diğerleri” bölümünde ise Burak Gürel ve Deniz Pelek’le üretici öznelerin çeşitliliğini inceleyerek, Hindistan ve Türkiye üzerinden çiftçiliğin ekonomi-politiğini değerlendirdik. Köyden kente göçüp köye geri dönenler ve kentten köye gidenleri kapsayan yeni köylülük, COVID-19 ile gıda meselesindeki önemi ortaya çıkan mevsimlik işçilik, geçimlik tarım üreticileri ve yarı zamanlı çiftçiler üzerinden üretici özneleri geniş bir yelpazede tartıştık.
“Tarım ve Gıda Sektöründeki Değer ve Tedarik Zincirinin Ekonomi-Politiği” başlıklı bölümde Halis Akder ve Derya Nizam’la birlikte gıda sektörünün değer ve tedarik zincirlerini politik ekonomi perspektifinden ele aldık. Gıda ürünlerinde özellikle son yıllarda kendini iyice hissettiren enflasyon sorununu, tarımda yerelleşme meselesini, gıdadaki tedarik zincirini değerlendirdik. Bu değerlendirme üzerinden gıda sistemlerinin sürdürülebilirliği için nasıl bir gıda politikası ve kırsal kalkınma programının tercih edilmesi gerektiğini değerlendirdik.
Fikret Adaman ve Sena Akkoç