ISBN13 978-975-342-562-9
13x19,5 cm, 144 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Etik, 2004
Başka Bir Estetik, 2010
Komünizm Fikri, 2012
Dün Bugün Jacques Lacan, 2013
Platon’un Devleti, 2015
Fransız Felsefesinin Macerası, 2015
Alman Felsefesi Üstüne Diyalog, 2017
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ata Devrim, “Felsefenin Sonsuz Dönüşü”, Virgül, Mart 2007

Felsefe literatürünün en ilginç kitaplarından biri olan Felsefe Nedir’de “düşünce, sonsuzluğu sever” şeklinde bir önermede bulunur Deleuze ve Guattari. Kitabının başlığı bile Badiou’nun bu iki yazardan yoğun olarak etkilendiğini gösterir. Onların “edebi-felsefi” üsluplarını şöyle kuramlaştırır Badiou: “Söylem olarak felsefe... bir bilgi kurgusu ile bir sanat kurgusunun üst üste konuşunu düzenler.” (s. 117) Ona göre bu konuda en başarılı pratik Lucretius tarafından ortaya konmuştur. Yine Deleuze ve Guattari, felsefenin coğrafi bir niteliği olduğunu ileri sürdükleri “geofelsefe” öğretisinde, felsefenin praxis’i üçüncü kez başlatabileceği bir coğrafyada henüz konumlanmadığını bildirirler. Badiou, onların bekleyişine katılırken, bu bekleyişin özünü genişletmeyi ve bu bekleyişin nasıl sonlandırılabileceği konusunda rehberlik etmeyi de ihmal etmez.

Gerçekten de dünyanın durumu üzerine bir şeyler söylenmesi gerekiyordu. Kendi jargonuyla ifade edersek, bu konuda ilk kez “zar atan”lardan biri Badiou’dur. Ona göre felsefe, hastalık hastası, hasta olduğunu sanan bir hipokondriyak olup çıkmıştır; çağımızın felsefi akımları –hermeneutik, analitik ve postmodern felsefe– yoğun anksiyeteden yakınan her nevrotik gibi güvenlik takıntısı nedeniyle riskten kaçınmakta ve dünyanın verili durumunu yorumlamakla yetinmektedirler. Marx, Nietzsche ve Kierkegaard’da değerleri değiştirmeye adanan felsefeyle ilgisi yoktur bunların. Dünyanın verili durumu karşısındaki kabulleniş, felsefenin, Badiou’nun Rimbaud’dan esinlenip “mantıklı isyan” olarak belirlediği özden kopuşu anlamına gelir. Felsefi isyanı öncelikle felsefenin kendisine yöneltir Badiou. Felsefenin ölümle bir ilgisi yoktur, tam tersine, şiire açıklık getirerek şairi ölüm döşeğinden kurtarmak gibi işlevlere sahiptir. Ne var ki, Badiou’ya göre felsefenin kendisini kurtarabilmesi şiirle olan uzaklığını ve onunla olan ilişkisini yeniden düzenlemesine bağlıdır.

Badiou, felsefenin sonunu ilan edenler arasına,şiirle felsefeyi birbirine eklemleyen ve şiiri fetiş nesnesi haline getiren Heidegger’i de koyar. Gerçekten de Heidegger, sık sık ismini zikrettiği Parmenides gibi felsefeyi şiire teslim eder, hem de Hölderlin’in en tehlikeli dizelerine: “Ancak tehlikenin olduğu yerde, çare de büyümektedir.” Hölderlin’in dizelerindeki hakikate ilişkin iyimserlik, belki Badiou’ya hak vermemizi gerektirebilir, ne var ki, Heidegger’in bu dizeleri yorumlarken tehlikeyle çareyi gözünü kırpmadan özdeşleştirmesinde şiirin bir suçu yoktur. Bunun dışında Badiou’nun analitik felsefenin pozitivist dili ve özellikle felsefenin linguizme eşitlenmesi konusundaki görüşleri yerindedir: “Felsefe esasen dil hakkında düşünmekse, dünyadaki uzmanlaşma ve parçalanmanın evrenselliğin karşısına çıkardığı engeli kaldırmayı başaramayacaktır. Dil evrenini felsefi düşüncenin mutlak ufku olarak kabul etmek, aslında, iletişimin getirdiği parçalanma ve yanılsamayı kabul etmekle aynı kapıya çıkar.” (s. 19) Dil, tinsel dünyanın yanılgılarını yeniden-üretip yaygınlaştırır; bu nedenle Wittgenstein’ın önerdiği gibi, dilin revize edilmesi değil “dil” kavramının tümüne karşı kuşkucu bir tavırla yaklaşmak gerekir.

Badiou, şiirle ilgili benzer hatayı “sinema” olgusunu ele alırken de yapar; estetik değeri olmayan birkaç yapıt adına sinema sanatının tümü için şu hükmü verir: “Sinema, bünyesi gereği, sanat ile sanat-olmayanın, sanatdışının birbirinden ayırt edilemeyeceği yerdir.”(s. 72) Her sanat dalında böylesi bir ikilik söz konusudur;yapılmış her resim bir sanat eseri değildir. Oysa ki Badiou’nun kendi hakikat kuramı, bu tür peşin hükümlere karşıdır. “Olay felsefesi” olarak isimlendirdiği kuramında, sözgelimi bir hakikat olarak “tragedya”nın sonsuz olduğunu, bunu Aiskylos’un başlattığını ve bir zaman sonra Sophokles’in ortaya çıkıp olguya bir sonlu özne olarak yeni bir boyut kazandırdığını söyler. Olgular sık sık yeni olaylar tarafından kesintiye uğratılır. Deleuze ve Guattari, bu kesintileri coğrafya bağlamında ele alırken, Badiou olguyu daha geniş bir perspektife yerleştirir.

Bu bağlamda Badiou, “kötülük” problemine de yeni bir yaklaşım getirir. Kötülük, sonlu öznelerin sonsuz hakikati kesintiye uğratacağı olasılığını yok saymak ve “adlandırılamayanı” adlandırmaktır: “Adlandırılamayanı içerilmeye zorlamak bir felaketse, bunun nedeni söz konusu zorlamanın, adlandırılamayanın damgasını taşıyan tekilliğin kendisinin peşine düşerek bütün durumu etkiliyor olmasıdır.” (s. 34) Böyle bir durum, ekonometride regresyon denklemlerinin içerdiği hata terimlerinin otokorelasyona neden olarak denklemin geçerliliğini tehdit etmesine neredeyse tıpatıp benzer. Görülmeyen, unutulan ya da es geçilen, histerik bastırmanın nesneleri gibi, kendisini inatla duyurur.

Felsefe alanında ise zamanın düşünürleri “artık”la başlayan tümceler kurup felsefe, komünizm vb.ni sonlandırmak gibi bir alışkanlık edinmişlerdir. Sözgelimi Karl Popper bir çırpıda Marksizm’i olumsuzlamıştır. Kierkegaard’ın Sokrates eleştirisini yineleyen Badiou, “kötülük”ün bilinçsiz bir eylem olmadığını söyler. Bilim ve teknik alanında içkin olan “hız” bir yaşam biçimi olarak yeniden-üretildiğinde, kitlelere kesintilerin artık olmayacağı mesajını vermek hiç de zor olmayacaktır. Simmel’in belirttiği gibi günümüzde insan ruhu sürekli bir uyarım sağnağı altındadır. “Küresel mistisizm” bireyleri sürekli dünyaya katılmaya çağırarak, arada sırada içe kapanma olarak isimlendirebileceğimiz doğal şizoidinin kazanımlarını ortadan kaldırır. İşte bu noktada Badiou, felsefeye dünyayı yavaşlatma görevini verir ve kimi zaman geri çekilip dünyaya şöyle uzaktan bir bakmanın gerektiğini anımsatır. Felsefe, günümüzün dayattığı nevrastenin biricik tedavisi, Sonsuz Düşünce de bu tedavinin ilk adımıdır.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X