ISBN13 978-975-342-498-1
13x19,5 cm, 336 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Oyun Dürtüsü, 2007
Serbest Düşüş, 2010
Temize Havale, 2011
Sessizliğin Gürültüsü, 2013
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Gülüm Dağlı, “Yokluk yalan, ölüm gerçek!”, Picus, Nisan 2005, Sayı: 21

Kartallar ve Melekler’de, sevgilisi Jessie intihar ettiği için bunalıma giren Max’le, onların yaşamını yazmaya karar veren radyo programcısı Clara’nın öyküsü anlatılıyor.

Önce inanmakta zorlanır, bunun bir kabus olduğunda ısrar edersiniz. Gerçekle yüzleşmek zorunda kaldığınızda kabullenir, suçlu ararken kendinize hiç de adil davranmazsınız. Hayatınızı paylaştığınız sevgiliniz ölünce zamanla, nefes alma ihtiyacıyla fazla ilgilenmeyen, yaşayan bir ölüye dönüşürsünüz. Ne kadar güçlü olmaya çalışırsanız çalışın, güneşin doğması ve batması size hiçbir şey ifade etmez artık. Çünkü “o” yoktur ve bir daha olmayacaktır.

Jessie, sevgilisi Max'le telefonda konuşurken kendini vurup öldürür. Jessie olmadan Max için hayat artık geriye dönüşlerden ibaret hayal zamanlarından oluşmaktadır. Tıpkı aynada nesnelerin olduklarından daha uzak görünmesi gibi, Max Jessie’ye ne kadar yakınsa, bir o kadar da uzaktır aslında. Sevgilisinin kendini vurduğu odanın kapısını tahta çömleklerle görünmez hale getirir ve bütün yaşamını kapı arkasında uyuyarak ve bol bol kokain çekerek geçirmeye karar verir. Belirli zamanlarda kapalı kapı ardında çalan ve sesle denetlenen son model Braun marka çalar saati, bütün gücüyle bağırarak susturur. Artık zaman, ölmeden önce Jessie’nin tatlı sesiyle susturduğu aptal bir çalar saatin yelkovanından başka bir şey değildir.

Max, yakın zamana kadar zengin patronu Rufus’un “Maximal Max” adını verecek kadar başarılı bulduğu, AB’nin büyümesi konusunda yaptığı çalışmalar sayesinde kendisine uzman gözüyle bakılan bir avukattı; fakat Jessie’nin intiharından sonra her şeyi olduğu gibi, avukatlık kariyerini de görmezden gelmeye başladı. Rufus her ne kadar, “Dayanılması zor bir şeyin seni sonsuza dek perişan etmesini istemiyorsan, düşüncelerini o şeye yoğunlaştır,” sözleriyle Max’e destek olmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Max değişti. Eskiden aylarca her çarşamba ve pazar akşamı Clara’nın radyo programını arayan insanların mutsuz öykülerini dinlerdi. Bunu, günümüz kadın programlarının, izleyicilerinin çoğunluğu erkek katılımcılarla oluşturulmuş hali gibi düşünebiliriz. Arayanlar, dünyadaki tüm haksızlıklar kendisine yapılıyormuşçasına konuşup saatlerce ağlayan, herkesin onun üzerine geldiğini iddia eden, sorunlu insanlar. Clara da bir engizisyon mahkemesinin soğuk ve her daim güçlü yargıcı gibi onları dinlemekle yükümlü bir programcı. Belki de Max, buz gibi tavrına hayran olduğu Clara’yı arayabilmek için bir öykü edinmeyi bekledi. Ve o gün geldiğinde de, sahte bir isim ve telefon numarasıyla programı aradı, son derece duygusuz bir tavırla Jessie’nin intiharını anlattı. Sonuç beklediği gibi oldu. Davayı kazandı; Clara’nın ilgisini çekti.

Jessie’nin intihar sebebini ve Max’le olan yaşamını detaylarıyla öğrenerek tez hazırlamak isteyen Clara, bir şekilde Max’e ulaştı ve kapısını çaldığında söylediği ilk söz şu oldu: “Portakal suyun var mı?” Elbette kendini tanıtmasına gerek yoktu; çünkü onun gibi bir ses yalnızca onun gibi bir kadına ait olabilirdi: Mata Hari gibi. Ya da onun kız kardeşi...

Max’in Clara’yla tanışmasının ve zamanla sıkı bir dostluk kurmasının, hem Clara’nın yaptığı araştırma, hem de Max’in ruh sağlığı açısından iyi sonuçlar verdiğini düşünebilirsiniz. Fakat o kadar basit değil. Max’in zaman zaman belki anlattıklarından pişmanlık duyduğu, belki de içten içe Jessie’ye benzettiği Clara’yı üzmek istediği için ses kayıtlarını ve notları imha etmesi, Clara’nın işini iyice zorlaştırıyor. Çünkü Max sadece biriyle konuşmak zorunda olduğu için konuşuyor: “İçimde öylesine güzel, öylesine olağanüstü sözler var ki, bunları birinin dinlemesi gerekiyor. Kendimi içinde oraya buraya uçuşan ateşböcekleri olan cam bir kavanoz gibi hissediyorum.” Böylece okunması zevkli, geriye dönüşlerle ilgiyi canlı tutabilen bir roman çıkıyor ortaya.

Yazar Juli Zeh’in üslubu, ana teması ölüm ve karamsarlık olan bir kitabın gülümseyen bir yüzle okunmasını sağlayabilecek kadar başarılı. Her sayfada yazarlığının yanı sıra hiciv ustalığını da kanıtlayan yazar, Kartallar ve Melekler’deki olay örgüsüne dünya gündeminin önemli olaylarını da eklemiş. Özel yaşamında da siyasetle yakından ilgilenen Juli Zeh, Türkiye’nin AB’ye girmesi konusunda yaptığı benzetmeyle de kendisini tanıyanları oldukça düşündürmüştü: “Tıpkı araba alımında olduğu gibi. Bir araba alınmak istenir, bir önsözleşme hazırlanır ve bir garaj inşa edilmeye başlanır. Bu durumda diğer taraf hukuki olarak bile artık hayır diyemez: Hıh, arabayı sana satmaktan vazgeçtim!”

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X