ISBN13 978-605-316-277-3
13x19,5 cm, 80 s.
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Neslihan Hazırlar, "Güneşteki Adamlar Üzerine", edebiyathaber.net, 6 Ağustos 2025

“Ben herkese aitim, kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım, Ve sen gittikten sonra da burada olacağım” / Homeros

Filistinli yazar Gassan Kanafani’nin 1962’de kaleme aldığı Ricalü’ş- Şems adlı novellası dilimize Mehmet Hakkı Suçin tarafından Güneşteki Adamlar adıyla çevrilmiş, Metis Yayınları tarafından 2023’te basılmıştır.Romanı, Men in the Sun and Other Palestinian Stories adıyla 6 kısa hikâyeyle beraber İngilizce’ye Hilary Kilpatrick çevirmiş. Kitap İngiltere’de 1998’de, Amerika’da 1999’da basılmıştır.

Gözlerin ve yüreklerin Filistin’de olduğu şu günlerde Filistinli bir yazardan okuduğum bu novella okuru sarsan politik ve evrensel bir nitelik taşıyor.

1936’da Filistin’de doğan Arap edebiyatının öncü kalemlerinden aktivist ve yazar Gassan Kanafani, İsrail’in kurulduğu ve Filistinliler için “En-Nekbe / En- Nakba” (felâket) günü kabul edilen 15 Mayıs 1948’den itibaren yüzbinlerce Filistinli’nin mülteci durumuna düştüğü dönemde ailesiyle beraber önce Lübnan’a, sonra Suriye’ye göç etti. Liseyi Şam’da okudu. Şam Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü yarıda bıraktı.Şam, Beyrut ve Kuveyt’te üniversitelerde hocalık ve gazetecilik yaptı. 1967’de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin kurucuları arasında yer aldı ve sözcülüğünü üstlendi.1972’de henüz 36 yaşındayken Beyrut’ta arabasına konulan bombayla öldürüldü. Erken yaşta ölmesine rağmen on sekiz kitap bıraktı. Filistin kültürü, siyaseti ve mücadelesiyle ilgili yüzlerce makale yazdı. Ölümünden sonra romanları, öyküleri, tiyatro oyunları ve düz yazılarından oluşan “Toplu Eserleri” dört cilt halinde yayımlandı. Eserleri birçok dile çevrildi, bazıları sinema ve tiyatroya uyarlandı. Kimi eserleri Arap ülkelerinde müfredata girdi. Güneşteki Adamlar 2000’li yıllarda Arap Yazarlar Birliği’nin en iyi yüz roman listesinde ilk beş sırada yer aldı.

Romanları, hikayeleri ve tiyatro metinleriyle Arap edebiyatına modern kimlik kazandıran, bir kilometre taşı kabul edilen yazarın, dilimize çevrilenFilistin’in Çocukları, Hayfa’ya Dönüş ve Diğer Hikâyeler başlığıyla Otonom Yayınları tarafından 2010’da basılan bir kitabı daha bulunuyor.

Güneşteki Adamlar,bir novella. Filistin’in işgalinden sonra kendi topraklarında nefes alma hakkı gaspedilmiş insanların, yaşanabilir bir hayat bulma umuduyla kaçak olarak Kuveyt’e ulaşma çabasını konu edinen trajik bir yol hikayesi.Basra’da geçen hikâyede ikisi genç, biri yaşlı üç kişinin, boş su tankı içinde, ağustos güneşi altında çölden geçmeye çalışırlarken yaşadıkları trajedi dile getiriliyor.

Roman bir günlük zaman içinde geçiyor. Okur, geri dönüş tekniği ile karakterler hakkında bilgi ediniyor. Yazar karakterlerin trajedisini Filistin trajedisiyle örüyor. Metnin en önemli özelliği, yazarın didaktik olmadan politik bir meseleyi roman sanatının kurallarına göre kurgulamış olması. Sinematografik bir anlatımla çaresizlik somut bir şekle bürünüyor.

Kanafani’nin diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de farklı Arap ülkelerinde sürgünlerle geçen hayatlar ve Filistin meselesi bir varlık sorunu çerçevesinde ele alınmıştır. Yazar işgal altındaki ülkelerinden sürülerek mülteciliğe mecbur edilmiş halkının özgürlüğü için kalemiyle savaşmaya adamıştır kendini. Lübnan’da evden çıkamadığı bir dönemde yazdığı Güneşteki Adamlar ilk yayınlandığında kendi halkını temsil eden karakterlerin trajik sonu sebebiyle pek çok eleştiriye maruz kalmış. Oysa ki yazarın, Filistin’in yaşadığı savaşı, göçü, siyasi malzeme yapmadan edebi bir kurguyla evrenselleştirdiğini görüyoruz. Metnin meselesi, kalmakla gitmek arasında salınan, kendilerine gelecek kurmak için mücadele vermek üzere yola çıkan karakterlerin ortak yazgıda buluşması gibi görünse de, okura çok katmanlı bir okuma sunuyor. Karakterlerin kaçak yolla bir başka Arap ülkesine geçmeye çalışması Arap dünyasının vurdumduymazlığına yönelik bir taşlama içeriyor.

Yol, çöl, toprak, su tankı, zeytin ağacı, Ebu’l Hayzuran karakteri gibi metin, metafor ve simgeler açısından zengin. Çöl, Filistinliler’in geçmek zorunda bırakıldıkları sırat köprüsü. Karakterlerin Kuveyt hayali ise önünde üç beş zeytin ağacı ekili küçücük bir ev ve ailelerini geçindirme derdi. Oysa halkının direnmesi için hayatı ile bedel ödemişti yazar.

Zeytin ağacı, halkın umudunun, dayanışmasının ve direnişinin sembolü olarak Filistin edebiyatında özellikle kullanılan bir metafor. Zeytin ağacı sürgünün yaşandığı dönemde kök salmayı, savaş zamanlarında ise barış arayışını simgeliyor. Aynı zamanda Filistin ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyor. Bu sektör tarımsal üretimin %70 ini oluşturuyor. 1967’den bu yana İsrail yönetimi tarafından bir milyona yakın zeytin ağacı söküldü. Filistinliler’in tarım arazisine erişimi imkansız hale getirildi. Okuduğumuz metinde yazar bu yokluğu okura edebi bir kurguyla anlatıyor.Antik Yunan’da amforaların üzerindeki resimlerde çokça kullanılan zeytin ağacı motifi, mitolojide bilgelik, barış ve kutsal bir simge olarak kabul ediliyor.Anlaşmazlıklar ve savaşların sonlanması için çoğu zaman bir zeytin dalı uzatmak yeterlidir. Tıpkı bir tufan göndererek insanoğlunu dünyadan silen tanrının, öfkesi dindiğinde Nuh’a bir zeytin dalı gönderip insanoğlu ile barışması gibi. Zeytin kutsal kitapların ağacıdır. Kuran’da zeytin ağacı bereketi ve sağlığı, Hristiyanlıkta umudu ve barışı, Yahudilikte ise aydınlanma ve bereketi simgeliyor. Zeytin aynı zamanda binlerce yıllık bir kültür, gelenektir. Doğallık, sağlık, lezzettir. Alın teri, sevinç, mutluluk, sadakat, tutku, hayat, yaşama biçimidir. Romanda Ebu Kays’ın ve karısının, evin önüne birkaç zeytin ağacı dikme hayali Filistinli’nin ortak hayalidir.

Karakterler ailelerinin geçimini sağlamak, hayatta var olabilmek için çıktıkları yolculukta karşılaştıkları onlara rehberlik edecek kişi Ebu’l Hayzuran onların ölümünün hazırlayıcısı oluyor. Onunla gitmeyi seçmeselerdi ne olurdu? Parayı yazıhanesinde ilk görüştükleri insan kaçakçısına ödeselerdi ne olurdu?

Babam dedi bir defasında:

Vatanı olmayanın,

Toprakta olmaz mezarı

Ve bana yasakladı yolculuğu

Mahmud Derviş

Güneşteki Adamlar, bir sınır hikâyesi aynı zamanda. Orta Doğu edebiyatında sınır hayati bir anlam taşır. Sınır, arada kalmışlığın sembolüdür. Mülteciler için sınır, hayatın ya da ölümün kendisidir.

Roman, 1973’de Suriye’de Al- Makhdu’un (The Dupes) ismiyle beyazperdeye aktarılmış. Direniş hareketinin ivme kazanmasıyla esen umut rüzgarlarından nasibini alan film, kitaptaki olay örgüsünden farklı ve roman okurunu mutlu etmeyen bir senaryoya dönüşmüş.

Yazarın idealize edilmiş Filistinli bir karakter yaratmak yerine gerçekçi bir bakış açısıyla yarattığı karakterler yazarın romancılığının sahiciliğini de ortaya koyuyor. Evrensel bir trajedinin anlatıldığı bu roman yer ve zaman belirtilmeden yazılsaydı, yine evrensel bir eser ortaya çıkardı. Güneşteki Adamlar, 1963’te yayımlandığından bugüne kadar güncel meselesi olan bir metin. Göç hikayeleri, savaşlar sürdüğü sürece dinamik bir konu olarak kalacağı görünüyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X